Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bütün komşularımızla aramızı bozan, hatta savaşın eşiğine getiren bu dış politika neyin nesidir? Cumhuriyet döneminin “yurtta barış cihanda barış” ilkesine dayalı dış politikası neden ve hangi güdülerle değişti? Başbakan Erdoğan 29 Haziran’da Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada bu yöndeki eleştirilere yanıt veriyor:
“Bu eleştiriler 1940 model dış politika anlayışının bir tezahürüdür. ‘Aman sorun çıkmasın’ diyerek, Türkiye’de çok uzun yıllar dış politikada adım dahi atılmamıştır...
Ekonomi bir risktir, siyaset bir risktir. Aslında hayat bir risktir. Risk almazsanız başarıyı yakalayamazsınız. Dış politikada tribünlerde kalmak, Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetti. Türkiye, tribünlerde kalabilecek bir ülke asla değildir. Türkiye, mutlaka ve mutlaka sahaya inmek, sahada kalmak zorunda olan bir ülkedir. Bunun riskleri olabilir, bunun geçiş süreçleri olabilir, zaman zaman sorunlar yaşanabilir. Ancak, ‘sorun çıkacak’ diyerek, Türkiye pısırık bir politikayı, geleceğe ağır faturaları olan bir politikayı bu saatten sonra idame ettiremez, ettirmeyecektir. Bugün Türkiye, statik dış politikadan dinamik dış politikaya geçmiştir.”
* * *
Risk almak güzel bir şey... Ama ne adına risk alıyorsunuz ve bu riskin faturasını kim ödüyor... Başkası adına risk alıyor ve faturayı halkınız kanı ve canıyla ödüyorsa durun orada... Bakınız Atatürk size ne diyor:
“Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır... Öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir.”

Haberin Devamı

Medrese açılıyor...
Ankara Üniversitesi her yıl açılış dolayısıyla resepsiyon verirdi...
Bu yıl resepsiyon kaldırıldı...
Neden? Tahmin zor değil...
Resepsiyonda içki içiliyor, içki içilmesi de iktidarın hoşuna gitmiyor...
O yüzden resepsiyon yapılmıyor...
Bu arada açılış dersi olarak “Organik tarım” seçilmiş...
Her yıl açılış dersi olarak toplumsal mesaj içeren konular seçilirdi...
Organik tarım nereden çıktı, anlaşılamadı!
* * *
En güzeli ise öğrencilere akreditasyon uygulaması... Radikal’de okuyoruz:
“Açılışın yapılacağı Tıp Fakültesi Morfoloji Binası’na ise öğrenciler ‘akreditasyon’la alındı. Ancak akreditasyonu üniversitenin değil, Başbakanlık’ın uyguladığı ortaya çıktı. Rektörlük her fakülteden açılış törenine katılmak isteyen en fazla 15 öğrencinin isimlerinin kendilerine bildirilmesini istedi. Rektörlükte toplanan 200 civarında öğrencinin ismi ve vatandaşlık numarası Başbakanlık’a bildirildi. Başbakanlık da öğrencilerin bir kısmının ismini ‘çizdi’. Başbakanlık’tan vize alamayan öğrencilerin ağırlıklı olarak Cebeci Kampüsü’nde eğitim görenler olduğu ifade edildi. Cebeci Kampüsü’nde Hukuk Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve İletişim Fakültesi var. Kampüste daha çok sol görüşlü öğrenciler aktif.”
* * *
Bu haberleri okurken merak ediyoruz:
- Acaba iktidar mensupları ara sıra: “Bu öğrenciler neden bizi protesto ediyor, hatalarımız neler” diye düşünüyor mu? Yoksa hatalarını düzeltmektense öğrencilerinden uzak durmak ve hatta gerekirse dövdürmek daha kolaylarına mı geliyor?

Haberin Devamı

Soru: Futbola uzaktan bakanlar Alex olayına ne diyor?
Yanıt: Ülkede yaşanan onca haksızlığa sesini çıkarmayanların galeyana gelip o haklı bu haksız diye tartışmasını herhalde çok komik buluyorlar...
Haldun Ertem

Haberin Devamı

Alex
Bizim futbol neden ilerlemez... Diğer işler neden yürümüyorsa ondan... Yani alaturkalıktan... Adamı teknik direktör yapıyorsunuz... Her konuda yetkili... Ama Alex konusunda yetki taraftarda veya Alex’in kendisinde... Direktör Alex’i her maçta 90 dakika oynatmak zorunda. Moskova’da oynatmadı ortalık birbirine girdi. Alınan her kötü sonuç Alex’in oynatılmamasına bağlandı.
Antrenör yanlış yapıyorsa görevden alınabilir. Ama yetkisi Alex’le sınırlandırılamaz. Fenerbahçe çok iyi bir fırsat yakaladı. Kendi Fatih Terim’ini yaratıyordu. Aykut hem spor adamı hem karakter olarak adı üstünde “Kocaman” bir kişilik. Ne var ki beklenmeyen bir fırtınanın ortasında kaldı ... Peki Başkan ve teknik direktörün bu olayda hiç mi hatası yok... Var elbet. Fenerbahçe tarihine adını yazdırmış dahası ailesiyle birlikte ülkeyle ve halkla bütünleşmiş bir futbolcu böyle yolcu edilmemeliydi. Kriz yönetilemedi. Sonuç o yüzden herkese birden mutsuzluk getirecek...

Facebook ve twitter’da herkes savaş karşıtı...
Eğer twitter ve facebook’ta çevik kuvvet polis birimi mevcut olsaydı, alayımız cop ve gaz yiyor olurduk!
Engin Balım

Tefer
Bir üniversite profesörü yazısına “Teferruatlar” başlığını atmıştı geçende...
Teferruat zaten “çoğul” bir sözcük...
Teferru: Dal budak salma, birçok kısma ayrılma, bir kökten çıkıp ayrılmak anlamına geliyor...
Bu bağlamda bir yanlış deyiş de “mühimmatlar”...
Mühimmat da zaten çoğul sözcük...
Mühimme: Lüzumlu şeyler, harp malzemesi...
Mühimmat - ı askeriyye: Askeri malzeme anlamında...
İcraat keza çoğul sözcük... İcraatlar şeklinde kullanım yanlış...

Malavi Devlet Başkanı, tasarruf tedbirlerini uygulamaya kendi maaşından başlamış.
Bizimki mi?
“Benim Devlet Başkanım” işini bilir!
Fahrettin Fidan