Başbakan, Moskovada hediye edilen kolye ve broşu iade ederken, 1500 dolar değerinde olduğu bildirilen ipek halı, Başbakanlık demirbaşına kaydediliyor.Zihinlerde ister istemez kimi sorular uyanıyor...Yabancı devlet temsilcilerince armağan edilen hediyeler, Başbakanlık demirbaşına kaydedilir. Zira bu hediyeler, Başbakanın temsil ettiği makama verilmiştir. Resmi değeri vardır. Bir Türk halı satıcısının, Başbakanın eşine armağan ettiği halının, Başbakanlık demirbaşında işi nedir?Başbakanın eşinin Başbakanlık adına hediye kabul etmeye yetkisi var mıdır?Bundan sonra ne olacak? Vatandaşlar Başbakanın eşine hediye verebilecek, o da bu hediyeleri Başbakanlık envanterine kaydetmek suretiyle kabul edecek mi?Çok sakıncalı bir yol değil mi? Yeri gelmişken bir merak; Başbakana geçen yıl Güney Korede hediye edilen ve biri şu anda Emine Erdoğan tarafından kullanılmakta olan Hyundai marka 2 limuzin Başbakanlık envanterine kaydedildi mi?Başbakanlık çok önemli bir kurum. Siyaset ve demokrasinin sağlığı için bu kurumun üzerine konan tozu bile sorgulamak zorundayız... Başbakanın eşi Emine Erdoğan, Moskovada Türk Ticaret Merkezindeki Büşra halı mağazasında bir ipek halı beğeniyor. Satın almak istiyor. Mağaza sahibi bunun üzerine (biraz da nezaket ve mecburiyetten) halıyı Başbakanın eşine hediye ediyor. Bülent Ecevit, CHPlilere "CHP bitti, bize gelin" diye çağrı yapmış! Ölümden sonra hayatın olduğunu kanıtlamaya çalışıyor... Stephane Yerasimosun "Türkler" adlı kitabında gözümüze ilişti. Bizanslı tarihçi Theophyclactos, 6ncı yüzyılda diyor ki:"Türkler, alışılmadık biçimde ateşi kutsar, hava ve suya saygı gösterir, toprağa övgüler sunarlar. Fakat sadece ve sadece yeri ve göğü yarattığına inandıkları, Tanrı adını verdiklerine secde ederler. Onun için atlar ve koyunlar kurban ederler..."Yani... İslamiyetten önce de kurban kesermişiz... Ve hâlâ şu işi adabıyla kıvıramıyoruz. Türkler ve kurban Uğur Mumcuyu, katlinin 12nci yılında bir kez daha andık. Bunca yıl sonra ne tetiği çekenler kesinlikle belli, ne tetiğin arkasındaki teşkilat... Cinayeti aydınlatmamak adeta devlet politikasıdır. Uğur Mumcuyu öldürenler, biraz da yaşayan gazetecilere "Uğur Mumcu gibi gazetecilik yapmamaları için" gözdağı olsun diye bulunmuyor... Ama Uğur Mumcu, yıllar önce yazdıklarıyla gelişmeleri izliyor... Örneğin yaşadığımız günleri onun "Tarikat Ticaret Siyaset" başlıklı yazılarında bulabilirsiniz... Mumcuyu anarken Medya, bu bayram kurban görüntülerine biraz da Avrupalı gözüyle baktı... Ve kanlı manzarayı "ABye bu halimizle mi gireceğiz?" sorusuna taşıdı.İyi de... Yalnızca Kurban Bayramı karnemiz mi faul?Sanki diğer alanlarda çok mu Avrupalıyız?Şu trafiğe bakınız örneğin. Dört günde yollarda 82 kişi birbirini öldürdü.Siyasi terbiyemiz mi Avrupalı? Eğitim düzeyi, bilime verdiğimiz önem, vergi adaleti, televizyon yayınları, kadın hakları, kadın erkek ilişkileri... Hangi alanda Avrupalıyız?Paranın yarattığı kişilik çatlaması, parasızlığın yarattığı altüst oluşla harmanlanınca ortaya saygısız, sevgisiz, seviyesiz bir toplum düzeni çıkıyor.Çağdaş yaşamın kapsama alanı dışındaydık. Daha da dışına kayıyoruz.Acaba rotayı çağa doğru kırmak mümkün mü?Olabilir mi?Çağdaş kültürü ve bilimi bir yana bırakıp, tarikat kültürünü hayata egemen kılmaya çalışan bir zihniyetle çağa yetişmeye olanak var mı? Kurbaniye ABD ve İngiltere, Iraktan çıkış yolu arıyormuş. Yardımcı olalım: "Kuzeye doğru yürüyüp sola dönün. Orada İncirlik Üssü var..." Eskiden Müslüman mahallesinde salyangoz satarlardı şimdi ılımlı İslam satıyorlar... m.asik@milliyet.com.tr