1970’lere kadar yerel içki muamelesi gören burbon kibar ortamlarda içilmezdi. Şimdilerde Amerikan zenginleri de burbon içiyor. Çünkü burbon da eski burbon değil artık
Doksanların sonunda İskoçya’nın en çok dinlenen radyolarının birindeki sabah programı, sütlü yulaf ezmeleriyle kahvaltılarını yapan İskoçların lokmalarını boğazlarına dizmişti. Programcı, konuğu olan ünlü viski yazarı Jim Murray’e sormuştu: “Jim, sence şu anda dünyadaki en güzel viskiler nerede yapılıyor?” Röportajcı gelecek cevaptan emindi ama Murray onu da, dinleyenleri de ters köşeye yatırdı: “Amerika’da, Kentucky’de.”
Kısa sürede radyo istasyonunun telefonları kilitlendi, İngiliz içki yazarına bir tek vatan haini denmediği kaldı. Dünyaya viskiyi öğretmiş İskoçya varken, viskiyi çok çok 300 yıldır yapan Amerikalılar da kim oluyordu?
Murray bence o gün abartmıştı, söylediği bugün bile gerçekleşmedi. Ama ünlü uzman, daha o günlerden Amerika’da çok güzel viskiler yapılmaya başlandığının işaretini vermişti.
Nitekim Amerika’nın viski rönesansı öyle bir boyuta vardı ki milyar doları bulan bir satış hacmini yakaladı. Ve geçtiğimiz hafta, Amerika’nın ünlü ekonomi dergisi Fortune’a kapak konusu oldu. Fortune burbon viski damıtımcılarının tıpkı rock yıldızları gibi dünyayı dolaştıklarını, plak imzalar gibi şişelerini imzaladıklarını aktarıyor ve “Bir zamanlar salaş barlarda, partal ortamlarda içilen bu viski, şimdilerde butik damıtımevleri, popüler kokteyl yarışmaları ve viski turizminin de etkisiyle başka bir sınıfa yükseldi” diyor.
Artık zarif bir içki
Çizgi romanlarda kovboyların sarhoş edip teslim almak için Kızılderililere içirdikleri “ateş suyu”, Amerika’nın Vahşi Batı olduğu yıllarda barut gibi bir içkiymiş. Bolca ter, tütün ve alkol kokan saloon’larda bar tezgahlarına yanaşan tozlu çizmeli kovboylar viskilerini ısmarlar, barmenin önlerine sürdüğü “shot” kadehlerden kafaya diktikten sonra, ellerinin tersiyle bıyıklarını sıvazlayıp “yumruk mezesi” yaparlarmış. Kimi 50, kimi 60 derecelik bu ispirto sertliğindeki kızıl içkiler
kanları da ateşler, çoğu kez de şişeler diplenirken arbedeler çıkıp sandalyeler havalarda uçuşmaya başlarmış.
Aşina olduğumuz bu film sahnelerinin yerini bugünlerde maroken koltuklara gömülüp kristal kadehlerde viski yudumlanan “lounge”lar almış durumda. 1970’lere kadar yerel içki muamelesi gören burbon kibar ortamlarda içilmez, buralarda havalı
bir vurgulamayla “skoç” ısmarlanırken, şimdilerde Amerikan zenginleri de burbon içiyor. Çünkü burbon da eski burbon değil artık.
İskoç viskisinden farklı olarak arpa yerine mısır ağırlıklı hammaddelerden damıtılan, küçük değil büyük imbiklerde bir kez çekilen ve içi yakılmış yeni fıçılarda dinlenen burbon, İskoç gibi füme değil, hafif tatlımsı hatta biraz da ekşimsi. İçi kömürleşmiş fıçılarda gelen vanilya çeşnisi, burbonun imzası.
Burbon viski, patlamasını ise en büyük markası olan Jim Beam’in altıncı kuşaktan torunu Booker Noe’ya borçlu. Noe 1990’da İskoç malt viskisinin artan rekabetine karşı burbonlara itibar kazandırmak için kendi aile rezervini piyasaya sürdü. Depoların orta bölümlerinde, daha nemli ve serin kısımlarda uzun yıllandırılan fıçıların bu sınırlı şişelemesi o kadar çok ilgi gördü ki hemen her üretici daha iyi partilerini daha uzun yıllandırıp ayrı şişelemeye başladı.
Türkiye’ye de geliyor
Bu yeni tip lüks burbonlara, “small batch”, yani küçük parti denildi. Daha lezzetli olan bu küçük partileri, birkaç yıl içinde “single barrel”ler, yani en iyi fıçıların tek fıçı viskileri izledi. Kârlılık yükselince, yatırımlar da arttı ve kaliteye odaklanan butik damıtımevleri kuruldu. Bunların 2000’de 24 olan sayısı, şu günlerde 430’a yükselmiş durumda.
Yükselen kalitenin yanı sıra pazarlama da canlandı ve kristal şişelere konan, özel edisyonları çıkan, fiyatları yükselen burbonlar, lüks içkiler kategorisine doğru tırmandı. Burbonda gelecek gören yatırımcıların iştahı da
bu sayede arttı, Jim Beam geçtiğimiz aylarda içki sektörü için rekor olan bir rakama, 16 milyar dolara Japon içki
ve gıda devi Suntory’ye satıldı.
300 yıllık tarihinin altın günlerini yaşayan bu viskinin kalite sıçramasını bizzat denemek isteyenler, Türkiye’de de pek şanssız sayılmazlar. Jim Beam, Four Roses, Woodford Reserve, Buffalo Trace ve Bulleit gibi çok satan burbonlar Türkiye’ye de ithal ediliyor. Beam’in altı sene yıllanmış siyah etiketlisi, İskoç tipi küçük bakır imbiklerde damıtılan Woodford, küçük parti ürünü Buffalo
ile Four Roses’ın Small Batch ve Single Barrel gibi yıllanmış özel partileri, burbon viskilerdeki değişimi
damaklarda da kanıtlıyor.