Migros'un 3M mağazalarında artık dijital raf etiketleri olacak ve bir malın fiyatı ana bilgisayara girildiği an, optik okuyucular aracılığıyla reyon etiketine de yansıyacak.
Özaydınlı'dan öğrendiğimize göre bu sistem Avrupa'da hiç yok. Amerika'da bile yeni yeni devreye giriyor. Böylelikle tüketiciyle kasiyerlerin önemli tartışma konularından biri ortadan kalkmış olacak.
Türk tüketicileri olarak marketleri pek sevdik, kısa sürede bağrımıza bastık. Hatta o kadar sevdik ki, hafta sonu eğlencesi olarak çoluk - çocuk soluğu marketlerde alır olduk.
Çocuklarımızı tekerlekli büyük alışveriş sepetlerine oturttuk, maddi gücümüz fazla alışveriş yapmaya yetmese de cicili - bicili amalajlardaki rengarenk ürünleri elledik, kokladık, evirip çevirdik.
Dünyaca ünlü market zincirleri de bu ilgimizi karşılıksız bırakmadılar. Carrefour'du, Continent'ti derken peşpeşe ülkemizi şereflendirdiler.
Ancak büyük marketlerin çoğalmasıyla birlikte yeni tüketici sorunları çıktı. İsmar marketlerden birinde hırsızlık yaptı diye bir çocuğu kazağından çengele astılar. 13 - 14 yaşından küçük çocukları Carrefour'un kapısından içeri sokmadılar. Kasiyerlerin para üstü verirken küsüratları es geçmeleri, hemen her market için geçerli oldu ve tüketiciyi sinirlendirdi. Bir diğer ortak sorun ise ürünlerin raf fiyatı ile kasada ödenen para arasındaki farktı.
Tüketici malın raf fiyatına bakarak uygun bulduğu için sepetine koyuyor, kasaya geldiğinde ise karşısına bambaşka bir fiyat çıkabiliyordu. Bu, Metro'da da, Carrefour'da da, Continent'te de, Spar, Makro ve Migros'ta da olabiliyordu.
Kimi kasada tartışıp sinirleniyor ve sepetine koyduğu tüm malları almaktan vazgeçiyor, kimiyse eve gelip de aldığı mallarla elindeki kasa fişini kontrol ederken durumun farkına varıp öfkeleniyordu.
Mağaza yetkilileri ise her seferinde suçu, ülkemizdeki hızlı enflasyona yüklüyorlar ve fiyatların bu kadar sık değiştiği bir ülkede büyük marketçilik yapmanın zorluğuna dikkat çekerek, raf etiketlerini değiştirmekte zaman zaman yetersiz kaldıklarını itiraf ediyorlardı.
Migros, bu alanda önemli bir yenilikle ortaya çıkıyor. Ve artık müşterisiyle bu konudaki tartışmalara noktayı koyuyor. Raflarda artık kağıt etiket yerine ışıl ışıl elektronik etiketler olacak. Malın fiyatı ana bilgisayarda değiştikçe, optik okuyucular aracılığıyla dijital raf etiketleri de anında değişecek ve böylelikle tüketicinin yanlış bilgilendirilmesi söz konusu olmayacak.
Uygulama için pilot mağaza olarak Galleria'daki Migros seçilmiş. Zaten yanda gördüğünüz fotoğraflar da o mağazaya ait. Bugün Caddebostan'da açılacak olan 3M Migros'ta da raf etiketleri dijital.
Bu yeniliği duyunca Migros Genel Müdürü Bülent Özaydınlı'yı arayarak bilgi almak istedim. Çünkü daha önce yurt dışında gittiğim büyük marketlerde bugüne kadar hiç böyle bir sistem dikkatimi çekmemişti.
Özaydınlı, beni doğruladı. Avrupa'da gerçekten yokmuş. Hatta Amerika'da bile yeni yeni uygulanmaya başlamış. Avrupa'da olmamasının nedeni, oralarda enflasyon sorununun olmaması. Dolayısıyla raf etiketlerinin sürekli değişmesinin gerekmemesi.
Amerika'da da enflasyon yok. Ama yeni teknolojiye merak çok. Özaydınlı'dan öğrendiğime göre bu sistem aslında epey önce geliştirilmiş, ancak teknik bazı sorunları çözemedikleri için bugüne kadar pek yaygınlaşmamış. Sistem yakın geçmişe kadar kabloluymuş. Böyle olunca da pratik olmuyormuş. Migros'ta uygulanan sistemde ise ana bilgisayardan raflara uzanan kablolar falan yok. Bunun yerine optik okuyucular var.
Amerika'nın en ünlü büyük mağazalarından Wal - Mart bile daha çok kısa bir süre önce bu sisteme geçmiş. Migros ise 1997 sonuna kadar tüm 3M mağazalarında bu sisteme geçecekmiş.
3 - 4 ay kadar önce gıda maddelerinin ambalajlarında besin değerlerinin yer alıp almamasıyla ilgili araştırmamızda Koç Grubu şirketlerinden hiçbirinde bu uygulamaya rastlayamamış, hatta biraz da hayret etmiştik. Büyük marketçilikte tüketiciyle ihtilaf noktalarından birini bertaraf eden bu modern sistemi Avvrupa'da bile yokken Türkiye'de ilk uygulayanın Migros olmasını ise, Türk tüketicisine Koç'un tanıştırdığı bir yenilik olarak memnuniyetle karşılıyoruz.
Cemil Tarhan'a göre 2 aydır Pepsi içip kapak biriktirmeye uğraşanlar, biletler Yeni Yüzyıl gazetesiyle dağıtıldığı için büyük kazık yemiş durumdalar. Hem şansları birdenbire büyük ölçüde azaldığı için. Hem de kapak toplamaya uğraşarak 150 - 200 bin liraya malettikleri her bir bilete, şimdi 20 bin lira verip gazeteyi alan herkesin ucuz ve zahmetsiz sahip olabildiği için.
Pepsi adına güvenip kampanyalara katılanlara atılan bu son dakika gölünün portesi 2,5 milyon adet yeni bilet ve yeni rakip anlamına geliyor. Çünkü bilet dağıtmadan önceki son gün 217 bin satan Yeni Yüzyıl, şimdi her gün 470 bin kişiyi piyango bileti sahibi yapıyor.
İstek Vakfı'na bağlı kuruluşlardan İstek Bilgisayar'ın Genel Müdürü eski bankacı Cemil Tarhan'dan önceki akşam telefon geldi. "Pepsi Cola kampanyasının sulandırılmasını protesto ediyorum. Bu olay tam mahkemelik" dedi. Pek çok arkadaşının da kendisi gibi düşündüğünü ekledi.
Neyi kasdettiğini ilk anda anlayamadım. Meğer Pepsi Cola'nın piyango biletlerinin 6 gün boyunca Yeni Yüzyıl gazetesiyle birlikte dağıtılmasına itiraz ediyormuş.
İtirazı Yeni Yüzyıl'a değil, Pepsi Cola'ya. Cemil Tarhan'a göre Pepsi Cola, Yeni Yüzyıl'la bedava bilet dağıtarak tüketiciyi bal gibi kandırmış ve 2 aya yakın süredir marka değiştirip Pepsi içmeye çalışanların kazanma şansını önemli ölçüde azaltmış durumda.
Tarhan, "Pepsi Cola gibi dünya çapında bir dev, kapak biriktireceksin ve biriktirdiğin kapakları Birleşik Basın Dağıtım'a ileterek piyango bileti alacaksın, diyor. Tüketici Pepsi'ye güveniyor. Ama bir bakıyor ki bazıları hiç kapak biriktirme zahmetine katlanmadan sadece 20 bin lira verip gazete alarak, üstelik de kapak biriktirenlerden çok çok daha ucuza aynı biletlere sahip olmuşlar. Bu arada da kapak biriktirmeye uğraşanların şansları bir anda tırpanlanıvermiş! Bu olacak iş mi?" diyor.
Cemil Tarhan'ın bu uyarısı üzerine kampanyanın şartlarını öğrenelim dedik. Kasım başından beri süren kampanyada her bir piyango bileti için tanesi 30 bin lira dolaylarında olan küçük Pepsi şişelerinden 6 kapak ya da tanesi 60 bin lirayla 100 bin lira arasında değişen 1 veya 2 litrelik plastik Pepsi şişelerinden 2 kapak biriktirmek gerek. Yani neresinden bakarsanız bakın, tek bir bilet için 150 - 200 bin lira ödemek zorundasınız. 2 aya yakın süredir markanızı da değiştirmek pahasına daha fazla bilet alabilmek için daha çok Pepsi içmeye uğraşıyor da olabilirsiniz. Ama tam kampanyanın bitmesine bir hafta kala Pepsi'nin yaptığı kötü sürprize bakın!
Bir anda bilet enflasyonu yaşatıyor size. Her Yeni Yüzyıl gazetesi alan, bir de Pepsi Yılbaşı Piyango Bileti sahibi oluyor. Cemil Tarhan, Yeni Yüzyıl'ın satışlarını tam olarak bilemediği için Pepsi'ye kanan tüketicinin şansının ne kadar azaldığını tam hesaplayamadı.
Dün gazete satış rakamlarını aldım ve inceleyince bayağı şaştım. Yeni Yüzyıl, biletin dağıtılmadığı pazartesi günü 217 bin adet satılmışken, dağıtımın başladığı 24 aralıkta satış 317 bin adete yükselmiş. 25 ve 26 aralıkta ise 470 binlere vurmuş. Bu 470 bin rakamı önümüzdeki 3 gün de sürer ve Pepsi, böylece 2 aya yakın süre kapak toplayan tüketicilere Tarhan'ın deyimiyle "büyük bir kazık" atarak 2,5 milyonu aşkın kişiyi daha hiç zahmetsiz, sadece 20 bin lira gazete parası ödeyerek piyangoya ortak etmiş olur.
Tarhan ve arkadaşları da bu durumda Pepsi Cola'ya karşı dava açarlarsa hiç şaşmam.