Tozlu raflar indirildi...Kolilere dolduruldu. Odalar boşaldı... Kitapların çoğu kütüphanelere yollanıyor. Sadık dostlardan ayrılırken içimiz gidiyor. Ama ne yaparsınız ki küçülmek lazım... Mahmutbey’deki Doğan Medya Center’dan Çağlayan’daki yeni binaya taşınıyoruz... Biraz telaş , biraz heyecan, hayatın geri kalan kısmına ilişkin biraz merak... Hepsi birarada.
Ümit etmediğimiz şeyler, ümit ettiklerimizden
daha sık gerçekleşir...
Plautus
Hayat son perdesi kötü yazılmış vasat bir oyundur...
Truman Capote
Kemal Kılıçdaroğlu, “Partiyi yıpratan bedelini öder” demiş.
Bu dediğinize Genel Başkan da dahil mi
Kemal Bey?
Fahrettin Fidan
Çırak çıkarmak...
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkarıyoruz diye 4 yıla indiriyorlar... Amaç çocukları 5’inci sınıftan itibaren imam hatip okullarına yollayabilmek... Tarikatların kız çocuklarını 11 yaşına gelmeden okuldan almasına ve eve kapatmasına olanak tanımak... Esnafa çırak temin etmek...
Bu sonuncu amacı dün Sedat Ergin Hürriyet’teki köşesinde derli toplu yazdı. 3008 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu’nda yapılan değişiklikle “Çırak olabilmek için 14 yaşını doldurmuş olmak” şartı 11 yaşına indiriliyor, “En az ilköğretim okulu mezunu olma” zorunluluğu “ilköğretim birinci kademe mezuniyeti” şeklinde değiştiriliyor. Fakir aile çocuklarını çıraklığa özendiriyor.
Ülkesinin çocuklarını eğitmek amacında olan bir iktidar böyle düzenlemelere mi gider? Yoksa bunu halkını cahil bırakmak isteyen, cahilleri oy deposu olarak gören bir iktidar mı yapar?
Hocaali yürüyüşü
Hocaali katliamının 20. yılındayız... Bugün saat 14.00’te Taksim’de büyük bir yürüyüş var... “Hepimiz Hocaaliyiz” diye seslenecek tüm barışseverler kolkola... Azerbaycanlı gazeteci Vüsale Mahirkızı diyor ki:
“Karabağımızın önemli stratejik noktası olan Hocalı’da 26 Şubat 1992’ de Ermeni teroristlerin çoluk - çocuk 613 vatandaşımızı katletmesinin üzerinden 20 yıl geçiyor. 20 sene önce biz bağımsızlığımızı yeni kazanmıştık, bizi ilk tanıyan ülke kardeş Türkiye olmuştu, Hocaali soykırımına en sert tepki de 20 sene önce Türkiye’den yükselmişti. Bu satırların yazıldığı sıralarda Türkiye’de yeni bir Taksim yürüyüşünün hazırlıkları yapılmaktadır. 20 sene önce olduğu gibi 20 sene sonra da kardeşlerimiz Taksim Meydanı’ndan dünyaya bir trajedinin acısını haykıracaklar...”
Kim yönetiyor...
Japonya’yı hangi güç yönetiyor? 70’lerde bu soru üzerine yapılan bir ankette şu sonuçlar alınmış:
İşadamlarına göre: Politikacılar
Politikacılara göre: Bürokratlar
Bürokratlara göre: Aydınlar, yazarlar
Aydınlar yazarlara göre: Basın ve gazeteciler
Gazetecilere göre: Büyük işadamları...
(Bozkurt Güvenç’in Japon Kültürü adlı kitabından)
Dersin esaslısı...
Eski sadrazamlardan biri, oğlunun tahsil ve terbiyesi işiyle meşgul olmayı lalasına bırakmıştı. Bir gün aklına geldi de lalaya sordu:
- Oğlumun en iyi öğrendiği ders hangisi?
Lala hiç tereddüt etmeden:
- Binicilik, deyince , sadrazam sebebini sordu.
Lala da izahat verdi:
- Efendim, öteki derslerde mahdumu aliniz dersini bilmeyince hocaları cesaret edip seslerini çıkaramıyor, hatasını yüzüne vuramıyorlar. Ama binicilikte bir hata etti mi, bindiği at derhal kendisini yere vuruyor.