Erdoğan İtalya seyahati sırasında uçakta gazetecilerle sohbet etmektedir.Muhabirlerden biri soruyor:- Sayın Başbakan siz de artık torun sevmek istiyorsunuzdur...Başbakan iç geçiriyor, gözleri özlemle ışıldıyor:- Ben, diyor, sadece torun değil çocuk da istiyorum...Gazeteciler şaşkın. Bir başka gazeteci soruyu biraz daha açıyor:- Yani efendim çocuklarınızın çocuğunu mu kastediyorsunuz?Başbakan gayet ciddi:- Hayır canım, ben kendim çocuk istiyorum...Bir Çankırı gezisinde bir vatandaşın bağırıp çağırması üzerin Başbakan ona "Ne istiyorsun?" diye soruyor. Vatandaş:- Köylerimizde içme suyu yok Sayın Başbakanım... Üç yüz yıldır acı su içiyoruz bölgede...- Nereden biliyorsun üç yüz yıldır su olmadığını. Sen üç yüz yıl yaşadın mı?- Sayın Başbakanım, dedem söyledi.- Deden üç yüz yıl yaşamış mı?- Ona da dedesi söylemiş Sayın Başbakanım.Diyalog şöyle bağlanıyor;- Yahu git işine, provokasyon yapma... Fatma Sibel Yüksek, ANKA Ajansı, Yeni Şafak, Sabah, Radikal, ve Star gazetelerinde yaklaşık 10 yıl Başbakanlık muhabirliği yaptı... Son zamanlarda yalakalıkla gazeteciliğin iyice birbirine karışması üzerine mesleği bıraktı. Anılarını birkaç gün önce piyasaya çıkan "Başbakanlığın Bilinmeyenleri" adlı kitapta topladı... Duyulmamış olayları bize aktaran kitap insanı acı acı gülümsetirken bilgilendiriyor... Türkiye'de 2006 yılında her 6 dakikada bir ev soyuluyormuş. Buna, "Vatandaş hükümetten umudu kesince gelir dengesizliğine karşı bizzat çözüm arayışına girdi" de denilebilir... Bir bilmece sormuştuk... İstanbul'da Açık Hava Tiyatrosu'nun tam karşısında gösterişli bir Osmanlı çeşmesi yer alıyordu. Orası geçmişte yerleşim alanı değildi. Hâlâ değil. Peki o çeşmenin orada ne işi vardı?Bilmecemizin yanıtını Prof. Rupert Wilbrandt'ın "İstanbul Çeşitlemeleri" adlı kitabında bulabilirsiniz... Alman profesör bir nefrologdur ama İstanbul âşığıdır. İstanbul'u çoğumuzdan iyi bilir. Maalesef İş Bankası'nın halen piyasada mevcudu bulunmayan kitabına göre, Açık Hava Tiyatrosu karşısındaki çeşme, iki yüzlü imiş. Beşiktaş'ta Hasanpaşa Karakolu yanında bulunurmuş. İstimlakler sırasında oradan kaldırılmış, bir yüzü Açık Hava Tiyatrosu karşısına yerleştirilmiş, diğer yüzü Sular İdaresi'nin Feriköy deposuna kaldırılmış. Bilmece ödülünü kurada Hatice Memnun Hanım kazandı. İlgi gösteren okurlarımıza teşekkür ederiz... Bilmecenin yanıtı Unakıtan, cumhurbaşkanlığı konusunda "Erdoğan işaret eder, biz seçeriz lamı cimi yok" demiş. Görüldüğü gibi bizde sadece askerler değil, siyasetçiler de emir - komuta zinciri altında görev yapıyor... Son günlerin en sıcak tartışma konusu malum;"Talabani ve Barzani ile PKK konusu görüşülebilir mi, görüşülemez mi?" Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın bu konudakı tavrı olumsuz. Erdoğan ve Gül ise aksi görüşte.Bir yandan Irak'ın bütünlüğünü savunup diğer yandan bölünmeyi daha şimdiden büyük ölçüde gerçekleştirmiş Kürt liderleri muhatap kabul etmek çok açık ve acıtıcı bir çelişki. Asıl soru ise şu:- Kürt liderlerle görüşürsek onlardan ne isteyeceğiz?- PKK'ya destek vermemelerini... Dahası, teröristleri yakalayıp bize teslim etmelerini...İyi de bu isteğimize olumlu yanıt almamız mümkün mü? Sorunun yanıtını CHP Milletvekili Şükrü Elekdağ Meclis kürsüsünde geçen ay şöyle vermişti:"Irak Federal Kürdistan Bölgesi Anayasası'nın 19. maddesi; sığınmacılar teslim edilemez, der. Bu, PKK'ya devamlı olarak melce (sığınma) sağlamak demektir."Elekdağ, aynı konuşmasında aynı anayasanın 62, 63 ve 64. maddelerinde Sevr Antlaşması'na atıfta bulunulduğunu... Yani Türkiye'den toprak talebinin yer aldığını da hatırlatmıştı.Anayasasına bu hükümleri koymuş insanlarla görüşmenin, onları muhatap almak dışında bir sonuç vermesi mümkün mü, diyor... Noktayı, Sayın Elekdağ'ın, o konuşmasından bir başka bölümle koyuyoruz:"Barzani, Şii - Sünni çatışması çıktığı takdirde bağımsızlıklarını ilan edeceğini açıklamakta... ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad da bunu desteklemektedir. Halilzad'ın bu ifadeleri Amerika'nın PKK'ya kol kanat germesiyle birlikte ele alınınca ilginç bir durum ortaya çıkmaktadır: PKK'nın, Türkiye'ye karşı bir pazarlık unsuru olarak yedekte tutulduğu. Pazarlık, Türkiye'nin K. Irak'ta bağımsız Kürdistan olgusunu kabul etmesi ve bu devlete iyi komşu gözüyle bakması karşılığında PKK'nın etkisiz hale getirilebileceği üzerine odaklanmaktadır."Son günlerdeki gelişmeler de bu görüşü doğrulamıyor mu? m.asik@milliyet.com.tr Plan yürüyor!