Peki konuyu nasıl savunmalı?.. Prof. Fazıl Sağlam, Cumhuriyet'teki yazısında yararlı bilgiler veriyor... Diyor ki:- Önemli olan, tehcir (zorunlu göç) sırasında gerçekleşen ölüm ve öldürme fiillerinin Türkiye'nin de taraf olduğu "BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" anlamında bir "soykırım" niteliği taşımadığının bilimsel titizlikle savunulmasıdır...Profesör Sağlam, Fransız Meclisi'nin aldığı "soykırım olmamıştır diyene hapis cezası verilmesini öngören" yasaya karşı çıkışımızın fazla etkisi olmayacağı görüşünde... Yahudi soykırımına ilişkin benzer bir yasanın Avrupa'nın birçok ülkesinde geçerli olduğunu hatırlatan Prof. Sağlam, ifade özgürlüğünün sonsuz olmadığını, ırkçılık, hoşgörüsüzlük, dinsel nefret savunuculuğu gibi nedenlerle zaten sınırlanabildiğini belirtiyor...Sayın Profesör özetle... Fransa'yı "ifade özgürlüğü" kavramına tutunarak eleştirmek yerine... Türkiye'nin soykırımla suçlanamayacağını, hukuki çerçevede savunmanın daha uygun olacağını kaydediyor... Bilgilerimizi BM'nin yukarıda belirtilen sözleşmesi üzerinde yoğunlaştırmamız gerekiyor... Ermeni soykırımı ile suçlamalar karşısında yıllardır her kafadan ayrı ses çıkıyor... "Biz onları kesmedik, onlar bizi kesti" diye başlayan kimi savunmalar bile var ki, elbet bunlarla uluslararası platformlarda inandırıcı olunamıyor. Milli Eğitim, Fransız İhtilali'ni simgeleyen bir tabloyu, içinde göğsü çıplak kadın figürü var diye Vatandaşlık kitabından çıkarmış. Özet: Ders kitaplarına dinsel şeyler giriyor, cinsel şeyler çıkıyor... Kıbrıs konusunda bir Finlandiya planı var... Esasları: "2 yıllığına Mağusa Limanı'nın AB denetiminde, Maraş'ın da BM gözetiminde açılması... Karşılığında Türkiye'nin limanlarını açması ayrıca Ankara Anlaşması Ek Protokolü'nün TBMM'de onaylanması."Türk hükümeti ve KKTC şimdiye kadar bu planı ısrarla reddediyordu... AB yetkilileri, "Bu konuda Türkiye'nin tutumundan memnuniyet duyuyoruz" demeye başladılar. Buradan bizimkilerin taviz vermeye başladığı anlaşılıyor... Onur Öymen önceki gün "Bu plan Kıbrıs'ın sonunu getirir" dedi... Dikkat... Kıbrıs yolcu mu? Amerikan Wall Street Journal gazetesinde, "Bay Erdoğan'ın Türkiye'si: Daha fazla İslam, Daha Az Atatürk" başlıklı bir yazı yayımlanmış. Yazıyı okumaya gerek yok... Başlık zaten başlı başına bir yazı... TBMM'de görüşülmekte olan "Tohumculuk Yasası" çok vahim sonuçlar doğuracak.. O kadar ki, konu Avrupa Çiftçiler Koordinasyonu'nu (European Farmer's Coordination EFC) bile harekete geçirdi... EFC, Türkiye'de parlamenterlere gönderdiği bir mektupta, yasanın, çiftçilerin artık tohumlarına sahip olamayacakları anlamına geldiğini belirtti. EFC bu çeşit yasaların Avrupa ülkelerinde de olduğunu, bunların küçük çiftçileri artan bir şekilde çokuluslu tohum ve tarım ilacı şirketlerine bağımlı haline getirdiğini bildirdi... Dikkatli olalım... Tohum kanunu... Erbil Tuşalp arkadaşımız 6 Mayıs 2006 tarihli Bir Gün gazetesinde şu satırları yazıyor:"...Amatör bir psikoloji meraklısı olarak küçük bir ayrıntıya dikkat çekiyorum. Dağa taşa kurda kuşa hakaret yağdıran, her tür eleştiriyi küfürle karşılayan, üniversite hocalarına edepsiz, muhalefet partisine bereketsiz, gazeteciye utanmaz diyen, seçmeninin anasına dil uzatabilen bir siyaset adamının 'küçük yaşta yüksek ateşli bir hastalık geçirip geçirmediğinin' araştırılmasının; gerek onun gerekse, toplumun ruh sağlığı açısından son derece yararlı olacağına inanıyorum.Selanik'in ortasına dikilen 'Pontus Soykırım Anıtı' gibi bir sorunu es geçip Mustafa Kemal'in doğduğu evdeki 'ziyaretçi defterini yırtacak' ölçüde sinirleri yıpranan Başbakan Erdoğan'ın şu anda 'psikopatik agresif' bir rahatsızlık geçirdiğinden kuşkulanıyorum..."Başbakan Erdoğan'ın avukatı Fatih Şahin, bu yazı üzerine Erbil Tuşalp hakkında Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 10 bin YTL'lik tazminat davası açıyor. Mahkeme Tuşalp'i 5 bin YTL ödemeye mahkûm ediyor...Erbil Tuşalp dün geçtiği notta:- Şu sırada herkes Başbakan'a bir teşhis koymaya çalışıyor. Benim de yapmaya çalıştığım daha başka bir şey değildi, diyor...Dostumuz 5 bin YTL'yi bir arada hiç görmediğini de eklemiş notuna...Geçmiş olsun diyoruz... Teşhiste hata! Ş Doğdum - Bir adam koydu adımı Teşekkür ettim - O adam beni canlı canlı gömmediği için... Öğrendim - O neyi bilmemi istiyorsa onları Evlendim - Kiminle evlenmemi istiyorsa onunla Yedim - Onun yememi istediklerini Eğer o ölürse - Bir başka adam ele alıyor yönetimimi Bir baba, bir erkek kardeş, bir koca, bir oğul, bir adam... m.asik@milliyet.com.tr