Çocukluğumdan beri en sevdiğim renk kırmızıdır. Milli Takımımız sayesinde canlandığı söylenen piyasalarımıza şahsen herhangi bir katkıda bulunamadığım için fevkalade üzgünüm(!), ama yapabileceğim bir şey yok.
Hiç masrafa girmeden dolaptaki kırmızılarım arasından bugünün mana ve ehemmiyetine uygun olanını seçtim. En kırmızı - beyaz halimle gazetedeki masamın başında şu satırları yazdığım gibi, tek kırmızı eşyası bulunmayan kızıma bile benimkilerden kırmızı giysi seçme imkanı bırakmış olmanın keyfini yaşıyorum.
Bu ortamda tek sinirime dokunan, kendilerini açık artırmada sanan ANAP’lı milletvekilleri. Demirel’in eski avukatı, Ulaştırma eski Bakanı Yaşar Topçu, açık artırmaya 300’er bin dolarla başladı. Batan Emlak Bankası’nın eski genel müdürlerinden Aydın Ayaydın 500’er bin dolara çıktı.
Futbolcular artı teknik kadro kabaca 30 kişi desek, birininki 9, diğerininki 15 milyon dolar eder. Ya dayak yememişler, ya sayı saymasını bilmiyorlar, ya da kriz nedeniyle milletin nasıl burnundan soluduğunun farkında değiller diyecektim ki...
Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan, iflas bayrağını çoktan çekmiş SSK’nın kesesinden Milli Takımımıza 50 milyon dolar prim verilmesini önerdi. Eleştirilince de hiç sıkılmadan "Bu 50 milyon dolar, SSK’nın sadece stent alımında (kalbe giden damarları açmak için takılan küçük tel boru) yediği kazıktır" diyebildi.
Sayın Okuyan, siz o 50 milyon dolarla ekonomik kriz sonucu açlığa mahkum edilmiş tüm ailelere 5 - 6 ay boyunca biraz olsun nefes aldırabileceğinizin eğer farkında değilseniz, ODTÜ öğretim üyelerinden Prof. Sencer Ayata’nın hazırladığı yoksulluk araştırmasına lütfen bir göz atıverin.
Prof. Ayata’nın araştırmasına göre krizin de etkisiyle Türkiye’de halkın yüzde 10’unun, yani 6.5 - 7 milyon kişinin düzenli herhangi bir geliri yok. Bunlar belki de ayın yarısında konu - komşu, mahalleli, akraba yemek götürürse karınlarını doyurabiliyorlar. Dini cemaatler bile bu kesime ulaşabilmiş değil. Ancak kamu el uzatıyor: Yılda bir kez gıda yardımı, yine bir kez çocuğu olanlara 50 milyon liralık eğitim yardımı, son olarak başlayan süt yardımıyla...
Prof. Ayata’nın araştırmasına göre 5 kişilik aileden sadece biri asgari ücretle düzenli çalışıyorsa sorun bitiyor. Haftada bir pazara gidilip 7 - 8 milyon liralık 8 - 10 kilo sebze - meyve alınabiliyor.
Bunlardan haberiniz var mı Sayın Okuyan? Eğer yoksa kabine arkadaşınız Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye müracaat edebilirsiniz. Maalesef kendisini tanıma fırsatım olmadı, ama geçen yıl Milliyet’in TIR’ı ile gittiğimiz hemen her ilde TIR’ımızı ziyaret edenler, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan minicik paralarla binlerce yoksul aileye nasıl soluk aldırıldığını anlatmışlardı.
Ailede bir kişinin bile düzenli gelirinin olmadığı en alttaki yüzde 10’luk kesimin cebine ayda 10 milyon lira koyabilseniz, onlar için ne kadar büyük bir nimet olur biliyor musunuz?
50 milyon dolar dünkü kurla 80 trilyon lira ediyordu. Demek ki Türkiye’de açlık sınırında yaşayan 1.5 milyon ailenin cebine 5 ay süreyle 10’ar milyon koyabilirsiniz, hatta geriye de 5 trilyon kalır!
Bazı meslektaşlarımın aksine TOBB’un vereceği 1 trilyona benim hiç itirazım yok. O paralar sizin - benim vergilerimden değil, esnafın - tüccarın ödediği aidatlardan harcanacak. Onlar düşünsün. Saffet Ulusoy gibi kendi cebinden millilerimize 300 bin dolar verecek olanlara da helal olsun. Başka Saffet Ulusoy’lar da çıkıp kendi ceplerinden millilerimize armağan verebilirler. Federasyon zaten verecek.
Okuyan, Topçu ve Ayaydın eğer o kadar meraklıysalar, Genel Yayın Yönetmenimiz Mehmet Y. Yılmaz’ın dünkü yazısında önerdiği gibi millilerimize primi ANAP’ın kesesinden versinler. Hatta kendi ceplerinden bile verebilirler.
Türkiye’de devletin kaynakları üzerinden siyaset yapılmasından ne zaman vazgeçilecek? Allah’tan koalisyonun diğer 2 ortağı, ANAP’lılar kadar bonkör! değil.
Bu arada MHP’li 127 milletvekilinin dünya şampiyonluğu halinde kendi ceplerinden birer milyar vermeyi kararlaştırmaları, acaba ANAP’lıları biraz olsun utandırmış olabilir mi?
Merak ediyorum.