15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili genel kanı darbenin gece saat 03.00 için planlandığı ancak MİT’e yapılan ihbar üzerine başlama saatinin akşam 20.30’a çekildiği ve darbe planının bu yüzden yarım yamalak uygulandığı yönünde... Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın TBMM Darbe Komisyonu’na gönderdikleri notlarda da bu tahmin kaydediliyor.
Ancak değerli gazeteci Müyesser Yıldız’ın Odatv’deki haberi bu ezberleri bozuyor. O gece İstanbul Moda Kulübü’ndeki düğünü basan MAK Timi’nin Komutanı eski Binbaşı Gökhan Maldır, verdiği ifadede, Hava Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in çağrısı üzerine pilot Mehmet Fatih Özkan’la birlikte 14 Temmuz’da İstanbul’a giderek onunla görüştüklerini belirtiyor ve diyor ki:
“Gökhan Sönmezateş, bana ve Mehmet Fatih Özkan’a yarın itibariyle sıkıyönetim ilân edilecek, bu kapsamda İstanbul’daki havacı generallerin korunması ve emniyetli bir yere nakli görevinin bize verildiğini söyledi.... Bizim komutanlarımızı emniyetli bir bölge olan Akıncılar Hava Üssüne götüreceğimizi söyledi.”
İfade doğruysa Moda Deniz Kulübü’nün (düğünün sürdüğü 20.00 - 24.00 arasında) basılması bir gün önceden planlanmış. Generallerin darbeyi haber alır almaz
24 Haziran 2004 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nın MGK’ da yaptığı takdim şu sözlerle bitiyor:
“F. Gülen grubunun, mevcut sistemle barışık görünerek, devletin tüm kademelerinde kadrolaşıp, sistemi içten içe ele geçirmek suretiyle laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkarak, yerine dini esaslara dayalı bir devlet düzeni kurma amacını gerçekleştirmek yönündeki faaliyetlerini hiçbir önlem alınmadığı takdirde artırarak devam ettireceği değerlendirilmektedir...”
Geliyoruz aynı yıl ağustos ayındaki MGK toplantısında alınan karara:
“Bu örgüt çok büyük bir imkân ve kabiliyete kavuştu. Bir icra planı yapılsın, bu iş takip edilsin...”
O tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan Ömer Dinçer’in itiraf ettiği gibi... Bu MGK kararı olduğu gibi rafa kaldırılıyor.
? ? ?
Aslında Cemaat ile AKP arasında ideolojik bir kavga yoktur. 2013 yılındaki iç savaş koltuk yüzünden çıkmıştır. Ortak amaç aynen:
15 Temmuz’da ne mi olmuş? Türk ordusunun, yargısının, emniyetinin özetle en kritik devlet kadrolarının CİA kontrolündeki bir cemaat tarafından işgaline göz yumulmuş... İktidar bu işgali bütün uyarılara rağmen durdurmamış, hatta desteklemiş... Koltuk anlaşmazlığı çıkınca hesaplaşma başlamış ve bu hesaplaşma 15 Temmuz’da darbe girişimine kadar varmış...
Ordunun çok küçük bir bölümü tarafından girişilen darbeye ordunun büyük bölümü katılmamış...
Darbe önce askerlerin vaziyet alması, ardından halkın da sokağa dökülmesiyle önlenmiş...
Bu bir bayram değil 249 şehidin anıldığı bir hüzün günüydü.
Bu hüzün gününde yürekleri en çok yaralayan da caddelere asılan, askerlerin aciz ve yenik gösterildiği afişler oldu.
Suriye’de savaşa sürülen, Güneydoğu’da vatanı korumak adına her gün şehit veren de bu askerlerdir.
Afişlerde ne darbenin elebaşısı olarak gösterilen Fetullah Gülen’in fotoğrafı var, ne Adil Öksüz’ün ne Mehmet Dişli’nin, ne Zekeriya Öz’ün... Sanırsınız darbeyi tatbikat var gibi yalanlarla köprü üstüne götürülen zavallı Mehmetçikler yaptı...
15 Temmuz etkinliklerine katılan Diyanet İşleri Başkanlığı da şöyle bir slogan üretmiş:
Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir iş başardı... Neresinden baksanız büyük... 25 günde 450 kilometre yürümek bir yana... Adalet sloganı altına yüz binleri topladı... Tehditlere kulak asmadı... Her türlü saldırıya alkışla karşılık verdi. Her türlü demokratik gelişmeye, elinin altındaki polis, mahkemeler ve medya ile engel olan iktidara bir çift spor ayakkabı ile meydan okudu. Bu 25 günde tek kusuru yoktu...
Yürüyüş CHP çevrelerinde umut patlaması yaratmıştır.
Onlara göre Kılıçdaroğlu’nun iktidar yürüyüşü başlamıştır. Hatta CHP ilk seçimde iktidardır..vs...
Evet, Kemal Bey’in zaferi zaferdir ama diğer konuları konuşmak için de vakit erkendir...
CHP öncelikle bir iktidar programı yapmalı, iktidara geldiği takdirde neyi nasıl daha farklı yapacağını halka anlatmalıdır.
Bir iktidar kadrosunun hazırlığını yapmalıdır...
CHP Kürt meselesine nasıl çözümler düşünüyor, eğitimde hangi model üzerinde duruyor, üretimi nasıl arttıracak, vergi politikası ne olacak? Bilinmiyor...
Cumhuriyet tarihinin en görkemli demokratik gösterisi olan “Adalet Yürüyüşü” zafer adımlarıyla son buldu. Bugün Maltepe’de “Adalet buluşması” düzenleniyor. CHP bir milyonun üzerinde katılım bekliyor. Aslında sayı pek de önemli değil. Kemal Kılıçdaroğlu ve on binlerce katılımcı bu yürüyüşün başarısını günler süren yürüyüş sırasında zaten ilan ettiler. Siyasi irade yürüyüşü başlangıç yeri olan Güvenpark’ta durdurmak istedi ama başarılı olamadı. Sonradan atılan onca çamur ve iftira da işe yaramadı. Mutlu sona kazasız belasız 25 günde ulaşıldı.
Katılımcıların ortak görüşü bu hareketin olağanüstü başarılı bir organizasyon ve disiplin içinde yürütüldüğüdür... Binlerce kişinin ulaşım, su, tuvalet, gıda ihtiyaçları anında karşılandı. Hiçbir provokasyon girişimi başarılı olamadı.
Bundan sonra ne olacak? Ortak talep adeta bir çığlığa dönüşen adalet talebinin etkili gösteriler ve Meclis çalışmalarıyla sürmesi yönündedir. Üstelik sadece yargıda değil hayatın her alanında adalet için mücadele vermeli. Türkiye öyle bir ülke ki...
Gelir dağılımında adalet yok.
Vergide adalet yok...
İşe alımda adalet yok...
Askere alımda adalet yok...
İhalelerde adalet yok...
30 Ağustos yaklaşırken TSK üzerine yorumlar ve algı operasyonları artıyor... Profesör Ümit Özdağ son basın toplantısında diyor ki:
- 15 Temmuz sonrasında açık hedef haline gelen Türk ordusu bir parti ordusuna dönüştürülüyor...
Yazar Mehmet Ali Güller’in “Türk Ordusuna dincileştirme operasyonu” başlıklı yazısı da bu bağlamda önemliydi. Güller, özel blogunda, ordunun nasıl adım adım dinsel bir kimliğe sokulduğunu anlatıyor.
***
Bu arada ilginç bir yazı da 4 Temmuz 2017 tarihinde Hürriyet’te Verda Özer imzasıyla yayınlandı.
Hürriyet’in dış politika yazarı Verda Özer’in yazısı “Ordunun yüzde kaçı AK Partili?” başlığını taşıyordu.
Verda Özer, Güvenlik uzmanı Metin Gürcan’la konuşmuş. Diyor ki:
-
ODTÜ’nün 2016 - 2017 akademik yılı mezunları diplomalarını geçtiğimiz hafta törenle aldılar. Üniversitenin meşhur “Devrim Stadyumu’nda yapılan törende Cumhurbaşkanı’nın seçtiği Rektör Mustafa Verşan Kök, beklenen tepkiyi gördü. Konuşması sırasında öğrenciler tarafından sırtlar dönülerek ve ıslıklanarak protesto edildi. Törenin en keyifli anı fakültelerin ellerinde mesajlar içeren pankartlarla yaptığı kortej geçişi oldu bu yıl da... Neler mi yazılıydı o pankartlarda?
- Her eğitimli kadının Cumhuriyete borcu vardır.
- Ben bu okula cumhuriyet varken girdim.
- Yeni Türkiye’nin bütün mezunları eşittir. Ama bazıları daha eşittir.
- Bu pankarta erişim engellenmiştir.
- Mühürsüz diplomalar da sayılıyor mu hocam?
- Ölüm orucunun iftarı olmaz.
- Notlarımızı TÜİK hesaplasaydı geçen sene mezunduk!
Adalet yürüyüşü 18. gününe girerken... Katılımcıların on binleri aşmasından çok Kemal Kılıçdaroğlu’nun performansı konuşuluyor. Kemal Bey kırk küsur derece sıcakta her gün yaklaşık 20 kilometre yürüyor. Akşamları da yatıp uyumuyor, gazete ve televizyonlara röportaj veriyor. Bedri Baykam ona “Biyonik Adam” adını takmış. Kemal Bey’in performansı için “dünya çapında bir sporculuk başarısı” diyor.
CHP liderinin konuşmalarında ve röportajlarında sergilediği tavır da puan topluyor.
Tahminimiz odur ki... Kemal Bey’in çıktığı yol ve gösterdiği direnç onu sadece Maltepe’ye değil cumhurbaşkanlığı adaylığına da götürüyor. 2019 seçimlerinde CHP’nin cumhurbaşkanı adayı artık Kılıçdaroğlu’dur.
***
Bu tarihi yürüyüş Maltepe’de düzenlenecek bir mitingle mi bitecek?
O zaman bütün yorgunluk ve emekler boşa gitmiş sayılır.
CHP Maltepe’de adalet önceliklerini içeren bir bildirge açıklamalı, bundan sonra Meclis’te o bildirge doğrultusunda adımlar atmalı, Adalet Yürüyüşü’nü siyasi alanda vereceği demokrat kavgalarla sürdürmelidir.
Tabii adalet kavramının kapsamı da genişletilmeli...