Kemal Kılıçdaroğlu işi öğrendi... Meydanlarda sakin tavrı ve üslubuyla kitleleri fethetmeyi başarıyor. Tayyip Erdoğan’ın aşırı öfkesi sanırız biraz da bu yüzden.
Kemal Bey, televizyon röportajlarında da etkili... Karşısına hangi gazeteci çıkarsa çıksın fark etmiyor, sorulan bütün soruları sükunetle yanıtlıyor. Erdoğan sadece yandaş gazetecilerin karşısına oturabilirken Kılıçdaroğlu gazeteci seçmiyor. Üstelik sık sık Başbakan’a “geç karşıma tartışalım” çağrısı yaparak ayrıca puan alıyor.
Kılıçdaroğlu’nun üslubu ve medeni cesaretini kutluyoruz. Ancak tabii ki Anayasa, Güneydoğu gibi konulardaki görüşlerini bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tartışacağız... Okurlarımız sağolsunlar, bu eleştirilere bakıp bizi Baykalcı ilan etti... O konuda da izin verirseniz bir çift laf edelim... Baykal’ın liderliği sırasında onu en çok eleştirenlerin başında biz geliyorduk. Baykal’ı yıllarca bir iktidar programı hazırlamadığı, partisini iktidar alternatifi haline getirmediği için eleştirdik. Kılıçdaroğlu’nun yarattığı en büyük fark bu noktada... CHP artık iktidara aday bir parti kimliği sergiliyor... Zaman zaman gündeme hâkim olup AKP’yi peşine takabiliyor... Bundan sonrasının nasıl gelişeceği ise birkaç koşula bağlı... Partinin temel ilkelerine daha yakın, CHP tabanının duyarlıklarını daha ön planda tutan bir siyaset çizgisi izlenirse esas başarıyı yakalamak o zaman mümkün olacak...
Siyaset tüccarları bir yandan “Asker siyasetin dışında kalsın” diyorlar, diğer yandan seçim öncesi askeri en ucuzundan siyaset malzemesi yapıyorlar...
Haldun Ertem
Metrobüs bozulunca binlerce İstanbullu işe yürüyerek gitmek zorunda kalmış.
Eee, neydi ortak şarkımız? “Beraber yürüdük biz bu yollardaaaa!”
Fahrettin Fidan
‘Baba okula gönder’
Onlarca çılgın proje çıktı ortaya seçim öncesi... Ama söyler misiniz... Geleceğin toplumunu inşa etmek amaçlı kaç eğitim projesi var? Kaç kişi bunun farkında? Konu kaç kişinin aklında?
Geçen pazartesi günü “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası kapsamında düzenlenen resim - şiir- kompozisyon yarışmasında dereceye giren öğrencileri izlerken bu sorular uyandı zihnimizde. 2005 yılında “Okumayan Kızımız Kalmasın” sloganı ile başlayan “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası 6 yıl sonra da ilk günkü heyecanıyla devam ediyor.
Projenin öncüsü Hanzade Doğan Boyner ile Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Prof. Aysel Çelikel anımsattılar:
“Bugüne kadar 300 binin üzerinde kişinin verdiği destekle 34 milyon TL’nin üzerinde bağış toplandı. Sağlanan bu destekle 10 bin 524 kız öğrencimize eğitim bursu verildi, 32 kız öğrenci yurdu ve 11 okul inşa edildi...”
Bu asil çabaya emeği geçenlerle birlikte bağışçı yurttaşlarımızı da candan kutluyoruz...
Hedef doktorlar
Başbakan Kazlıçeşme mitinginde doktorlardan “Doktor efendi” diye söz ediyor. “Efendi”yi küçümseyici bir tonda ve anlamda kullanıyor...
İktidarın doktorlara yönelik bakışı her alanda kendini gösteriyor...
Hele bir de son teşhis ve tedavi yönetmeliği var ki.. Evlere şenlik...
Yönetmelik muayenehane sahibi doktorlara cepheden hücum ediyor.
Muayenehane kapılarının genişliğinden tutun asansör genişliğine veya merdivenliğin basamak yüksekliğine kadar yeni standartlar getiriliyor... Sağlık kayıtlarının düzenli olarak Sağlık Bakanlığı’na gönderilmesi şart koşuluyor... En az bir sağlık personeli çalıştırılması zorunlu kılınıyor...vs.
Bir cildiyeci, ortopedist ya da kulak burun boğazcıdan istenen koşullar aynı... Asansöre tekerlekli iskemle sığabilecek, kapıdan sedye geçebilecek vs...
Devletin sağlık kuruluşları çoğunlukla bu koşullara uygun değil. Ancak onlara yönelik herhangi bir düzenleme yok. Hedef muayenehane sahipleri...
Bu koşulların yerine getirilmesi için bir yıl süre verildi.
Türk Tabipleri Birliği ve benzeri kuruluşlar yönetmeliğin iptali için idare mahkemesine gidiyor. Ancak örneğine daha önce raslandığı gibi, Bakanlık iptal edilen her yönetmeliği biraz değiştirip yeniden çıkarıyor...
Sağlık yönünden alınan önlemlere diyecek yok... Ancak önlemler keyfi ve mantıksız olunca, üstelik muayenehane sahibi doktorlara karşı niyetler bilindiğinden bu yönetmeliklere olağan gözle bakmanın imkânı kalmıyor...
Vize aşağılaması
Dostumuz davetli olarak bir haftalığına Almanya’ya gidiyor. 6 ay önce de gidip dönmüştü. Pasaportunda vize vurulu. Ama süresi bitmiş. Yeni vize için randevu alıyor. Mülakata gidiyor. Bunun için 15 TL gibi bir para ödüyor. Mülakat sınavından geçiyor! Vize için ayrıca 60 euro yatırıyor. Pasaportu posta ile gönderileceğinden 15 TL de posta parası ödeyecektir. Dostumuz Almanya’da 7 gün kalacak. Kaç günlük vize mi veriyorlar? Tam 7 günlük... Hâlâ AB’ye üyelik şarkıları söylüyoruz. Bırakın o şarkıları da.. Şu vize işini bir ulusal aşağılama biçimi olmaktan çıkarın... O bile yeter...