Meral Tamer

Meral Tamer

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Devlet Bakanı Kemal Derviş'in son basın açıklamasına göre durum pek parlak değil:
* Önümüzdeki 2 hafta içinde TBMM'den Telekom, THY, kamu bankaları vs. ile ilgili 15 yasa çıkmazsa başta IMF dışarıdan tek kuruş yok. Adamlar kasım krizinde verdikleri 5 milyar doların, hortumlu bankacılık sistemimizde bir anda öğütülüverdiğini gördüler. Çöpe atacakları bir 5 milyar daha yok tabii ki. Dolayısıyla "Önce yasa, sonra para" diyorlar.
* Dışarıdan gelebilecek paranın en fazla 10 - 12 milyar dolar olduğu anlaşıldı. Bu miktarın 6.4 milyar doları zaten IMF'nin henüz serbest bırakmadığı kredi. Demek ki sağlanabilecek yeni kaynak 5 - 6 milyar dolar. Bu ortamda en yüksek olasılık, paranın bilateral kredi (hükümetten hükümete) olarak ABD'den gelmesi. Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ABD'deki temaslarının da bir parçası bu kredi meselesi.
* Devlet Bahçeli, son dönemde MHP'li bakanların her birinin ayrı telden çalmalarını özellikle mi istiyor, yoksa dizginleri elden mi kaçırıyor? Gerçi dün bir gazetede "Bahçeli bakanların konuşmalarını yasakladı" yollu bir haber çıktıysa da işin aslını anlayabilmiş değilim. Ama liderler arasında mutabık kalınan konulara MHP'li bakanların direndiği ortada. Pekiyi bu durumda Telekom, kamu bankaları ve THY gibi MHP'li bakanların ilgi alanına giren yasal düzenlemeler nasıl gerçekleştirilecek?
* Hükümet, zor bir sınavla karşı karşıya. 57. hükümet, ya kamu kaynaklarından siyasilerin ellerini çekmelerini sağlayacak yasal düzenlemeleri çıkartarak tarihe adını altın harflerle yazdıracak. Ya da "Biz durumu idare ederiz" savsaklamasıyla havanda su dövüp Türkiye'yi daha da şiddetli bir 3. kriz tehlikesiyle burun buruna getirecek. Aslında ikinci seçenekte de hükümetin tarihe adını yazdırma olasılığı yüksek: Ülkeyi ilk kez hiperenflasyona sürüklemeyi beceren bir hükümet, tarih kitaplarına geçmez mi?

Ekonomik programa dış parasal destek için gerekli 15 yasa, 15 Nisan'a yetişir mi?
TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu bakın ne dedi: Ortada yasa falan yok ki... Bana sadece Olağanüstü Hal'in uzatılmasıyla ilgili Başbakanlık tezkeresi ve memurların durumunun iyişleştirilmesiyle ilgili yetki tasarısı geldi. Ben de hemen Meclis'e sevk ettim.
15 yasanın 1.5 tanesi bile gelmedi TBMM'ye. Meclis'in çalışmadığı intibaını vererek bizi yıpratmasınlar. Kanunlar hele bir önümüze gelsin, fazla mesai yaparak en kısa sürede çıkartırız."
Hani Merkez Bankası Yasası tamamdı. O da gelmemiş. Hatta Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldığına ilişkin bir belirti de yok.

Karşılıksız çek vermekten önceki gün tutuklanan ANAP Çankırı eski milletvekili Mete Bülgün, 90'lı yıllar Türkiye'sinde siyasetçi - bürokrat -işadamı üçgeninde ülkenin nasıl soyulduğunun yeni bir örneği. Bu örneklerde adı geçen parti de ANAP!
1996 Mayıs - Haziran tarihli gazete kupürlerinde TBMM'ye yeni adımını atan Bülgün, Mesut Yılmaz'ın yakın dostu olarak ve Et Balık Kurumu'ndaki ayak oyunlarıyla karşımıza çıkıyor.
Koç'ta 18 yıl çalışan Bülgün, 1987'de ayrılıp önce Beta Gıda'yı, ardından Aytaç et ve süt entegre tesislerini kurmuş.
Milletvekili seçilmesinin hemen ardından Tarım Bakanlığı'nın kooperatiflere yönelik süt inekçiliği ihalesine Aytaç adına bizzat katılınca ortalık karışmış. Et Balık Kurumu Genel Müdürü Recep Mızrak'la (Mızrak da daha sonra ANAP milletvekili oldu) işbirliği yaparak EBK üzerinden usulsüz et ithalatı yapmış, ayrıca tonu 350 dolardan aldığı defolu etleri Türkiye'de satmış.