Hiç tanımadığım hanımlar boynuma sarılıp, "Tatilimizi kesip oy vermeye geldik, ama..." diyerek çaresizlik içinde gözlerini gözlerime ısrarla dikip bir ışık arıyorlardı: "Anketler doğru çıkar mı? AKP ezip geçer mi Meral Hanım?"Yalan söylemeyi beceremediğimden, onların beklediği "Hayır" çıkamadı ağzımdan.Hüzünle gözlerimin içine bakmaya devam ettiklerinde ise ben kendimi, sanki bir cenazede töreninde, ölü yakınlarını teselli edecek sözleri bulmakta zorlanan acemi çaylak gibi hissettim.Aslında öyle de sayılırım; zira Cumhuriyet Türkiyesi'nde ilk kez azınlığa düştüklerini hisseden ve "laiklik elden gidiyor" diye derin bir kaygı içinde olanların ayaküstü nasıl teselli edileceği konusunda hiç tecrübem yok. Pazar sabahı Levent'te 1296 numaralı sandığın önünde oy vermek için kuyrukta beklerken ilk kez fark ettim çoğu CHP'li seçmenin hissettiği derin kaygıyı, hatta korkuyu... Akşam değişik televizyon kanallarında AKP'nin seçim zaferini tekrar-tekrar dinlerken, çaresizlik içindeki o delici bakışlar sürekli gözümün önüne geldi. Ve ertesi sabah hemen asistanım Özlem Ertem'le 2 koldan yollara düşüp CHP'ye oy verenlerin (isteyerek ya da çaresizlikten) duygularını öğrenmeye çalıştık.Gün sona erdiğinde 4 hakim duygu çıktı karşımıza:1) ÇARESİZLİK: Laik kesimin ilk kez azınlığa düşmesi nedeniyle2) HÜSRAN: Cumhuriyet mitinglerindeki coşkunun sandığa yansımamış olması nedeniyle3) ÖFKE: İktidara karşı alternatif sunamadığı ve seçmene umut veremediği için CHP üst yönetimine ve oy verebilecekleri başka parti olmamasına4) ŞOK: Belediyelerdeki yolsuzluklara ve toplumu cemaatleştirme çabalarına rağmen seçimden zaferle çıkan AKP'nin, sırtının yere gelmeyeceği ve Cumhuriyet'in temel değerlerinden daha da uzaklaşılacağı kaygısı Hüsran, öfke ve şok... Başbakan Erdoğan, pazar gecesi seçim zaferinin ardından yaptığı dört başı mamur konuşmada, yukarıdaki endişeleri taşıyan seçmenlere seslenmeyi de özellikle ihmal etmedi:"Bu başarı, bizi şımartmak yerine omuzlarımızdaki sorumluluğu daha da arttırdı. Bize oy vermeyen vatandaşlarım, sizin sandıkta verdiğiniz mesajı da anlıyorum. Müsterih olun. Oylarınız bizim için değerlidir. Tercihlerinize saygı duyuyoruz. Farklı tercihlerinizi, demokratik hayatın zenginliği olarak görüyoruz."Bu arada Avrupa Komisyonu'nun da Türkiye'deki laik çevreler için ilk kez "azınlık" nitelemesini kullanması dikkat çekici. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini, AKP'nin seçim başarısını kutlarken "Erdoğan şimdi laik azınlığın da haklarını korumalı ve radikalleşmeye karşı durmalıdır" tavsiyesinde bulundu.Erdoğan AKP'yi iktidara getiren 3 Kasın 2002 seçim zaferinden hemen sonra "Öncelikli hedefimiz AB üyeliği" demiş ve sözünün arkasında durmuştu. Biz sayın Başbakan'ın bu sözlerinin de arkasında duracağını, geçmişte kendisinin de iyi tanıdığı azınlık psikolojisini bugün duyumsayan laik kesime, empatiyle yaklaşacağını umuyoruz.Yeni AKP hükümetinin laik kesimi de kucaklayacak uygulamaları, çaresizlikten askere sığınma alışkanlığını da ortadan kaldıracaktır. mtamer@milliyet.com.tr Başbakan'ın vaadi