Meliha Okur

Meliha Okur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Meliha OKUR

Sümerbank'ın eski patronu Hayyam Garipoğlu diyor ki:
"Benim bankama el konulmasını anlamak mümkün değil..."
Neden böyle söylüyorsunuz diye sorduğumuzda, gerekçe şöyle sunuluyor:
"Sümerbank, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'na devredildiğinde kasasında 1.5 milyar dolarlık Hazine bonosu vardı."
Garipoğlu, bankadan ilk anda 300 milyon dolarlık bir çıkış olduğunu, bugün itibariyle 600 milyon dolarlık bir mevduat çıkışı olduğunu söylüyor.
"Peki, o halde problem ne? Niçin bankanızla ilgili olarak 7 ayrı dava açıldı?" dediğimizde ise,
"Bu davalar ticaret mahkemelerinde açılmış davalar. Grup şirketlerine kredi kullandırmakla ilgili" yanıtını veriyor.
Öyleyse zarar nereden geliyor?
Hayyam Garipoğlu'nun iddiasına göre Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu'nun tayin ettiği yönetim tüm kredileri alt alta toplayıp hepsini "batak" yani zarar diye gösteriyor.
Yani bütün gerekçe bu mu? Anlamak mümkün değil.
Sümerbank'ın kendisine 200 milyon dolara mal olduğunu 4 yılda toplam aktifleri 2 milyar dolara çıkarttığını söyleyen Garipoğlu, "bizde bir sorun yok" deyip bankasını geri almak için Danıştay'da açtığı davanın sonucunu beklediğini söylüyor. Biliyorsunuz eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu, Sümerbank'ın yönetiminde yer alıyordu. Hakkında yurtdışına çıkış yasağı vardı. Bu yasak bazı yöneticilerle birlikte kalkmış.
Şimdi Garipoğlu, bu ay içinde kendisiyle ilgili böyle bir kararın çıkabileceğini söylüyor. Hemen aktaralım.
Sümerbank'ın sorunu grup şirketlerine kullandırılan krediler ve back to back dediğimiz krediler. Şimdi diyeceksiniz ki, bankacılar böyle kredi açmıyorlar mı? Elbette açıyorlar. Ancak, Sümerbank'la ilgili iddia, bu kredilerin açılmış gibi gösterilip paraların yine bankanın kendi içinde kalması. İşlemlerin kağıt üzerinde yapılmış olması.
İşte bu noktada Egebank ve Yurtbank'la ilişkilere bakılıyor. Biz, Murat Demirel'i tanıyıp tanımadığını soruyoruz: "İki kere gördüm" diyor. Yurtbank'ın eski sahibi Ali Balkaner'i ise tanıyor. Ve diyor ki: "Benim şirketlerimin kredi ihtiyacı vardı. Karşı tarafın da. O krediyi kullandım."

'Malki'nin ilişkilerini biliyordum'

Batık kredileri soruyorum, "Vardı" yanıtını veriyor.
O halde akla ister istemez siyasilerle ilgili bir sorun mu vardı, sorusu geliyor...
Yanıt bizde, gerektiğinde açıklarız... Ancak takıldığımız nokta şu:
Bankacılık güven müessesesidir. Banka sahiplerinin de bunun bilincinde olması gerekmiyor mu? Sümerbank'ı satın alırken teminat ihtiyacı nedeniyle Hazine'nin izin vermediği bir işadamı, rahmetli Nesim Malki'yi iş ortağı olarak yanınıza almak, doğru mu?
Garipoğlu, "İş ilişkilerini bilmiyordum" yanıtını veriyor. Karışık bir olay... Geriye dönmeyelim.
Gelelim, Türk Ticaret Bankası'na... "İhaleye girdim. O kadar" diyor. Tabii Petrol Ofisi ihalesi... İşte o noktada susuyor.
Garipoğlu, eğer işin politik yüzü ile ilgili konuşmaya başlarsa biz de bazı olayları daha farklı bir pencereden öğrenme şansı yakalayacağız. Çünkü Erol Evcil'le birlikte DGM'de yargılanmasına dikkat çekiyor. "Dava hala DGM'de devam ediyor, ben davada yokum" yanıtı ilginç. Biz de merak ediyoruz. Çünkü Meclis kürsüsünden ilk kez ismi telaffuz edilen bir şirket unvanına sahip patron olarak kayıtlara giriyor. Neden?
Garipoğlu'nun son sözü: "Herkes beni karanlık ilişkileri olan mafya babası sanıyor..."