Atatürk’ün dostu yazar Falih Rıfkı’nın 1933 yılı basımı “Eski Saat” adlı kitabında Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazdığı yazıları okuyoruz. Üç beş kuruş uğruna düşman safına geçen “Mütareke basını” hakkında da zengin malumat yer alıyor. Mütareke basının en ünlü kalemi elbet Ali Kemal’dir. Ancak Ali Kemal’e de taş çıkaran kimi yazarlar yok değildir.. Mesela Abdullah Cevdet... Abdullah Cevdet için Falih Rıfkı:
- Ahlakta ve mizaçta Ali Kemal’den daha aşağılık olduğuna şüphe yoktur, der...
Abdullah Cevdet’e sorulmuş:
- Hiçbir şeye inanmazsınız, ya Çanakkale’ye ne diyeceksiniz?
Cevabı:
- Evet, medeniyete karşı mukavemetimize diyecek yoktur. Balkan muharebesinde bize vahşet hücum etti. Hemen kucağımızı açıp kabullendik. Çanakkale’ye medeniyet geldi, kanımızın son damlasına kadar karşı koyduk...
Falih Rıfkı’ya göre ünlü Türk hainlerinin başında gelen Ali Kemal’in parolası şuydu:
“Teslim olmak...”
Falih Rıfkı bu teslimiyetin sınırlarını şöyle anlatır:
“Bayrağımızı, silahımızı, sarayı ve Babıali’yi hepsini teslim etmiştik. Ali Kemal bununla kanmıyordu. Ali Kemal kafamızın son düşüncesine kadar her şeyi düveli muazzamaya bağışlamadıkça kurtuluş imkânsızdır, diyordu. Bize yalnız nefesimiz kalacaktı. Onu da Ali Kemal’in temposuna göre alıp verecektik...”
Falih Rıfkı, günün birinde linç edilen Ali Kemal’e noktayı şöyle koyuyor:
“Ali Kemal korkunç, yırtıcı, amansız bir fikir için çırpına çırpına gitti; o fikir şuydu, Türkiye kendi başına, kendi adamlarının elinde kalmamalıdır...”
Seçimde İnönü
Seçimlerde bir parça tebessüm arayınca akla rahmetli Erdal İnönü geliyor... Siyaseti hem zarif hem espriliydi.. Dilerseniz kendisinden birkaç siyaset ve seçim anısı aktaralım...
* * *
Erdal Bey’e bir gün, hiç sıcak bakmadığı halde siyasete neden girdiğini sorarlar. Yanıt:
- Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!
* * *
SHP Genel Başkanı İnönü, Diyarbakır ve Cizre’deki mitinglerde konuştuktan sonra Siirt’te halka hitap edecektir. Ancak Cizre’de bir grup protesto gösterisi yapıp parti otobüsünü taşlayınca buradaki miting iptal edilir, hiç beklenmeden Siirt’e gelinir. Siirt İl Başkanı, parti otobüsünün tam zamanında geldiğini görünce biraz şaşkın, İnönü’ye teşekkür eder. Aldığı yanıt:
- Sen bana değil, asıl Cizrelilere teşekkür et...
* * *
Gazeteci der ki:
- Sizin için Norveç’te başbakan olabilir, diyorlar.
Cevabı:
- Çok teşekkür ederim. Bu herhalde, Türkiye’de bu işleri beceremiyorsun, demenin kibarcası.
* * *
Bir miting öncesi SHP milletvekili, İnönü’ye der ki:
- Sayın Genel Başkanım siz iyi konuşamıyorsunuz, bakın Özal’a esip gürlüyor. “Peki ne yapacağım” der. Milletvekili cevap verir:
- Konuşurken masaya yumruğunuzu vuracaksınız, biz şöyle partiyiz, şöyle yaparız, böyle yaparız, diye kükreyeceksiniz. Kürsüye çıkar, yumruğunu masaya vurur ve şöyle der:
- Biz öyle bir partiyiz ki, adamı...
Burada kesilir ve şöyle devam eder:
- Devamını bu arkadaş söyleyecek.
Edep ya huuuuu...
İzmir’e: Gavur...
Hopa’ya: Eşkiya.
Vatandaşa: Artist, ananı da al git.
İsmet İnönü’ye: Faşist.
Oktay Ekşi’ye: Edepsiz.
CHP Milletvekili Ş. Kulkuloğlu’na: Dolandırıcı
Şehitlere: Kelle.
Kemal Kılıçdaroğlu’na: Edepsiz, alçak, ahlaksız.
Devlet Bahçeli’ye: Alçakça iftira atıyor...
Nuray Mert’e: Namert.
Kıbrıslılara: Besleme
Ankara’da panzerin üstüne çıkan eylemci kıza: “Kız mıdır, kadın mıdır bilemem...”
Aynı muhterem lider, geçtiğimiz nisan ayında İstanbul Esenler’deki bir açılış töreninde halka seslenirken neler mi demişti? Aynen aktaralım:
“Muhalefetin en iyi bildiği şey küfür etmektir. Ağızlarını bozuyorlar. Ağızları ile birlikte milletin temiz Türkçesini de kirletiyorlar. Güzel bir söz vardır; üslubu beyan aynıyle insan. Ağzınızdan çıkan ifadeler ne ise siz osunuz.
Meşhur sözümüzdür: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir söyleyene bakarım adam mı diye... Dillerine hâkim olamıyorlar. Adeta cüruf saçıyorlar. Edep ya hu diyorum. Edep ya huuuu!”
Kars’ta yıkılan “İnsanlık Anıtı”nın yerine “Kaşar Heykeli” dikiliyormuş.
Buna, “kaşarlanmış politikacılar kendi heykellerini dikiyor” da diyebiliriz!
Fahrettin Fidan
TeReTe
‘TRT Konserleri’ne davetiye bulmak için Ankaralılar haftalar öncesinden koşuşturmaya başlar, bir davetiye elde edebilmek için torpil dahil ellerinden geleni yaparlardı. TRT’nin anlaşılan artık haber programları gibi konserleri de izlenmiyor, salon boş kalıyor. Çare mi? Bulundu... TRT’nin 3 Haziran’daki konseri öncesinde kadrolu sanatçılara şu duyuru yapıldı:
“Görevli olmayan bütün sanatçılarımızın konsere izleyici olarak katılmaları gerekmektedir”
Ya gelip de salonu doldurma görevini yapmazlarsa? Onun da önlemi alındı...
“Sanatçılardan konser öncesinde imza alınacağı” bildirildi...
TRT müzik ve demokrasi konusunda hayli anlamlı adımlar atıyor!
Soru: Başbakan’ın tepkisini çeken işadamı İnan Kıraç durumu nasıl kurtarabilir?
Yanıt: MÜSİAD’a üye olarak...
Haldun Ertem