Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- Evli bir erkeğin geneleve gitmesi zina suçu olur mu? - Hayır, olmaz. Ama erkek genelevde tanıştığı kadına dışarıda bir ev tutar, orada sürekli birlikte yaşarsa o zaman zina olur.- Evli erkek, bir başka erkekle sürekli cinsel birliktelik yaşarsa? - Bu da zina olmaz, ahlak dışı yaşam olur. Çünkü erkek doğurgan olmadığı için aileye hile karıştırmak mümkün değildir.- Homoseksüel biriyle yaşarsa? - Yine zina olmaz. Çünkü zinanın tanımında "karşı cins" sözü var. ***AKP, 1999 yılından beri suç sayılmayan zinayı yeniden Türk Ceza Yasasına sokmak için manevralar yapıyor... Oysa yakında TBMMde görüşülecek Türk Ceza Yasası tasarısında çok daha ciddi sorunlar ve eksikler var. Yeni TCK tasarısında namus cinayetlerinin failleri korunuyor, bekaret testleri yasaklanmıyor, eşcinsellere ayrımcılık sürüyor, rızalarıyla cinsel ilişkiye giren gençlere hapis cezası öngörülüyor, müstehcenlik maddesiyle ifade hürriyeti kısıtlanıyor... AKP bu konulardaki eşitlik taleplerini görmezden geliyor... Zina tartışmasıyla gündemi saptırıyor. Bu arada ilginçtir... Kadın erkek eşitliğinin kanayan yarası "imam nikâhlı kadınlar"ın durumuyla ilgili hiçbir yeni düzenlemeye gidilmiyor, kimse bu sorunu ağzına almıyor... Mevzu derin... O yüzden enine boyuna derinliğine tartışılıyor... Bir hukukçu dostumuza kimi okurlardan gelen soruları yöneltiyoruz: Soru: İmam nikâhı nedir? Yanıt: Takiye erbabının zinaya bulduğu kılıf... RTÜKte iki üst yöneticinin gerekçesiz görevden alındığı, yerlerine Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün yeğeni Halil İbrahim Gül ile Devlet Bakanı Güldal Akşitin yeğeni Bülent Demirelin atandığını dün yazmıştık. RTÜK dün yaptığı açıklamada Bülent Demirelin Hasan Tanın vekâlet görevinin üzerinden alınması için başvurması üzerine oraya atandığını bildirdi. Abdullah Gül ise, Dışişleri aracılığıyla yaptığı açıklamada yeğeninin uzun süredir RTÜKte çalıştığını, kendisinin bu atamadan haberdar olmadığını bildirdi. İlginç! (Bu konuya yine değineceğiz.) Yeğenlere koltuk- 2 RTÜKteki atamalarla ilgili ibretlik olayı okuyalım: "Türkiye Gübre Sanayii A.Ş.de (garson) kadrosunda olan x şahıs, 1996 yılında RTÜKteki yardımcı hizmetler (bekçi) kadrosuna atanmış, 1997de (memur) kadrosuna geçirilmiş, 2000 yılında (şef) kadrosuna, 2003 yılında 4500 ek göstergeli (Üst Kurul Uzmanı) kadrosuna atanmıştır."(Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Raporundan) Garson uzman oldu AB İlerleme Raporunu hazırlayanların dikkatine... Türkiye tüm sorunlarını çözmüş, uçkur sorunuyla vakit geçirecek rahatlığa ulaşmış bir ülkedir. "İçimizdeki bazıları"nın şimdiye kadar sadece iki teröre terör, bunları yapanlara da terörist demeye dilleri varmadı, varamadı... İlki, İslamcıların, ikincisi Çeçenlerin yaptıkları terör eylemleri... Ne kadar vahşi, ne kadar insanlık dışı olursa olsun bu iki grubun yaptığı terörün adı "eylem", yapanların adı da "eylemci"den öteye geçmedi.Çeçen teröristler Karadenizde gemi kaçırdılar, İstanbulda otel basıp onlarca masum insanı rehin aldılar. Her iki olayda da gerek devletin başında bulunanlardan gerekse polisten inanılmaz biçimde "hoşgörü" gördüler... Eylem sona erdiğinde neredeyse "kahraman" muamelesine tabi tutuldular. Mecburen cezaevine atılanlar da en kısa zamanda resmen kaçırıldılar...Çeçen terörü, sırf Rusyaya karşılar diye Batıdan da "anlayış" gördü...Ve iş sonunda Çeçen teröristlerin okul basıp küçücük çocukları rehin almalarına kadar geldi, dayandı. Yaptıkları şu açıklamaya bir bakar mısınız? "Öldürülecek her arkadaşımız için 50, yaralanacak her arkadaşımız için 20 çocuğu kurşuna dizeceğiz!"Bugüne kadar Çeçen terörüne hoşgörüyle bakanların, hatta ona el altından koltuk çıkanların bu son olayda en az o teröristler kadar suçlu olduğunu artık kabul edelim. Ve artık terörün iyisinin, kabul edilebilirinin olmayacağını anlayalım. Sıra bizim çocuklarımıza gelmeden. m.asik@milliyet.com.tr Adı: Terör...