Atatürk’ün, “Türkiye’nin sesini dünyaya duyurmak” amacıyla kurduğu Anadolu Ajansı, bir süredir haber veren değil adeta kendisi haber olan ajans haline geldi. Şimdi de Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı ve Ajans çalışanı Ercan İpekçi arkadaşımızın başlattığı açlık greviyle gündemde.
Neler oluyor Ajans’ta? Neden açlık grevi yapıyor Ercan İpekçi?
- Başbakan Tayyip Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir dönem danışmanlığını yapmış Kemal Öztürk’ün Anadolu Ajansı’na Genel Müdür atanmasıyla birlikte üyelerimiz ve sendikamız üzerinde büyük baskılar başladı. 80 arkadaşımız zorla emekli edildi, ardından sürgünler geldi. Son olarak da inanılmaz tehdit ve baskılarla 465 arkadaşımız sendikamızdan istifaya zorlandı.
- Bütün bunların sebebi neydi?
- Çünkü hem sarı olmayan, gerçek sendikalı çalışanlardan hem de TGS’nin özellikle tutuklu gazetecilerle ilgili yaptığı çalışmalardan rahatsızlar. Nitekim Başbakan’ın birkaç gün önce, “Türkiye’de bir sendika var. Uzun yıllardan beri kara propaganda yapıyor” sözleri TGS’den duyduğu rahatsızlığın son kanıtı.
- Bu baskıları yapanların nihai planları ne?
- Basın işkolundan TGS’yi tasfiye edip meydanı Hak - İş’e kurdurulacak sendikaya bırakmak. Nitekim bu yönde hazırlıklar olduğunu biliyoruz.
Ercan İpekçi son söz olarak şu çağrıyı yapıyor:
- Ajansta personel üzerindeki baskılar sona ermeli, istifa eden üyelerimizin geri dönüşleri engellenmemeli, Anadolu Ajansı’nda “stajyer”, “kaşeli”, “hizmet alımı”, “yurt muhabiri” adları altında yıllardır sigortasız olarak çalıştırılan personelin kadroları verilmelidir...
İki temel kaygı...
Türkiye’nin en hayati iki sorunu nedir? 1. Ergenekon ve Balyoz davalarında insanların suçsuz yere hapis yatıyor olması...
2. Suriye ve İran’la bir savaşın eşiğinde durmamız...
En acil iki meselemiz bunlardır...
Yargının bağımsızlığı üzerine onca kuşku düşerken... Davalar bitmek bilmezken... Tutukluluk süreleri her türlü izan ve insaf ölçülerinin ötesine taşınırken... 100’ün üzerinde gazeteci, 250’nin üzerinde TSK mensubu hâlâ hapiste yatıyor... Vicdan kanatan bir olaydır bu...
İkinci çok önemli mesele Kürecik radarıyla İran, Suriye ve Rusya’nın tepkisini çekmiş olmamız. Bir savaşta füzelerin hedefi olacağımızın açık açık ifade edilmesidir.
Türkiye’nin Suriye muhalefetini destekleyerek bu ülkede Esad’ı devirmek için içişlerine karışması, provokasyonları desteklemesi cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş bir olaydır. Türkiye kendini bir anda savaşın içinde bulabilir. Anayasal sistemin ve eğitimin altüst edilmesi yolundaki sinsi çabalar diğer iki endişe kaynağıdır. Neyse ki bu iki girişime direniş sürüyor.
Hem sosyolojik, hem psikolojik, hem de
siyasi bir soru: Bazı ülkelerde yönetimler neden tek bir insana bırakılır? Çoğunluğun korkak olmasından mı, tembel olmasından mı,
cahil olmasından mı?
* * *
Erdoğan, Taraf gazetesi aleyhine tazminat davası açmış.
Bizim Başbakan böyle işte; hapse gönderemediklerini banka şubesine gönderme gibi bir hobisi var...
Haldun Ertem
Şükür
Emekli Santrfor Hakan Şükür Meclis’in neşesi oldu çıktı...
Milli Eğitim Komisyonunun dün akşamki toplantısında gözler yine ondaydı. Ama Hakan ortada yoktu. CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan merakları giderdi:
- Komisyon üyemiz Sayın Hakan Şükür, Nabi Avcı’nın odasında Galatasaray - Gençlerbirliği maçını izliyor...
CHP’li Aytuğ Atıcı, Hakan’ı savundu: “Ne yapsın ekmek parası”
Tanju Özcan devam etti:
- Yarın akşam Lig TV’de programa çıkacak. Ne yapacağız izin mi vereceğiz?
Meclis’in bir de Hakan sorunu var ki... Bir türlü çözülmüyor...
Pozantı
Pozantı Cezaevinde büyüklerle aynı mekâna konulan küçüklerin nasıl bir bozulmaya uğradığını günlerdir gazetelerde okuyoruz...
Yıllardır değişen birşey yok diye düşünüyoruz...
Aziz Nesin, 1940’larda yattığı Sultanahmet Cezaevi’nde benzer manzaralardan söz eder... Büyüklerle aynı binada barındırılan 10-11 yaşında çocuklar azılı mahkûmlar tarafından her türlü pisliğe alıştırılmış. Üstelik, bir kara mizah örneği olarak, bu kayıp çocuklara sabahları Mülkiye Marşı söyletilirmiş:
- Eyy vataaan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü bizzz...
TBMM Başkanı Cemil Çiçek,
“Yeni anayasa için taşın altına
elimizi değil,
kafamızı koymamız gerek” demiş.
Çalışan kafa kendini oraya sokmaz...
Fahrettin Fidan
Kin...
Ahmat Altan’ın dünkü yazısından:
“Osmanlı’da padişahlar eleştirilemezdi, eleştirenleri boğdururlardı...
Atatürk de eleştirilemezdi, o cumhuriyetçi olduğu için İttihatçılardan da son dönem padişahlarından daha hızlı çıkmıştı, eleştirenleri İstiklal Mahkemesi tarikiyle sehpaya gönderiverirdi; tarihçiler benden daha iyi bilir ya, benim bildiğim Atatürk’ün öldürttüğü adam sayısı Abdülhamit’in öldürttüklerinden çok daha fazladır...”
Merak ettik... Atatürk kendisini eleştirdiği için kimleri astırdı? Astırdıklarının sayısı ne? Abdülhamit’in astırdıkları kaç kişi? Aydın adam kıraathane sohbeti yapar gibi yazı yazmaz. Bu isim ve sayıları açıklayarak halkı aydınlatmalıdır...