“Kardeşim sigarayı içmezsin, olur biter. Alkolü daha az tüketirsin olur biter. Kalkıp da Porche kullanacağına Fiat’a bin, biraz daha düşür harcamayı.”
Başbakan, zamanı kısıtlı olduğu için dünkü konuşmasında ancak bu kadarını söyleyebildi. Biraz daha vakti olsa harcamaları düşürmek hatta sıfıra indirmek için kim bilir daha ne yararlı tavsiyeler sıralardı. Dilerseniz Sayın Başbakan adına onu da biz yapalım...
“Fiat şart mı kardeşim? Bugün bir eşeğin fiyatı ne? Fiat’ın 50’de, 100’de biri... Üstelik ne benzin ister ne yağ ne antifiriz. Biraz kül, biraz duman... Pardon, biraz su biraz saman. Yetti de arttı bile. Ulaşım gideri minimuma indi mi? İndiiii.
Kalorifersiz evde otursan ya da kaloriferi iptal ettirsen ölür müsün? Atalarımız, dedelerimiz öldü mü? Al şöyle ucuzundan fırınlı bir soba. Hem yemek pişir hem su ısıt hem ısın. Sıcak su parasından da kurtul böylece. Kestane kebap keyfi de cabası.
Yok efendim bulaşık makinesi, yok efendim çamaşır makinesi, yok yoğurt makinesı... Evlerinizde makineden oturacak yer kalmadı yahu. Askerlik nasıl ki yan gelip yatma yeri değilse... Hanım kardeşlerim kusura bakmasın, ev hanımlığı da öyle. Gece zaten yatıyorsun. Gündüz de yatmayıver artık. Çamaşırını, bulaşığını elde yıka. Bizim annelerimiz, büyük annelerimiz nasıl yıkadıysa sen de öyle yıka.
Ekmek mi? Şart mı fırından yeni çıkmış, dumanı tüten ekmek? Hem zaten sıcak ekmek biraz hamur olur, sağlığa zararlıdır. Akşam piyasasından al ekmeğini yarı fiyatına... Bastır geceden suya... İşte sana sabahları yumuşacık ekmek.
Ya çocukların masrafları? Onları nasıl kısacağız, diyorsunuz. Kolay. Üç çocuktan herhalde en az biri oğlandır. Okulu ne zaman bitiyor? Öğleyin. Bilemedin öğleden biraz sonra... Al bir simit tablası, koy kafasına, simit satsın okul sonraları bir - iki saat. Hem para kazanmanın ne demek olduğunu öğrenir, hem de eve üç - beş kuruş katkısı olur.
Daha sayalım mı? Yeter mi? Efendim? Yetmez ama evet mi? Haydi kolay gelsin, yürü anca gidersin!”
Mutluluk reçetesi...
Yerli anketlere vatandaşın yarıdan çoğu “mutluyum” cevabı veriyor.
OECD’nin anketinde ise mutsuz çıktık...
40 ülke arasında 32. sırada görünüyoruz...
“Hayatınızdan memnun musunuz?”, “Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz?” gibi sorulara bizim yurttaşlar genelde olumsuz yanıt vermişler.
Anlaşılan vatandaşlara “Mutlu musun, mutsuz mu?” diye sorulduğunda “mutlu” cevabı ağır basıyor. Ancak hayatı sorgulandığında mutsuz olduğu görülüyor...
Demek vatandaşın mutluluk algısı da sağlam bir temele oturmuyor.
Bizim toplumda mutluluk bir hedef veya amaç gibi algılanır.
Oysa Aristo diyor ki:
“Zevkin değil acısızlığın peşinde koşar akıllı kişi.”
Yani... “Amaç daha çok zevk değil daha az acı olmalı” diyor büyük filozof...
Schopenhauer der ki:
“Dünyanın sunabileceği en iyi şey acısız, dingin, katlanılabilir bir yaşamdır. En iyisi hayatı bunlarla sınırlamaktır... Daha çok mutsuz olmamanın en iyi yolu daha çok mutlu olmayı istememektir.”
Can sıkıntınız ne kadar azsa o kadar mutlusunuz demektir...
Tabii ki bu tablonun içinde yaratmak ve üretmek de önemli yer tutar.
Daha çok şeye sahip olmak değil daha çok üretmektir insanı mutlu eden.
Size kitaplardan bir pratik tavsiye:
“Sahip olmadığımız şeye bakarken bizde hemen ‘Bu benim olsaydı nasıl olurdu?’ düşüncesi doğar. Bunun yerine daha sık ‘Bu bende olmasaydı nasıl olurdu?’ diye sormalı...”
“Çevremdeki insanlara, canlılara, doğaya nasıl daha yararlı olabilirim” diye düşünüp uğraşan, mücadele eden insana, o kendini nasıl hissederse hissetsin, mutlu insan diye bakılır... Önemli ve zor olan mutlu olmak değil, mutlu etmektir...
Dünyada demokrasi tanımı:
Halkın kendi kendini yönetmesine demokrasi denir.
Türkiye’deki demokrasi tanımı:
Halkın kendi kendini yönettirmesine demokrasi denir.
Metehan Oğuz
H. Kılıç
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Wikileaks belgelerinden çıkan “ABD Büyükelçisi’nin özel konutuna giderek bilgi arz etti” haberlerini, “iade-i ziyaret” bahanesine bağlamıştı. Wikileaks belgelerinden Haşim Bey’in yeni bir marifeti ortaya çıktı. Bu defa ortada iade-i ziyaret de yok. Haşim Bey henüz mahkeme başkanı olmadan, 2003 yılında, ABD Büyükelçiliği’ne bilgi veriyor. Yine Şahin Mengü yine Wikileaks belgesine dayanarak Kılıç’ın Washington’a geçilen sözlerini aktarıyor:
“... CHP kendi problemleriyle uğraşıyor. CHP ilkesiz, olaylardan uzak bir görüntü çiziyor... CHP’nin tek görevi, AK Parti’nin yaptığı her iyi şeyi reddetmek. Bu seçmenleri kaçırıyor.”
Haşim Bey Amerikalılar ile işi çok önceden pişirmiş. İstihbarat elemanı gibi çalışıyor mübarek...
Bülent Arınç,
“Yapılan zamlarda bir hikmet aranmalı” demiş.
Buna da şükür. “Ergenekon parmağı aranmalı” da diyebilirdi!
Fahrettin Fidan
Balıkesir’de bir hâkim duruşma salonunda avukat dövmüş.
“Kuvvetler ayrılığı” ilkesi böylece bir kez daha ihlal edilmiş oluyor.
Haldun Ertem
Memurlar sabah saat 07.00’de iş başında olsunmuş... Demek saat 05’te kalkıcaz yollara dökülecez... Peki biz 3 çocuğu hangi arada yapıcaz?
Tasarruf için insanları sabahın köründe sokağa dökmek yerine kaçak elektriği önleyin...
Demet