Uludere’de 34 kişinin öldürülmesiyle ilgili Başbakan Erdoğan’ın son sözleri:
“Ben operasyonu olduktan sonra öğrendim.”
“Operasyonu Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları yerine getirdi.”
“TSK görevini samimi şekilde yapmıştır.”
“Hata da olabilir. Hatayı da açıkladık, özrü de açıkladık.”
“Tazminatsa tazminat... Resmi tazminattan fazlasını ödedik.”
* * *
Böylece hesap kapatılmış mı oluyor?
34 kişinin canına mal olan yanlışlığı kim veya kimler yaptı?
Balyoz davasında 68’i general 350 subay olmamış darbe yüzünden yargılanırken 34 kişinin ölümünden sorumlu olanlar yargılanmayacak mı?
Bu kadar ağır hatanın sorumluları gizli mi tutulacak?
Başbakan emrindeki askerlerden sorumlu değil mi?
* * *
Geçmişin Dersim gibi olaylarını gündeme getirirken Başbakan Erdoğan o zamanın liderlerini sorumlu tutmuyor mu? İkide bir İnönü veya Atatürk’ü sorumlu iskemlesine oturtmuyor mu? Şimdi?
* * *
ABD Kürecik radarının NATO’ya devredilmesi kararını aldı.
Demek ki Kürecik NATO’nun değil ABD’nin radarıymış!
Demek ki Anayasa’nın 92. maddesi bir güzel çiğnenmiş..
Ne diyor o madde: “... yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir”
Siyasetin zirvesinde söylenen sözler inandırıcılığını kaybederse...
Nasıl olur da ayakta kalır bir ülke...
TÜİK’in tehdidi...
Ünlü bir hekim dostumuza Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanlığı’ndan mektup geliyor.
Bir “hane halkı bütçe anketi” düzenlendiği anlatılıyor. Amaç ailelerin sosyal ve kültürel tüketim kalıplarında ve harcama alışkanlıklarında meydana gelen yapısal değişiklikleri incelemekmiş...
Örnek 1100 haneden biri olarak hekim dostumuzun hanesi seçilmiş.
Ancak beş dakikada bitecek bir anket değil bu.
“Türkiye İstatistik Kurumu mensupları tarafından bir ay boyunca çeşitli aralıklarla haneniz ziyaret edilecektir... Bu ay içinde yaptığınız tüm harcamaların size bırakılan kayıt defterine kaydedilmesi istenmektedir. Bu bilgilere ilaveten ay sonunda gelirinize ait bilgiler de derlenecektir...”
Görüldüğü gibi hayli zahmetli bir ev ödevi yükleniyor haneye...
Bu arada bilgilerin gizli tutulacağı vurgulanıyor.
Geliyoruz yazının en heyecanlı yerine.. Bakın ne diyor:
“Kanun gereğince geçerli bir mazereti olmaksızın ankete katılmayı reddeden, eksik veya yanlış bilgi veren hane halklarına 875 TL idari para cezası uygulanır. Uygulanan ceza, bilgi verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz...”
Böyle bir yasa mı var? Ankete zoraki olarak yanıt vereceksin, tüketim eğilim ve kalıplarını açıklayacaksın, emre uymazsan para cezası ödeyeceksin... Hangi zamanda hangi ülkede yaşıyoruz yahu?
Yasakları kaldırdığını, özgürlükleri genişlettiğini söyleyip, tek parti iktidarını (CHP) eleştiren Erdoğan’ın Atatürk anıtlarına çelenk koymayı, milli bayramları yasaklaması ne yaman çelişki.
Alper Muslu
CHP’li Muharrem Işık’tan Erdoğan’a soru önergesi: “Türkiye’de genetik kopyalama çalışmaları ne aşamada?”
Bakarsınız Başbakan espri patlatıp soruyu şöyle yanıtlar: “İyi gidiyor... Yakında kendimi kopyalatıp ‘tek adam’ suçlamalarından kurtulacağım...”
Haldun Ertem
Çekirdek
Tema Vakfı açıklama yapıyor...
“Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. Bu sene (2012) dünyanın en çok yağmur alan senelerinden biri olacak. Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün. Gömme imkânınız yoksa bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın, arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz yerlere savurun... Atılan tohumların yarısı yeşillenecektir.
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir! Bunu yapmayın...”
İşte size sıfır maliyetli bir çevre dostluğu. Esirgemeyin dostlar bu kadarcık çabayı...
“AKP anket yaparak tutukluluğumuzun devamına karar vermiş. Bir partinin genel merkezi mahkeme kurmakta ve karar vermektedir. Bu hükmün öne alınmasıdır. Bu mahkemenin parti genel merkezine alınmasıdır...”
Mustafa Balbay
TV!
Televizyonda Umutsuz Ev Kadınları’na ara sıra gözümüz takılıyor... Hoş bir dizi.. Oyuncular iyi... Hele Songül Öden... Derken ekrana Erkan Petekkaya girdi. Hani şu kadınları sık sık döven, hamile bırakan kaptan... Eyvah umutsuz ev kadınlarını da duman edecek derken bizim hanım, “Yok”, dedi bu “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” adlı dizinin tanıtım filmi... Yeni adet böyle.. Dizinin en heyecanlı anında başka dizinin tanıtım filmi giriyor ekrana. Seyirci allak bullak oluyor... Oysa bir dizide reklama ya da başka dizinin tanıtımına geçerken mutlaka bunu belirtmeli. Seyirciye ve mesleğe saygı bunu gerektirir. Televizyoncu arkadaşlar da bunu bilir...
“Sayın Öcalan” demek artık suç değilmiş.
Bu gidişle çok yakında dememek suç olur!
Fahrettin Fidan