İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın yeni başkanı Görgün Taner’e ne kadar teşekkür etsek azdır. Festivalin tarihinde ilk kez bu yıl Caz Vapuru diye bir icat çıkarttığı için...
Caz Vapuru pazar günü ilk seferini yaptı. Muhteşemdi. Bir festivalin halkla bütünleşmesi ancak bu kadar olur.
Caz Vapuru Kabataş’tan kalkarken de, Kanlıca’ya uğradığında da öğle molası için Anadolu Kavağı’na yanaştığında da tüm çevreye müzik ve neşe yaydı. Tatil gününü sahile inerek geçirmekte olan Kanlıcalıların da Kavak ahalisinin de pazar gezmesi için Kabataş’tan bir yerlere gidip gelmekte olan İstanbulluların da kanını kaynattı.
Caz Vapuru’nun bu ilk seferinde 10 milyon TL’yi ödeyen Kabataş’tan bindi vapura. Dilediği kadar simit - peynir ve çay. Hepsi bu paranın içinde. Kanlıca yoğurdu ve meyvalı yoğurtlar da cabası.
3 caz grubu vardı vapurda. Biri ön güvertede, ikincisi arka orta katta, üçüncüsü girişte. Dilediğinizi dinliyorsunuz, canınız dans etmek istiyorsa, kanınızı kaynatanın etrafında kümeleniyorsunuz.
Caz Vapuru’na adımımı attığımdan itibaren gözlerimden yaş eksilmedi. Nicedir böylesine hoş ve anlamlı bulduğum, rutin olmayan değişik bir etkinliğe katılmamıştım. Caz Vapuru, bana göre İstanbul’da yılın olayı. Sanat sokaklara taşıp halkla bütünleşirken, İstanbul’un 3 tarafının denizlerle çevrili olma özelliği de gözardı edilmemiş. "Caz konserleri ille de akşam karanlığında yapılır" diye bir kural olmadığını da böylelikle görmüş olduk.
Sadece haftanın değil, ev arama ve taşınma telaşıyla geçen ayların yorgunluğunu üzerimden atmış, çocuklar gibi şen bir biçimde akşamüstü eve bir döndüm ve TV’yi açtım ki, karşımda Başbakan Bülent Ecevit. CNN Türk’te Murat Yetkin ve Mete Belovacıklı’nın sorularını yanıtlıyor. Hayretler içinde dinlemeye koyuldum ve anladım ki Ecevit’in sadece fiziki sağlığı değil, ruhsal sağlığı da iyice bozulmuş.
Ardından Devlet Bahçeli çıktı TV ekranlarına. Bir şok daha. 3 Kasım’da erken seçim çağrısı.
Sonrası malum. Dolar ve faiz tavanda. Bizim cebimizdeki TL’ler yine yerlerde...
Hüsamettin Özkan’ın azline üzülsem mi, sevinsem mi? Ne bileyim? Yıllar boyu perde gerisinde bütün akçalı işlerin kendisinden geçtiği, kamu bankalarının kredilerinde başrol oynadığı, hatta bu işlerin uzmanı ANAP’lılar ve Mesut Yılmaz’la da müthiş uyum içinde çalıştığı anlatılırdı. 1997’den beri kendisine ve bir süre de Recep Önal’a bağlı olan Halk Bankası’nın kötü kredilerde diğer 2 kamu bankasına göre açık ara başı çekmesi herhalde tesadüf değildi...
"Özkan giderse koalisyon bozulur."
"Özkan’ın yapıştırıcı özelliği bu hükümeti ayakta tutuyor.ö
Son 2 aydır Özkan lehinde basında sürdürülen kampanya, neredeyse beni bile etkiler hale gelmişti!
Ecevit Özkan’ı azlettiğinden bu yana "Pekiyi ben ne istiyorum?" diye düşünüp duruyorum.
Birincisi, nüfusunun yüzde 70’i 35 yaşın altında olan bir ülkede 78 yaşındaki bir başbakan tarafından yönetilmek istemiyorum.
Özkan’ı istemem
Pekiyi yıllar boyu hakkında pek çok spekülasyonun yapıldığı Hüsamettin Özkan’ın önümüzdeki dönemde bir Kemal Derviş ya da İsmail Cem’le, yine ülkenin perde gerisindeki 1 numaralı adamı olmasını istiyor muyum? Kesinlikle hayır.
Recep Tayyip Erdoğan’ı asla istemiyorum.
Devlet Bahçeli ya da Deniz Baykal mı dediniz? Teşekkürler kalsın.
Devlet kaynakları üzerinden siyaset yapma zihniyetini ülkemizde yerleştiren ANAP’lıların yakınından bile geçmek istemem.
Tansu Çiller’i daha siyasete atılmadan, ekonomi profesörü olarak ortalıkta dolaşırken tanımış ve notumu vermiştim. O günlerde dış görünüşüne ve cilasına haklı olarak aldanıp bana karşı çıkanlar, sonradan "haklıymışsın" dediler.
Caz Vapuru’nda kalayım
Pekiyi ben şimdi n’apıcam? Seçim Kanunu da değişmediğine göre eski tas eski hamam!
En iyisi bu işlere hiç kafa yormamak. Ülkemi seviyorum, ama elimden gelen bir şey yok. Ben Caz Vapuru’nda kalmak istiyorum. İnersem yeni bir krizle ülkem gibi kendi bütçemin de sarsılacağından korkuyorum. Çıkış yolu da bulamıyorum.
En iyisi her gün bir Caz Vapuru kaldırılsın. Ben de o vapurda 3 tarafı denizle çevrili bir kentte yaşadığımın her an bilincinde, hangi güvertede en kıvrak müzik çalıyorsa onun ritmine kendimi kaptırıp sürekli dans edeyim...