Trafikteki araçların plakalarının genelde MİT ya da Emniyet tarafından kullanıldığına dikkat çekilirken, suçsuz yurttaşların başı derde giriyor
İstanbullu okurumuz Hülya Artuç, geçen yıl aralık ayında Tekirdağ'a bağlı Namık Kemal Telekom Müdürlüğü'nden bir mektup aldı. Mektupta 34 VT 495 plakalı aracının Kumbağ Santrali telefon dağıtım şebekesine çarparak 207 milyon lira hasara neden olduğu, bu bedeli 15 gün içinde ödemesi gerektiği yazıyordu.
Artuç mektuba şaştı, kaldı. 1983 model Tofaş marka ve bu plakalı bir arabası vardı. Ancak bozuk olduğu için 2 yıldır apartmanın otoparkında öylece durmaktaydı. Hülya hanım yeni aldığı arabayı kullanıyordu.
Hemen bir karşı mektup yazarak olayla ilgisi olamayacağını anlattı. Ancak geçtiğimiz haziranda kendisine dava açıldığını öğrendi. Bize başvurduğunda Tekirdağ'daki ilk duruşmaya çıkmış ve 2. duruşma için bir avukat tutması gerektiği sonucuna varmıştı. Ayrıca Tofaş servisinden aracın durumuna dair rapor alacak ve komşularını da şahit gösterecek.
Hülya hanım, "Takdir edersiniz ki avukat ücreti ve Tekirdağ'a gidip - gelme masrafları, benden istenen 207 milyonun çok çok üzerinde tutuyor. Bu kadar çabalamamın tek nedeni adaletin yerini bulması. Çünkü eminim ki benim aracımın plakasını başka bir araç daha taşıyor. Plakamın sahtesi çalıntı bir araçta kullanılıyor olabilir. Ya da daha büyük bir ihtimalle plakam, aynı renk, aynı marka ve aynı model bir sivil polis aracında da takılı olabilir," diyor.
Benzer bir olay, arkadaşı Sevsen Aslantepe'nin de başına gelmiş. Sevsen hanım 1994 model narçiçeği rengi Şahin marka aracının aynısını 7 Mayıs'ta Fenerbahçe'de görmüş. Durması için uyarıda bulunmuş, ama araç hızla uzaklaşmış.
Bu olaydan sonra ikisi birlikte Trafik Ekipler Amirliği'ne gitmişler. Polisler her gün buna benzer şikayetler aldıklarını, hangisiyle uğraşacaklarını şaşırdıklarını söylemişler.
Bizim duyumlarımıza göre çift plakalar genelde Emniyet ve MİT tarafından kullanılıyor. Ankara'daki bazı üst düzey Emniyet yetkilileri de olayı doğruluyorlar. "Bu durumun nedeni dikkatsizlik. Doğru - düzgün tarama yapılmadan plaka seçiliyor. Sıkıntıyı ise vatandaş çekiyor. Bu gibi durumlar kurum içinde de sorun yaratıyor. Vatandaşlar şikayetçi olsunlar" diyorlar.
İstanbul Trafik Denetleme Şubesi yetkilileri ise arkadaşımız İlkay Özcan'a tatmin edici bir yanıt veremediler. Dediklerine göre çift plaka şikayetleri daha çok taksi plakaları için geliyormuş. Bazı uyanıklar arabalarını sarıya boyatıp, sahte plaka taksalar da ruhsatları olmadığı için denetimlerde yakayı ele veriyorlarmış. Trafik polisinin bir taksiyi çevirme olasılığı özel bir aracı çevirme olasılığından çok daha yüksek. Üstelik taksiciler birbirini tanıyor ve kolluyor. Dolayısıyla takside çift plakanın yakalanması kolay. Okurumuzun başına gelen çok daha irkiltici bir şey. Polisin tek önerebildiği ise zaman kaybedilmeden savcılığa başvurulması.
Okurumuz ise haline şükrediyor: "İyi ki sadece maddi hasar var. Ya benim plakamı kullanan araç birine çarpsa veya bir terör olayına karışsaydı, halim ne olurdu?"
"Kardeş Aile" bürokrasiye takıldı
Eşleştirilen tek bir aile bile yok. Bu iş için 3 ay önce 2.5 milyar lira ayıran Niyazi Manav, bu parayı depremin ilk günü rastgele bir depremzedeye vermediğine bin pişman
"Çalışma Bakanlığı'nın açtığı Kardeş Aile Kampanyası'na telefon ederek şahsım ve şirketim adına bu kampanyaya iştirak etmek istediğimi belirttim. Bunun üzerine sayın bakan Yaşar Okuyan'ın imzasıyla 24 Eylül 1999 tarihli resmi bir yazı geldi. Yazıda "Duyarlılığınıza teşekkür ederiz, kardeş aileniz size tanıştırılacaktır" deniliyordu.
Ancak depremin üzerinden 3 ay geçmesine karşın henüz bir aile ile tanıştırılmadık. Hazırlamış olduğumuz 2.5 milyar lira hala bekliyor.
İnsanların bu kadar acil ihtiyaçları varken, bu yardımı yerine ulaştıramamaya ve devlet çarkının aymazlığına dayanamıyoruz."
İstanbullu okurumuz Niyazi Manav'ın başvurusu sayesinde biz de Kardeş Aile Kampanyası'nda neredeyse hiç yol alınmadığını öğrenmiş olduk. Şu ana kadar eşleştirilen tek bir aile bile yokmuş meğer. Düzce depremiyle birlikte sokakta kalan ailelerin sayısı daha da arttı. Üstelik bu arada kış da geldi. Buna karşın Niyazi Manav gibi duyarlı yurttaşlar hala bürokratik engellerin kalkmasını bekliyor. İşe bakın!
Eşleştirme için Bakanlık özel bir bilgisayar programı hazırlamış. Arkadaşımız İlkay Özcan'ın sorularını yanıtlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müşaviri Filiz Erman Örekli'nin verdiği bilgiye göre birinci eşleştirme 1 Kasım'da yapılmış. Neden bu kadar gecikmiş diye soracak olursanız, "Başvuranların gerçekten depremzede olup olmadıklarının valilikler tarafından teyid edilmesi zaman alıyormuş."
Örekli'nin dediğine göre bugüne kadar teyid edilen başvuru sayısı çok azmış.
Bakanlık kanalıyla yardım yapmaya niyetlendiği için pişmanlık duyduğunu söyleyen Manav ise şimdi "Keşke kendim gidip, deprem bölgesinde araştırma yapsaydım ve depremzede bir aileye acil olarak ulaşsaydım" diye hayıflanıyor.
İstikbal'den 2 kez solan koltuk takımı!
Kahramanmaraşlı okurumuz Nizamettin Afşin, İstikbal'den aldığı oturma odası takımı için 1 yıl arayla 2 kez köşemize başvurmak zorunda kaldı.
Violet kelebek model ilk koltuk takımı, 1998 yazında Afşin'in evine geldi. Birkaç ay içinde de rengi soldu. Afşin aylarca uğraştığı halde soluk takımı geri vermeyi başaramayınca köşemizden yardım istedi. Biz devreye girdikten sonra takım yenisiyle değiştirildi. Gerçi Afşin krem rengi istediği halde gönderilen takım maviydi, ama yine de okurumuz renk konusunda huysuzluk etmek niyetinde değildi. Ancak mavi kumaşın da renk verdiği anlaşılınca "işin rengi" değişti.
Nizamettin Afşin'in geçtiğimiz mayısta konuyu İstikbal'in Kahramanmaraş bölge müdürlüğüne iletmesiyle koltuk kılıflarından bir örnek alınarak teste gönderildi. Daha doğrusu öyle söylendi. Sonra da yeni bir uzun bekleyiş dönemi başladı. Bölge müdürlüğü ne "evet" diyordu, ne de "hayır". Test sonuçlarıyla ilgili hiçbir bilgi verilmiyordu. Başvurunun üzerinden 6 ay geçmesine karşın kılıflardan haber çıkmayınca okurumuz konuyu ikinci kez bize iletmek zorunda kaldı.
Arkadaşımız Sinem Kütük'ün sorularını yanıtlayan İstikbal tüketici hizmetleri sorumlusu Halime Ulus, duruma ilginç bir açıklama getirdi. Dediğine göre okurumuz ilk şikayetinin ardından resmi olarak 2. kez şikayette bulunmadığı için ana bayi kılıfları bekletmekte bir sakınca görmemiş. Yani kılıfların teste gönderilip - gönderilmediği bile belli değil.
İstikbal yetkilileri, biz devreye girdikten sonra okurumuzla temasa geçtiler ve aylardır bekleyen sorunlu takımı geri alıp, bu kez yerine kendi seçtiği bir oturma grubunu vermeye razı oldular.
Yazara E-Posta: mtamer@milliyet.com.tr