Edremit'te gözaltına alınan ancak ertesi güne sağ çıkmayan 16 yaşındaki Özgür Ünal' ı yakalayınca polisin neden derhal savcıyı haberdar etmediği sorusuna yetkililer:
-Nöbetçi savcı arandı, ancak bulunamadı, yanıtı vermiş, biz de bu yanıttan hareketle, "Peki nöbetçi savcı niçin bulunamadı?" sorusunu sormuştuk...
Edremit Cumhuriyet Savcısı Sayın İbrahim Can Demircioğlu, 5 Eylül günü sorduğumuz bu sorular üzerine duyarlık gösterdi, bir açıklama gönderdi. Açıklamada diyor ki:
"...Olaydan sonra öğrendiğimize göre Özgür Ünal isimli şahıs Emniyetçe 22.08.2001 tarihinde gözaltına alınmıştır. Bu gözaltı olayından önceki saatlerde başka olaylar nedeniyle Emniyet ile görüşmelerimiz olmuştur. Ancak Özgür Ünal' ın gözaltına alınması olayı nedeniyle tarafımıza herhangi bir bilgi verilmemiştir. Edremit Emniyet Müdürlüğü yetkililerince bu yollu açıklamaların olmadığı tarafımıza bildirilmiştir."
Açıklamadan anlaşılıyor ki, polisin savcıyı arayıp bulamaması gibi bir durum yok, hiç aramaması durumu var. CMUK'a tamamen aykırı olarak küçücük bir çocuğu sorgulayan Edremit polisi hakkında Sayın Savcı ne gibi bir işlem yapmıştır? Bu konuya da bir açıklama getirilmesi gerekmiyor mu?
*ABD’deki olay üzerine Türkiye’de bir günlük yas ilan edilmiş.
Sanki çok neşeliydik de...
Haldun Ertem
Gölcüklüler soruyor...
- ABD'de hayatını kaybedenlerin anısına bayrakların yarıya indirilmesi emrini veren Hükümetimiz neden aynı duyarlığı 17 Ağustos depreminde göstermemiştir.
Gölcüklüler bu ihtimale karşı Star'da Fatih Çekirge'nin depremin dördüncü günü yazdığı yazıyı göndermişler. O yazıda Çekirge "Neden hala ulusal yas ilan edilmedi, neden bayraklar yarıya indirilmedi?" diye sormakta... Acaba aceleden mi unutuldu? Başka birşey akla gelmiyor.
İngiltere'de Türkiye'ye varlıklı turist gönderen bir seyahat acentasında çalışan okurumuz Kaan Bey gönderdiği notta diyor ki:
- Çırağan Sarayı tatili sattığımız müşterilerden 22'si telefon ederek gezisini iptal etti. Bir tanesi işi hakarete kadar vardırıp "I don't want to go to a fucking muslim country" deyimini sarfetti. Kaybettiğimiz para değil uğradığımız hakaret üzüyor beni. Avrupalılar Türkiye'yi bir İslam ülkesi hatta radikal islam ülkesi gibi görüyorlar. Müslüman ülkeler ise bize gavur gözüyle bakıyor. Biz Türkler neyiz? Dünyanın neresindeyiz?
Vur... Hemen vur... Vakit geçirmeden vur... Medyamız ve hatta bilim adamı sıfatıyla ekranlara çıkan kimi profesörlerimiz Amerika'nın vurması konusunda Amerikalılardan daha aceleci davranıyor... Peki Amerika nereye vuracak? Irak, Libya, Pakistan, Afganistan... Neresi olursa... Kanıt olmasa da kuşku var.. Bu kadarı da yeterli! Malum... Garih cinayeti sırasında da görüldü ki... Kanıt bulmadan suçlu bulmaya bayılırız.
Fakat şu manzaraya bakınız...
Amerika'ya yapılan saldırıya masum insanlar öldürüldüğü için tepki duyan bizler Amerika'yı intikam için toplu saldırıya ve masum insanları öldürmeye teşvik ediyoruz... "Masumlara vurmayın" diyene pek rastlamıyoruz...
***
Amerika'ya karşı tarihin en korkunç saldırısı düzenlendiği günün akşamı kimi Arap ülkelerinde insanlar dans ediyordu... Ve televizyon ekranlarından bu manzaraları izleyen bizler:
- Ne cehalet.. Ne vicdansızlık.. Ne ilkellik, diye tepki gösteriyorduk...
Ama biraz düşününce... Madalyonun öteki yüzüne geçiveriyorduk...
Filistin İsrail'e ezdirilirken... Libya'da, Irak'ta masum halk bombalanırken... Ambargo ile milyonlarca çocuk aç bırakılırken... Üçüncü dünya gelir uçurumunun dibinde can çekişirken... Amerika diskolarında da dans edilmiyor muydu?
Amerika'yı teknoloji vurdu deniyor. Yoksa ABD'yi kendi politikaları mı vurdu? (Eğer vuran oysa) Radikal islam yıllar yılı yeşil kuşak politikası doğrultusunda ABD tarafından beslenip büyütülmedi mi? Bin Laden ve Taliban, ABD'nin Rusya'ya karşı büyüttüğü canavarlar değil midir? Son yıllarda ılımlı islama yatırım yapan Amerika bu yoldan hala radikal islamı da beslemiyor mu?
Amerikan yönetimi "vurmaya" hazırlanırken uzun dönemli politikalar için aynaya bir göz atmak zorunda değil mi?
Laforizma...
Dünyayı karıştırmakta usta olan CIA demek ki kendi ülkesine yönelik istihbaratla uğraşmaya pek vakit bulamamış!..
Cihan Demirci