ZAMAN YÖNETiMi

13 Mart 2011

“Zaman hızla geçiyor”, “Yetişemiyorum”, “Vakit yetmiyor” gibi ifadeleri kullanmamızın nedeni zaman değil biziz
Zamanının yetmediğini hissettiren yaşam tarzı, zihinsel yorgunlukları artırıyor. Yetiştiremediklerimiz, yapmak isteyip de zaman ayıramadıklarımız, suçluluk ve sıkıntıyı beraberinde getiriyor.
Dinlenmek için ayırdığımız molada ya da trafikte geçen zamanda bile zihnimiz sürekli yapacaklarımızla meşgul. Hiçbir şey yapmadan ama yapmışçasına gücümüzü tüketip, yorulabiliyoruz. Günlerin nasıl geçtiğini takip etmekte zorlanıyor, yapılacaklar listesinin doluluğuyla zihnimizde haftaları bitiriyoruz. Bu yoğunluklardan çıkmak için de zamanın geçip bitmesini istiyoruz. Geçip bitmesini istediğimiz zamanın kendi ömrümüzden olduğu gerçeğiyle yüzleşiyorsak da bu gerçeği çok da görmek istemiyoruz.

Kaçış planı
Hemen bir sahil kasabasına taşınmayı ve emekli olmayı hayal ediyoruz. Evet yapabiliriz ama ne zaman? Bu isteklerimizi gerçekleştirene kadar geçecek süreçte yaşayacaklarımız bizi daha da yıpratacak... Her yaşın kendine ait ve geri dönüşü olmayan en özel anıları kaybolacak...
Zamanın içine bir şeyler yüklüyoruz, sığdırmaya çalışıyoruz, dolduruyoruz, boş geçmesine fırsat

Yazının Devamı

YALNIZLIĞA VE PROBLEMLi iLiŞKiLERE SON

9 Aralık 2010

Sağlıklı ilişki, kişinin kendini tanıması ve karşısındakini tanımaya çalışmasıyla başlar. Kalıplarınızdan, olumsuz deneyimlerinizin etkisinden kurtulun ve yeni bir bakış için ilk adımı atın Çoğu kişinin ikili ilişkilerde yaşadığı sorunların ciddiyetinin farkında varmayıp sadece yakınmakla yetindiğini, kendisiyle yüzleşmedikçe de yalnız kaldığını ya da tekrar eden sorunlu ilişkilere devam ettiğini gözlemlemekteyiz. “Sadece tanıştığım ya da beraber olduğum insanların isimleri değişiyor. Ama yaşadığım sorunlar, sıkıntılar, seçtiğim kişilerin özellikleri hep aynı” gibi ifadelere çok sık rastlıyoruz. Aslında bu bize, bakış açımızın, inanışımızın, tutumlarımızın, kalıplarımızın, yolunda gitmeyen ilişkilere meğilli olduğunun sinyallerini göstermekte.

* “Karşıma evlenecek insan çıkmıyor. ”
* “Hep bana çapkınlar denk geliyor. Sonunu biliyorum ama yine de ilişkiyi devam ettiriyorum.”
* “Bir arıyor bir ortadan kayboluyor. Bazen haftada bir arıyor. Sanki ağzıma bal çalıyor. Ama kafamı karıştırmaya yetiyor. Tam hayatımdan çıkarttım dediğimde tekrar giriyor hayatıma.”
* “Gene yaşı büyük biri karşıma çıktı ve bu da diğerleri gibi kısa sürdü.”
*“Neden hep ilişkisi olan

Yazının Devamı

MEVSiMSEL DEPRESYON

18 Kasım 2010

Sonbaharla birlikte değişen doğa, insanların ruhsal ve bedensel yapısını değişime uğratıyor. Mevsim sonbahar olunca yakınmalar artıyor.

Sebebi hormonlar Mevsimsel depresyonun beyindeki 'epifiz' bezinin ürettiği melatonin hormonunun artmasından kaynaklandığı biliniyor. Bu hormon, karanlıkta artış gösteren ve fiziki hareketleri yavaşlatan, uykulu ve bitkin hissetmeye neden olan hormon. Sonbahar mevsimiyle beraber güneş ışığının azalması ve günlerin kısalması melatonin hormonunu artırıyor. Buna bağlı olarak da kendimizi daha yorgun, isteksiz hissetmeye başlıyoruz.

Peki ne yapmalı?
Yaşadığımız mevsimsel depresyona çözümler, nedenlerinde saklı. Bulunduğunuz ortamın ışıklandırılmasına, ısısına dikkat etmekle, mümkün olduğu kadar kış güneşinden yararlanmaya çalışarak, doğanında değişim içinde olduğunu ve bunun geçici bir süreç olduğunu unutmayın.
Güne başladığınızda ya da gün ortasında pencerenizi açıp derin bir soluk alın. Beyninize oksijen gitmesi sizi rahatlatacak, bulunduğunuz ortamdan 1-2 dakika bile olsa ayrılmak sizi yenileyecek, dışarıdaki koşturmayı görüyor olmak yalnız olmadığınızı hissettirecektir. Hareket etmek, en azından yürü- mek veya merdiven çıkmak hareket

Yazının Devamı

KORKULARIMIZLA TANIŞMA VE VEDALAŞMA ZAMANI

9 Ekim 2010

Elimizden geleni yapmak ve sürece teslim olmak, farklı seçeneklerimizin olduğu bakış açısını geliştirmek yaşamda korku ve kaygılarımızı azaltır

Yaşam içerisinde birçok korkuyu taşıyabiliyoruz üzerimizde. Bazı korkularımızı belirgin, bazılarını da üstü kapalı farklı duygularla hissediyoruz ve yaşamımızın sınırlarını daraltmış oluyoruz. Sahip olmak, elde etmek, kazanmak, sonuç odaklı yaşamlarla maddesel dünyalar kurduk kendimize. Ve bu maddelerle ‘benler’ oluşturduk. Bu maddelerin yok olması ihtimali bile benliğimizi kaybedeceğimiz duygusunu yaşatır oldu.

Öfke patlamaları
Her gün sayısı artan işten çıkarılma durumları, ekonomi piyasasının iniş çıkışları, çok yüksek seviyede yaşayan kişilerin aşağıya doğru iniş örneklerini de görüyor olmak bu kaygı ve korkuyu artırdı. Sonuç olarak da uyku düzeninin bozulması, yeme alışkanlıklarımızda değişimler, güven duygumuzun azalması ile psikosomatik rahatsızlıklar arasında da yer alan deri döküntüleri, baş ağrıları, mide ağrıları, stres ve öfke patlamaları kendini göstermeye başladı.

Bakış açımızı değiştirmek
Yaşam içerisinde iki belirgin nokta var... Değiştirebileceklerimiz ve değiştiremeyeceklerimizin farkında olmak. Yaşadığımız korku ve

Yazının Devamı