Lokanta pardon restoranda yemekler ısmarlanıyor... Garson içecek soruyor... Cevaplar:
- Bana bir kola, bana zero, bana fanta, bana sprayt, bana şveps...
Eskiden ne güzel şerbetler vardı.. İçinde katkı maddesi bulunmayan, doğal, besleyici, serinletici şerbetler...
Örneğin demirhindi...
Hem serinletir hem tedavi edici özelliği vardır. Akdeniz Ateşi gibi hastalıkların ilacıdır mesela. Coca Cola hastalığı başlayana kadar sokak ve caddelerde fiyakalı seyyar şerbetçiler tarafından satılırdı. Gerçi hâlâ Hacı Bekir şekercilerinde satılıyor... Ama hatırlayan kaç kişi kaldı...
Peki şerbetin demir ve hindiyle ilgisi nedir?
İçinde demir veya hindi mi bulunur?
Demirhindinin sırrını Haluk Dursun’un “İstanbul’da Yaşama Sanatı” adlı kitabından aktaralım:
“Demirhindi temr - i hindi (Hint hurması) kelimesinden gelmekte olup zamanla değişerek demirhindi olmuştur. ‘Tamarind’ yahut ‘tamarindus indika’ Güney Asya ve Afrika’da yetiştirilse de bilhassa Hindistan’da büyüyen tropikal mevve ağacı tamarinier - bu kelime Arapça temr i hindi’den gelmektedir - meyvesidir. Günümüzde İtalya ve Fransa’da da ‘Tamarindo’ adıyla revaçta olan bir şerbettir.”
Hacı Bekir şekercilerinin önünden geçerken bir dakikanızı ayırırsanız demirhindi lezzeti ile tanışabilirsiniz...
Oyun masasına oturduğunuzda ilk yarım saatte enayiyi bulamazsanız enayi sizsiniz demektir...
(Tutku Ağı - Rounders- filminden...)
Katliamdan kaçan Suriyeliler
Türkiye’ye sığınıyormuş.
Şanslılar... Canlarını kurtarmaları bir yana,
hiç yabancılık da çekmezler...
Haldun Ertem
Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu, alkolü
silaha benzetmiş.
Kitabın bombayla eş tutulduğu bir ülkeye de böyle bir kurul yakışırdı zaten!
Fahrettin Fidan
Perfüzyonist...
Gazetelerde bir teşekkür ilanı... Teşekkür edilenler birtakım yetkililer... Teşekkkür eden “Perfüzyonistler Derneği” Başkanı Perfüzyonist Tamer Sarı.
Teşekkürün gerekçesi, “Perfüzyonistliğin meslek olarak Avrupa ve dünya standartlarında tanımlanması” için verilen destekler...
İyi de perfüzyonist kimdir? Yaptığı iş nedir? Perfüzyonistlik nasıl bir meslektir, derseniz... Derneğin web sayfasından öğrendiğimize göre...
Perfüzyonist: “Özellikle kalp ve damar cerrahisi ekibinin üyelerinden biriymiş. Ekstrakorporeal dolaşım ekipmanını, kardiyopulmoner bypass prosedürleri sırasında kalp - akciğer makinesini ve hastanın fizyolojik parametrelerini cerrah ve anestezi uzmanı ile işbirliği yaparak yönetirler”miş...
Büyük ihtimalle bu tanımdan bizim gibi sizler de pek fazla bir şey anlamadınız. Olabilir diyelim, “Ne perfüzyonistsiz kalalım ne de onlara muhtaç olalım” temennisiyle noktayı koyalım.
Başkan hediyesi
Batı ülkelerinde yüksek düzeyde hediye alışverişi sınırlandığı gibi etkili ve anlamlı bir hediyenin seçimi de olay oluyor. Bu konuda ilginç bazı satırlar aktaralım...
1960’larda İngiltere Başbakanı Harold Wilson, Beyaz Saray’da Başkan Lyndon Johnson’ı ziyaret eder.
Ve ayrılırken Johnson’a hoş bir Burberry ceket hediye eder.
Gerisini protokol Şefi Büyükelçi Lloyd Hand’dan dinleyelim:
“Başkan Johnson paketi açtı, ceketi giydi ve ceketin kolları, kendi kollarının ancak yarısı uzunluktaydı. Bana döndü: Loyd Başbakan’a yetişip ceketin yanlış beden olduğunu söyler misin?
Başbakanın arabasını tam köşeyi dönerken yakalayıp camına tıkladım. Meseleyi anlatınca güldü, tabii ki değiştirip, geri göndereceğim, dedi ve kısa süre sonra gönderdi.”
Clinton yönetimi sırasında, Güney Afrika lideri Mandela Beyaz Saray’ı ziyaret edecekti. Nasıl bir hediye makbule geçer diye düşünüldü. Nelson Mandela’nın bir boks tutkunu olduğu öğrenildi. Amerika’da yaşayan en büyük boksörlere ve ajanslarına mektuplar yazıldı, kendilerinden birer anı istendi.
Boksörler yalnızca kendilerinden hatıra objeleri göndermekle kalmayıp, aynı zamanda her biri Mandela’ya birer mektup yazmıştı. Başkan Clinton, Mandela’ya bu albümü hediye etti.
“Mandela hediyeyi açtığında çok şaşırdı, heyecanlandı ve ağladı” diyor protokol yetkilileri...
Twitter’dan
“Hürrem ve Caroline’den anladığımız üzere, erkeğin kalbine giden yol bozuk Türkçeden geçer.”
Ne seçimler gördük
Demokrat parti döneminde bir aday konuşurken şöyle cümleler kuruyormuş:
- Ünlü Romalı düşünür Tolvon der ki...
- Yunanlı düşünür Tofranil’in dediği gibi...
- Fransız ihtilalinin ünlü isimlerinden Faverin’in bir sözünü hiç unutmam...
Dinleyen arkadaşı şaşırmış:
- Yahu üstat demiş, doğrusu senin bilgi birikimine hayran kaldım... Bu kadar çok filozofun adını nasıl öğrendin, nasıl aklında tutuyorsun...
Bizim bilgiç aday arkadaşının kulağına eğilmiş:
- Çaktırma, demiş, bunlar filozof ismi değil kullandığım ilaçların isimleri, ancak bunları aklımda tutabiliyorum...