Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

28 Şubat davasında müebbet hapis cezası alan, yaşları 70 ile 84 arasında değişen 14 general birer ikişer tutuklanıyor.

Yüklenen suç: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak”...

Milli Güvenlik Kurulu’nda 28 Şubat 1997 tarihinde alınan 18 maddelik karar sonradan darbe sayılmış, bu bağlamda Genelkurmay’da kurulan Batı Çalışma Gurubu cunta olarak nitelenmiştir.

Kararlar genelde laikliğin korunmasına, tarikatların takibine, imam hatip okullarının orta bölümlerinin kapatılmasına, vs. yöneliktir.

Haberin Devamı

Kararlar darbe sayılsa da, Başbakan Erbakan dört ay daha görevde kalmış, koltuktan darbeyle değil kendi iradesiyle istifa ederek ayrılmıştır.

Kararların altında onun imzası da vardır.

28 Şubat davasının açılması için Erbakan’ın vefatı beklenmiştir. Dava süreci 28 Şubat toplantısından 14 yıl sonra yani 2011 yılında başlatılmıştır.

Erbakan sağlığında tek kez olsun darbeden söz etmemiş, askerlerden şikâyetçi olmamıştır. Dava sağlığında açılsa yine 28 Şubat’ın darbe olmadığını söyleyecekti.

Davayı açan Savcı Mustafa Bilgili 15 Temmuz’dan sonra FETÖ üyeliğinden soruşturmaya uğradı, kaçtı, dört ay sonra saklandığı yerde ele geçirildi. Yardımcısı Kemal Çetin FETÖ üyeliğinden meslekten atıldı. Soruşturma Hâkimi Mustafa Karatay FETÖ’den tutuklandı. Soruşturma aşamasında savcılığa bilgi ve belge gönderen Genelkurmay eski Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse FETÖ üyeliğinden mahkûm oldu.

Dosyadaki kanıtlar arasında en önemlisi CD 5’in kanıt niteliğini kaybettiği konusunda iki ayrı bilirkişi raporu mahkemeye sunuldu ancak dikkate alınmadı.

Darbeye teşebbüs ettikleri gerekçesiyle haklarında müebbet hapis kararı verilen 14 emekli asker 24 yıldır serbestçe aramızda dolaşıyordu. Müebbetlik derecede suçlu oldukları 24 yıl sonra anlaşıldı!

İZMİR

İzmir Büyükşehir Belediyesi mülteciler için okul inşa ediyor haberleri üzerine Tunç Soyer’e yönelik bir linç harekâtı başlatıldı. Ancak kısa süre sonra durum anlaşıldı. Karşıyaka’da başlayan okul inşaatında yer alan bilgilere göre, Avrupa Birliği fonundan gelen parayla okulu MEB inşa ediyordu. Bu fonlarla İzmir’de dört,  ülke çapında 19 ilde 167 okul inşa edilecekti.

Haberin Devamı

Tunç Soyer’in okulla ilgisinin olmadığının anlaşılması üzerine eleştiriler kesildi. Kimse de Soyer’e sataştığı için özür dilemedi

Okullara gelince... Ülkemizde 400 bin Suriyeli çocuğun okulsuz kaldığını geçenlerde Milli Eğitim Bakanı açıklamıştı. Bu çocuklar için gelecekte çeteleşmekten başka yol kalmayacak. Çözüm geri gönderilmeleridir. Eğer geri gönderilemeyeceklerse en azından ilkokul düzeyinde eğitilmeleri gerekir. Soruna bu açıdan bakmalıyız.

YURT

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) üç kız yurdu inşa etmiş,  bu dönem hizmete açıyor. İkisi Avcılar, biri de Beyoğlu’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ruhsatıyla açılan yurtlar, ilk etapta 650 öğrenciye yuva olacak. Yıl sonuna kadar 1000 kişilik kapasiteye ulaşacak. Gazi Osman Paşa’da da bir öğrenci yurdunun inşa edildiği bildiriliyor. Yurtlarda şehit ve gazi çocuklarına kontenjan ayırılacak, özürlü öğrenciler için özel bölümler bulunacakmış.

Haberin Devamı

İstanbul Belediyesi’nin depreme dayanıklı öğrenci yurdu inşa etmesi olumlu bir girişim. Sayıları mutlaka çoğaltılmalı. İBB geçen dönemde 11 çocuk yuvası açmıştı. Yuva sayısının da bu yıl çoğaltılacağını umuyoruz. İBB’nin her semte bir yuva sözü de var.

TERCÜMAN

Etiyopya Başbakanı, Saray’daki ortak basın toplantısında Atatürk için övücü sözler söylemiş, ancak o sırada simültane tercüme yapmakla görevli tercüman, Atatürk’ün adını söylememiş. Bununla ilgili görüntüler anında sosyal medyadan tüm dünyaya yayılmış durumda.

Saray’daki bu tercüman yeminli midir? Yeminsiz mi? Bunu yanlışlıkla mı, yoksa bilerek mi yapmıştır? Her iki durumda da bir skandal söz konusudur. Eğer bilerek yaptıysa, yani iki ülke liderinin basın toplantısında, bir başbakanın sözlerini tüm TV’ler kayıtta iken bu kadar aleni bir şekilde değiştirebiliyorsa... TV’lerin kayıtta olmadığı toplantılarda kim bilir hangi sözleri kafasına göre nasıl değiştiriyordur? Böyle düşünmekte haksız mıyız?

KÖTÜ

İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu dün Halk TV stüdyosundan çıkışta sokakta saldırıya uğradı. Saldırgan kaçtı. Kavuncu daha önce kendisine koruma verildiğini ancak sonradan alındığını anlatıyor.

NİYET

Yetkili isimlerden açıklamalar geliyor:

“Finansal, askeri, diplomatik destek verilirse Kabil Havalimanı’nın güvenliği ve işletilmesi görevini sürdürürüz. Afgan kardeşlerimiz kabul etmezse 24 saatte orayı terk ederiz!”

İktidar bir biçimde Afganistan’la ve Taliban yönetimiyle ilişkiyi sürdürmek istiyor belli ki.

Ancak yetki ve sorumluluk dağılımı nasıl olacak?

Türkiye, havaalanı görevini, malum, NATO komutanlığına bağlı olarak sürdürüyordu.

Taliban önerimizi kabul ederse doğal olarak karar verici artık Taliban olacak.

Kuralları onlar koyacak.

Türk personel ise sadece uygulayıcı durumunda kalacak.

Asker veya sivil Türk personel, Taliban’ın kontrolünde görev yapabilir mi?

Bu soru kafamızı kurcalıyor.