Avukat İfakat Aydemir geçen hafta İngiltere'deymiş... İngiliz adliyelerini gezip duruşmaları izlemiş... Anlatıyor:
- İzlediğim duruşmalar arasında cinayet davaları da vardı. Mesela bir tanesinde küçük bir kızı öldürdüğü savlanan bir sanık yargılanıyordu. Hepsinde şunu gördüm: Yargılanan kişilerin kişilik haklarına zarar verilmemesi, ilerde beraatleri halinde toplum hafızasında "suçlu" olarak yer etmemeleri düşüncesiyle basının salona girmesine kesinlikle izin verilmiyor. Görsel malzeme ihtiyacı olabilir diye salona sadece bir ressam alınıyor, o kadar.
Neden? Çünkü uygar dünyada "insan" ın bir değeri var da ondan...
*Unutulmasın... İnsanlar suçu ispat edilene kadar suçsuzdur...
Edremit'te gözaltına alınan 16 yaşındaki Özgür Ünal hücrede ölü bulundu. Oysa Emniyet'in 18 yaşından küçük çocuğu nezarette tutma yetkisi yoktu. Savcıya havale etmesi gerekiyordu. Emniyet yetkilileri neden böyle yapmadıklarını şöyle açıkladılar:
- Nöbetçi savcı arandı ancak bulunamadı...
Nöbetçi savcı neden bulunamadı? Nöbetçi savcıyı Emniyet bulamıyorsa kim bulacak? Adalet Bakanlığı bu işe ne diyor? Savcı Bey nerede?
*"Dokun bana" tarzı yarışmalarla uyutulan toplum tabii
"Dokun Bakan’a" demekte zorlanıyor...
Cihan Demirci
Garih soruşturması kapsamında küçücük bir çocuk ve beş genç kız "deli", "cani", "madde bağımlısı", "psikopat", "fahişe", "cinayet yardakçısı" vs. vs. ilan edildi. İsimleri, görüntüleri hatta akrabalarıyla birlikte günlerce haksız yere teşhir edildiler.
Bu insanlık dramını "polis ve reytingci medya" elele işlediler...
Mağdurlara çağrıda bulunuyoruz...
- Barolara başurun. Mağduriyetinize yol açan kişiler hakkında dava açarak hakkınızı arayın. Barolar size yardımcı olacaklar...
Sivil toplum kuruluşları da harekete geçmeli... Garibanlara uygulanan bu insafsız ve insanlık dışı muameleyi protesto etmelidir...
İstanbul polisinin Üzeyir Garih cinayetinde izlediği yolu İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ve İzmir Barosu Başkanı Noyan Özkan'la konuşuyoruz... Her iki başkan aynı tespitte birleşiyor:
- Baştan sona hukuksuz...
Ve saydıkları hukuksuzluklar doğrusu bu sütuna sığacak gibi değil...
Hukuk adamlarını can kulağı ile dinliyoruz... Siz de dinleyiniz... Çünkü bu ülkede hukuk hepimize her an lazım olabilir.. Oluyor... Mesela:
- 18 yaşından küçük biri gözaltına alındığında polis şu üç şeyi hemen yapmak zorundadır: Birincisi derhal savcıya haber verecektir, ikincisi sorgulamayı kendisi asla yapmayacaktır, üçüncüsü de barodan avukat isteyecektir.
- Garih cinayeti süresince uygulandı mı yasa?
- Hayır... F.N. gözaltına alındıktan iki tam gün, E.N. adlı genç kız gözaltına alındıktan üç tam gün sonra avukat istendi Barodan... Oysa polisin 18 yaşından küçükleri gözaltında tutma ve sorgulama yetkisi yoktur...
Gözaltına alınan 18 yaşından büyük kişilerin haklarına gelince...
Durum önce bu kişinin ailesine haber verilecek... Peşinden avukat isteyip istemediğini sorulacak... Kendi avukatı yoksa barodan avukat istenecek. Avukat gelene kadar susma hakkı olduğu kendisine bildirilecek.
Peki CMUK'un sağladığı bu haklara Emniyet ve karakollar uyuyor mu?
Yücel Sayman, gözaltına alınan kişilere çoğunlukla "Avukat istememiştir" şeklinde kâğıt imzalatıldığını söylüyor ve ekliyor:
- Çoğu zaman da insanlar "tanık" sıfatıyla gözaltına alınıyor. Yasada böyle bir tanımlama yok. Tanık gözaltına alınamaz. Sadece ifadesine başvurulabilir. Ancak bizdeki uygulamada tanıklar sanık gibi günlerce gözaltında tutulabiliyor. Eğer "tanık" sıfatında iseler bu defa avukat çağırma hakları da yok...
Ve bu ülkenin Anayasası'nda hâlâ "hukuk devleti" yazıyor.
*TL'ye itibar kazandırmak için camilerde hutbe okutulmuş.
İşe yaramaz... Çünkü paranın dini imanı yok...
Haldun Ertem