Vecihi Hürkuş ilk Türk tayyaresini yaptığında sene 1924’tür... İzinsiz deneme uçuşu yaptığı gerekçesiyle cezalandırılır, bunun üzerine Hava Kuvvetleri’nden istifa eder... Hürkuş, ilk sivil tayyareyi Kadıköy’de bir keresteci dükkânında imal eder... Sene 1930... Aynı yıllarda Kadıköy Kalamış’ta kurduğu atölyede seri üretime başlar. İmal ettiği uçaklar deneme uçuşları için bugün Fenerbahçe antrenman sahasının bulunduğu düzlüğe inip kalkmakta, Kalamış’a çekilerek götürülmekte ve getirilmektedir. İlk uçak fabrikasını Nuri Demirağ 1936 yılında kurar...
Yıl 2011... Aradan 70 yıl geçti. Hâlâ basit bir insansız hava aracı yapamadık. İsrail 6 heronu elimizden tamir bahanesiyle almış geri vermiyormuş. Neredeyse ağlayacağız!
Sınırlarımızda olup bitenden haberimiz yok. İstihbarat için Amerika’nın ağzına bakıyoruz... Anlaşılan istihbarat gelmiyor ya da yanıltıcı bilgi geliyor, o yüzden sık sık gece baskını yiyoruz.
Atatürk’ün ölümünden sonra 1939’dan itibaren ABD ile ikili anlaşmalar dönemi başladı. Ordumuz NATO standartlarına göre, ABD ve diğer Batılı ülkelerin stratejik çıkarlarına göre teşkilatlandırıldı... Batı’nın çıkarları için savaşa hazırız.
Ama kendi halkımızın güvenliği için savaşamıyoruz.
Terör 27 yıldır can alıyor... Gerilla savaşına karşı ordumuzu, halkımızı ve sınırlarımızı koruyan bir askeri teşkilatlandırmaya gidemedik. Dönem dönem terörü düşük düzeye indiriyor ama hortlamasına engel olamıyoruz. Çünkü dost dediğimiz ülkeler dost değil. Onların stratejik çıkarlarına göre savurulup duruyoruz.
Bu ülke bu kadar zavallı duruma düşürülmeyi hak etti mi? Sanmıyoruz...
Diyojen’in feneri
CHP Milletvekili Kamer Genç bu hafta Meclis’e kirli bir fenerle geldi.. Deniz Feneri bir, şike söylentileriyle okka altına giden Fenerbahçe iki... Bu iki feneri protesto ediyordu. Diyojen gibiydi...
Sinoplu Diojen de malum Atina’da bir fıçının içinde yaşar, sokaklarında elde fener:
- Namuslu adam arıyorum, diye dolaşırmış...
Büyük İskender’in Diyojen’i Korent’te ziyaret ettiği söylenir. Bir sabah vakti Diyojen güneşlenirken yanına gelen İskender:
- Benden bir isteğin var mı? diye sorar...
Diyojen o ünlü yanıtı verir:
- Güneşimin önünden çekil...
Bu sözler Türkçeye daha şairane şekilde:
- Gölge etme başka ihsan istemem, diye çevrilmiştir malum...
İskender’in bu sözleri duyunca:
- İskender olmasaydım Diyojen olmak isterdim, dediği söylenir.
Bir başka anlatıma göre İskender ziyaret ettiğinde Diyojen bir kemik yığınını seyretmektedir. İskender ne yaptığını sorar. Diyojen’in yanıtı:
- Babanızın kemiklerini arıyorum ama kölelerin kemiklerinden ayırt edilemiyor...
Diojen şöyle nutuklar atarmış pazar yerlerinde:
- Ayaklarınızı yere vurur paçanızdaki tozları silkelersiniz de aynı şeyi ruhunuzu temizlemek için yapmazsınız... Müzisyenler müzik aletlerinin sesini akort eder ama ruhlarını unutur. Matematikçiler güneşi, yıldızları, ayı inceler de ayaklarının altındakine bir göz atmayı akıl edemezler...
Birisi ona: “Herkes seninle alay ediyor” deyince şu cevabı vermiş:
- Belki eşekler de onlarla alay ediyor. Ama onlar eşeklerle ilgilenmiyorlar. Ben de onlarla ilgilenmiyorum.
Diyojen için Platon “Sokrates’in deli hali” dermiş. Bu delinin soluğu günümüze kadar ulaşmış.. Ne güzel!
Kaddafi
Amerika ve Fransa, Libya halkını saldırılara karşı korumak için BM’den karar çıkardılar. Ama nihai amaçları elbet Kaddafi’yi ortadan kaldırmaktı. 8 aylık savaştan sonra bu amaçlarına ulaştılar.
Kaddafi anlaşılan kuşatmayı yarmak isterken yaralanmıştı. Ama teslim olmadı. Libya liderini kendi halkına linç ettirdiler. Kanlı fotoğraflarını bütün dünyaya yaydılar. Batı gazeteleri “Hukuksuz diktatörün sonu” gibi başlık attılar. Günahı ne hukuksuzluktu, ne diktatörlük. Öyle olsa en başta Suudi Arabistan Kralı alaşağı edilirdi. Kaddafi’nin günahı ülkesini Batı’ya sömürtmemesiydi. Son zamanlarda Rusya ve Çin’e açılması Batı’yı iyice kızdırmıştı.
Batı’nın kişilikli liderlere verdiği mesaj açık:
“Ülkesini emperyalizme açmayanın sonu böyle olur, ayağınızı denk alın.”
Şimdi sırada Suriye ve İran var. Muhtemelen önce Suriye’nin içindeki muhalif unsurlar kışkırtılıp, ayaklandırılacak, Esad’ın sonu hazırlanacak...
Türkiye bu ihaleye gönüllü bar fedaisi iştahıyla hazırlanıyor.
Ortadoğu’yu ve bizi, bugünden daha kritik günler bekliyor...
Adalet Bakanı Ergin’den uyarı: “Yeni anayasa sürecinin üzerine titrememiz gerekiyor.”
Anayasanın ilk üç maddesi değiştirilecek diye korkudan titreyenler var zaten...
Haldun Ertem
Kılıç
CHP lideri Kılıçdaroğlu Milliyet ekibiyle sohbet ederken Kürt sorununa çözüm olarak Meclis’te akil adamlar heyeti kurulmasını öneriyor, “Masaya çözmek için oturursak sorunu çözeriz”, diyor.
Meclis’te akil adamlar heyeti kurulmasını Kemal Bey daha önce de önermiş, MHP “Bu Öcalan’ın projesi” diyerek reddetmiş, Tayyip Erdoğan, güldürmeyin beni, gibi bir şeyler söylemişti. Bu sorun Meclis’te dört partinin bir masanın etrafına oturmasıyla çözülür mü? Bu kadar basit mi? İktidarın temsilcileri Öcalan ile masaya oturdukları halde çözemediler. Siz PKK’nın takmadığı BDP ile masaya oturup mu çözeceksiniz?
Ayrıca “Barış! için öne sürdükleri şartları hiç okumadınız mı?”
PM üyeleri Kemal Kılıçdaroğlu’na,
“Kürt sorunu konusunda partimizin görüşü nedir?” diye sormuşlar.
Yanlış kişiye sormuşlar; Sezgin Tanrıkulu’na soracaklardı.
Fahrettin Fidan