Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Önceki akşam Sema-Barbaros Çağa çiftinin evinde Türk sanatının 100 yıllık tarihinin labirentlerinde dolaştığımız hoş bir gece yaşadık. Bubi, Bedri Baykam, Seyhan Topuz, Yusuf Taktak, Faruk Bil, Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman, Vasıf Kortun, Ali Akay ve eşleriyle bir masanın etrafında Yahşi Baraz’ın geçen ay çıkan kitabını kutladık.

Kitap dediysem, Osman Hamdi Bey’den günümüze modern Türk resim sanatıyla ilgili sergiler tarihinin ilk kez bir kitapta toplandığı 3 ciltlik koskoca bir eser söz konusu. Sanat tarihçisi Oğuz Erten’in kaleme aldığı kitap, 1845 yılında 1. Abdülmecit döneminde Çırağan Sarayı’nda halka kapalı olarak gerçekleşen ilk sergiyle başlıyor ve ülkemizde sanat sergilemeciliği alanında yaşananları kronolojik olarak inceliyor. Günümüz galericiliğine kadar uzanırken, sanat galericiliğinin ne denli boyut değiştirdiğini de gözler önüne seren kitap, Galeri Baraz’ın
40 yıllık arşivini de okuyucuyla paylaşıyor.

Sabri Berkel’in öğüdü
Yahşi Baraz, sanat piyasamızın duayenlerinden. Kendisiyle uzun yıllardır değişik ortamlarda karşılaşıp sohbet ederiz; ama önceki akşama kadar seramik sanatçısı olduğunu bilmiyordum. Yahşi Bey, Güzel Sanatlar Akademisi seramik bölümünde okurken hocası
Sabri Berkel hep “müze gezin, kitap satın alın” dermiş.

Baraz da o günlerde Beyazıt Meydanı’na gittiğinde turistleri her türlü tablo, heykel ve arkeolojik buluntuları satın alırken görünce hep Berkel Hoca’nın o sözlerini hatırlarmış.

1974’te seramik sanatçısı olarak Amerika’ya gitmiş. Newyork’ta çalıştığı seramik atölyesi 3-4 ay sonra kapanınca bir galericide iş bulmuş; ancak birkaç ay orada çalıştıktan sonra galericilik yapmak, sanat eseri alıp satmak ve sanatçıları desteklemek üzere Türkiye’ye dönmeye karar vermiş.

Ve 1975’te de Kurtuluş’ta ilk sanat galerisini açmış.
O zamanlar ülkemizde koleksiyoner yok denecek kadar az, sanatın piyasası yok; tablo alanlar da yatırım için değil, sanatçıyı ya da tabloyu beğendikleri için alıp evlerinde duvara asıyorlar.

Öncü koleksiyonerler
Baraz o günleri anlatırken “1982’de Sema-Barbaros Çağa ile tanıştım. Onlar gibi öncü koleksiyonerler olmasaydı, biz bugünlere gelemezdik. Onlar bana ve galericiliğe hız kazandırdılar; Sema Çağa hem kendileri için eser satın aldı, hem de sanatı etrafındaki insanlara sevdirmeye çalıştı. Barbaros Çağa da 1994 krizinde beni batmaktan kurtardı” diyor.

Türkiye’de 37 yıl ayakta kalabilen başka sanat galerisi var mı bilemiyorum, ama Sema Çağa sürekliliğin önemine dikkat çekerek Yahşi Baraz’ı uzun bir maraton koşucusuna benzetiyor ve diyor ki:

“Sen yıllar boyu iğneyle kuyu kazdın, o kuyudan su çekmeye uğraştın. Türkiye’de olmayan bir dil yarattın. Birlikte bir özlemin, yeni bir dil yaratmanın peşinden koştuk. Sanatta modernleşme sürecinin köşe taşıydın. Bu kitap, umulmadık yerlerde büyük yankılar uyandıracak; 50 yıl sonra okuyacaklar için tarihe düşülmüş bir not olacak.”

Türk resmini 20-25 tablo sergilenebilecek küçük mekânlardan çıkartıp, 300-350 tablonun sergilenebildiği bugünlere gelmesinde kilometre taşlarından biri Baraz. Askeri darbelerden, siyasi ve ekonomik krizlerden geçerek bugünlere kadar ayakta kalabilmiş. Şimdi de kendi kurduğu yayınevinde tarihe not düşüyor.