Nasıl oluyor bu iş diye soruştururken, Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Ersin Kalaycıoğlu imdadıma yetişti: Japonyanın İstanbul Başkonsolosu Takeo Yoshikawanın önceki gün verdiği davette, Japon İmparatoru Akihitonun doğum gününü kutladık. Akihitonun doğum günü kutlamasına geçmiş yıllarda da pek çok kez katıldığım halde, bu günün aynı zamanda Japon Milli Günü olduğunu fark etmemiştim. Başkonsolos Yoshikawanın konuşmasından ve Japon - Türk milli marşlarının ardarda çalınmasından anladım ki, biz aynı zamanda Japon Milli Gününü kutluyoruz. "Monarşilerde kral ya da kraliçenin doğum günü, o ülkenin milli günüdür. Genelde krallar ve kraliçeler çok uzun yaşadıkları için milli günler de çok seyrek değişir. Bir önceki İmparator Hirohito 60 küsur yıl tahtta kalmıştı. Akihito da 15 yıldır İmparator. Japon Milli Gününün değiştiğini bu yüzden fark etmiyoruz. İngilterenin Milli Günü de, Elizabethin Kraliçe olduğu 1952den beri, kraliçenin doğum gününde kutlanır." Şaşırmanın da öğrenmenin de sonu yok. En azından benim için... Ne yani Allah gecinden versin Kraliçe Elizabeth ölünce İngilizlerin Milli Günü olan 21 Nisan da değişecek mi? Siyaset bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlundan daha iyi bilecek değilim ya... O değişecek diyorsa, demek ki değişecek. Japon Milli Günü Japon İmparatorunun doğum gününde Başbakan Tayyip Erdoğanın da epey kulaklarını çınlattık. Davette rastladığım Türklerin tek konusu Avrupa Birliğiydi ve Başbakan Erdoğan ABye yönelik çabaları nedeniyle istisnasız tüm Türklerin müthiş takdirini toplamıştı. İzinlerini almadığım için adlarını yazmıyorum: Bir bankacı, "Erdoğan sayesinde son 3 aydır kendime ve ülkeme güvenim arttı, moralim yükseldi" diyordu. Sanat çevrelerinin de katıldığı davette Erdoğan, İstanbul Modern Sanat Müzesinin yolunu açtığı için yere - göğe konamıyordu. Hatta "Artık bu kadarı da takiye olamaz. Eğer Erdoğan takiye yapıyorsa, olsa olsa kendi tabanına karşı yapıyor" diyenler bile vardı. Tanınmış bir sinema eleştirmeni, "Lider doğulmaz, liderleri koşullar yaratır. Erdoğan da içinde bulunduğu koşulların akışı içinde dünya çapında bir lider olup - çıktı" değerlendirmesini yaptı. Erdoğana takdir Ve hemen bu noktada Erdoğanın son dönemde giderek daha sık telaffuz ettiği başkanlık sistemi tehlikesi gündeme geldi. Kendisine oy vermeyen çevrelerden de takdir toplayan Başbakan Erdoğan, acaba 17 Aralıkı kazasız belasız atlattıktan sonra bir erken genel seçim ya da başkanlık sistemini gündeme getirir miydi?Tayyip Beyin adı geçince yüzlerde açan güller, konu başkanlık sistemine gelince birden yokoluverdi. Herkesin yüzü sanki karardı. Çünkü Erdoğan, başkanlık sistemi derken bakın neler istiyordu: Hem bugünkü Anayasada Cumhurbaşkanına tanınmış olan hukuki ve siyasi dokunulmazlıklar aynen korunacak.Hem seçimlerdeki % 10luk baraj korunarak küçük partilerin TBMMye girmesi engellenecek.Hem Amerikan başkanlık sisteminde olduğu gibi bürokraside 10 - 15 bin kişiyi birden değiştirebilecek özgürlüğe sahip olacak ve dilediği gibi kadrolaşabilecek. Başkanlık sistemi Anlayacağınız Tayyip Bey hem bürokrasi, hem de TBMM kendi denetiminde olsun istiyor. Dediğim dedik, astığım kestik bir durum. Hem herşeyi kontrol edecek, hem hukuken sorumlu olmayacak! Japon İmparatorunun doğum gününde biz Türkler görüş birliğine vardık ki Tayyip Bey, düşünü kurduğu başkanlık sistemini hayata geçirecek olursa seçilmiş padişah gibi olacak. Bu durumda, Tayyip Beyin doğum günü olan 26 Şubatın Türk Milli Günü olarak kutlanmasına kadar varır mı?Akihitonun doğum günü davetinde "Yok artık, bu kadarı da olmaz" dedik. Ama burası Türkiye. Bir uçtan diğer uca yalpalamanın örnekleri çoook. Dolayısıyla belli de olmaz! Düzeltme: Dünkü köşemde bir dizgi hatası sonucu Uğur Yücenin fotoğrafının altına Bilkom Genel Müdürü Veli Tan Kirtiş yazılmıştır. Özür dilerim. mtamer@milliyet.com.tr Seçilmiş padişah