90 milyar dolar cirolu Fransız perakende zinciri Carrefourun çiçeği burnunda CEOsu 40 yaşındaki Jose Luis Duranla, Emirgandaki Sabancı Müzesinin büyüleyici atmosferinde yaptığımız uzun sohbeti de...İkisi de önümüzdeki günlere kaldı. Zira milletimiz hâlâ, Başbakan Tayyip Erdoğanın inkâr ettiği türban röportajın ayrıntılarıyla ilgili. Zaten önceki gün arayan Erdoğanın basın danışmanı Ahmet Tezcanın da ısrarla söylemek istedikleri var. Tezcan özetle diyor ki:1) Başbakanımız önünde teyp olmadan mülakat vermez. Teybi de ben koyarım. Davosta da böyle bir olay olmadı. 2) O düzeyde bir gazetecinin önce sohbet edip, sonra bunları yazabilir miyim diye sorması olacak iş mi?3) Siz Phuket Adasındaki kargaşayı bir görseydiniz... İnkâr ya da açıklamalarda zigzag söz konusu değil, kendi aramızda bir koordinasyonsuzluk oldu.4) Neyse ki sonunda Japonyada bulunan Cüneyd Abiye (Zapsu) sormak benim aklıma geldi de işin aslı anlaşıldı..."Benim hâlâ hayret ettiğim nokta şu: Japonyada olduğu için Zapsuyu saymıyorum. Ama röportaj krizi çıktığı anda, Davostaki yemekte hazır bulunan Başbakanın iletişimden de sorumlu başdanışmanı Nabi Avcı, sağ kolu Ömer Çelik, basın danışmanı Ahmet Tezcan, en güvendiği çevirmeni Egemen Bağış ve Devlet Bakanı Ali Babacandan hiçbirinin aklına "Siz, Welt am Sonntagın Genel Yayın Yönetmeni ile görüştünüz, herhalde bir bölümü de gazete içindi" demek nasıl gelmez? Başbakanın "Böyle bir gazeteciyi hatırlamıyorum" demesi için bunamış olması lazım, oysa cin gibi maşallah.Diyelim ki teyp konmadığı için (teyp de niye ille gerek anlayamadım ama) söyleşinin yapılmış olduğu akıllarından geçmiyor, ama Welt am Sonntag adı da mı hiçbir çağrışım yapmıyor? Başbakanın konuşmacı olduğu oturumu yönetmiş, 2 saat aynı masada oturduğu bir Alman gazetecinin çalıştığı gazetenin adını duydukları halde, ne Çelikte ne Avcıda ne Tezcanda ve ne de konuşmanın metnini görmek kaydıyla yayınlanmasına izin veren Başbakanda herhangi bir çağrışım yapmamış olması, akıl alır gibi değil. Phuket Adası, Başbakanın ve yakın çevresinin akıllarını, galiba gerçekten başlarından almış!Son bir nokta: O düzeyde bir gazeteci pekâlâ sohbetin sonunda "Söylediklerinizin bir bölümünü yazabilir miyim?" diye izin isteyebilir. Hele bu örnekte olduğu gibi metni yazıp onay almak koşulunu da koymuşsa... Teypten bile daha emin. Kendi hesabıma ben, baştan röportaj angajmanına girmeyi genelde tercih etmem. Hayatımda hiç teyp de kullanmadım. Sohbetin akışına bakarım, can alıcı noktalar yakalamışsam, yazmak için iznini isterim. Vermezse bilgilenmiş olurum, ama tek satır yazmam. Türk Ekonomi Bankası TEBe % 50 ortak olan, euro bölgesinin en büyük bankası Fransız BNP Paribasın Başkan Danışmanı ve IMF eski Başkanı Jacques de Larosiere ile Çırağanda yediğimiz tadına doyulmaz öğle yemeğini de anlatamayacağım bugün size... Türkiyede tüketici kelimesinin neredeyse telâffuz bile edilmediği 80li yılların başlarında, Cumhuriyet okurlarıyla birlikte başlattığımız tüketici hareketi, sevgili Ayşe Akmanın önderliğinde tüketicinin ilk örgütlü gücüne dönüştü. Akman, 80li yılların sonlarına doğru Tüketiciyi Koruma Derneği TÜKODERi kurduğunda, Mehmet Sevim sağ koluydu.Sevim, birkaç yıl sonra bayrağı Akmandan devraldı ve tüketicinin yılmaz savaşçısı olarak pek çok hukuk mücadelesi verdi. Köprü zammının geri alınması, Özel Tüketim Vergisinin iptali, doğalgaza indirim gibi hükümetin ayıplı mallarına karşı açtığı davalar büyük yankı yaptı.Tüketici adına ondan daha çoook hizmetler beklediğimiz bir dönemde kansere yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Bilinçli tüketiciler, bugün saat 12.00de TÜKODERin Kadıköydeki merkezinde yapılacak törende herhalde hazır bulunacak ve başkanlarını teşekkür ve sevgiyle uğurlayacaklardır. mtamer@milliyet.com.tr Güle güle Mehmet Sevim