Gezegen elden gidiyor: Buna razı gelemeyiz!

31 Mart 2013

Hepimizin yakın geleceğini tehdit eden iklim bozulmasına karşı bir an önce harekete geçmek acil ihtiyaç. Bu konuda bir manifesto hazırlandı.

Çözümlerimiz ve vaktimiz varken harekete geçmemeyi vicdan kabul etmez...” diyen manifesto
“... vicdanı olan herkesi, elde hâlâ çözüm imkanı varken, gezegeni kurtarma seferberliğinde kendi payına düşeni yapmaya, bu büyük sorumluluğu paylaşmaya” çağırıyor.
İstanbul Politikalar Merkezi-Sabancı Üniversitesi-Stiftung Mercator Girişimi’nin düzenlediği İklim Değişikliği Tehdidine Karşı İstanbul Manifestosu sunum ve tartışması 23 Mart Dünya Meteoroloji Günü’nde yapıldı. İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Fuat Keyman’ın ev sahipliğindeki buluşma alarm veren iklim bozulması için yapılabileceklerin tartışılmasını ve manifestoda ortaya konan ilkelerin savunulmasına yönelik
ortak bir yol haritası oluşturulmasını amaçlıyordu.

“Doğayı korumak insanı korumaktır”

Yazının Devamı

Mart korkusu

24 Mart 2013

Kışın arka bahçesi olan mart ayını tamamlamak üzereyiz. Acaba bu yılın kararsız ve huysuz mart havası çiftçiler ve de biz tüketiciler için ne anlamlara geliyor?

Astronomik takvime göre 21 Mart’tan bu yana ilkbahar başlayalı üç gün oldu. Meteorolojik takvime göre ise 1 Mart’ta başladı bile. Şimdi çiftçiler nefesini tutmuş bu yıl mart ayının nasıl veda edeceğini bekliyor çünkü bütün dünyada çiftçiler, bol ürün alıp alamayacaklarını, yani yüzlerinin gülüp gülmeyeceğini anlayabilmek için hâlâ mart
havasına bakıyor.
Diğer bir deyişle, kıştan yaza geçişte takvimde ilk ay olarak yer alan mart, dünyada havasından en çok korkulan ve hiç güven duyulmayan bir aydır.
Bu ayda kışı geride bırakıyor olsak bile birkaç güneşli gün arasında fırtınalar hâlâ şiddetli bir kar fırtınasına bile neden olabilmekte. Bu nedenle de bahara yakın olan Mart, çok değişken ve fırtınalı havası nedeniyle, bahçemizde açık hava
etkinliğinde bulunmamızı bize bir ışık yılı kadar uzakmış gibi de düşündürebilir.

Yazının Devamı

Ekmeksiz diyet olur mu?

17 Mart 2013

Diyetisyen değilim ama iyi bir yiyiciyim, göbekli ve meraklıyım. Ekmeksiz diyet olur mu, şişmanlığın tek suçlusu ekmek mi... Araştırdım

Baştan söyleyeyim ben öyle işime gelen yağlı-sucuklu bir diyetin değil; gerçek uzmanı tarafından tavsiye edilen doğru bir diyetin peşindeyim. “Bir ayda 7-12 kilo vermek garanti, 3 günde 2 beden incel ya da 10 günde 15 kilo verdiren şifre” gibi kampanyalara kanacak kadar da saf değilim. Eskiden gittiğim diyetisyenleri “ama şu diyetisyen sizden daha fazla zeytin veriyor” diye kızıştırdığım çok olmuştur ama artık “ekmek, TUSAF çarpsın” akıllandım bir daha yapmayacağım!..

Şişmanlığın tek nedeni ekmek filan değil
Geçenlerde TUSAF’ın, (Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu) düzenlediği Buğday, Un, İklimsel Değişikler ve Yeni Trendler Kongresi’ne katıldım. Ne yalan söyleyeyim oturum başkanı olarak sabahleyin un ve ekmekçilerimizi taze bulamadım. Volkan Konak bu durumu şu fıkra ile açıklar: Maçka’da nine, balıkçıya gidip leğende dolaşan balıklar için “uşağum bunlar taze mi dur” diye sorar. Balıkçı “görmeyi müsun canlıdurlar daa” deyince nine “uşağum ben de canliyum” diye cevap verir. Yani her şeyin canlısı taze değildir! TUSAF, kongrede bir de

Yazının Devamı

İTÜ uzay havası takibinde

10 Mart 2013

Güneş’teki patlama sayısının arttığı bir dönemdeyiz. Bu patlamalar uyduları kayıp eder, televizyon yayınlarımızı ve haberleşmemizi keser, ulaşımı aksatabilirler

Uzayın bir boşluk ya da vakum olduğu şeklindeki yanlış bilgiyi unutun. Sadece yerdeki hava şartları için hava tahmini yapıldığını sanıyorsanız
sizin ne dünyadan ne de uzaydan haberiniz var! Dünya üzerindeki yaşam, büyük ölçüde uzaya ve artık uzay teknolojisine de bağımlı. Artan uydular
hem dünya üzerindeki yaşam kalitesini artırmakta hem de dünyanın “uzay havası”ndan etkilenmesine neden olmakta.
Bu nedenle uzay havası, dünya atmosferinin ve yakın uzay çevresini etkileyen güneş şartlarının incelenmesini ve tahmin edilebilmesi çalışmalarını kapsıyor. Uydular sayesinde dünyayı çevreleyen uzayı daha detaylı bir şekilde inceleyebilmekteyiz. Atmosferde ve yakın uzay çevremizde meydana gelen değişimlerin elektrik, elektronik ve bilgisayar donanımlı teknolojileri etkilemesi nedeniyle dünyayı çevreleyen ortamın ve bu ortamdaki değişkenlikleri bilmeye
ve tahmin etmeye artık mecburuz.
Uzay havası çalışmaları, uydu teknolojilerinin hızlı bir şekilde gelişmesine paralel olarak gelişti. Türkiye’de ilk Meteoroloji

Yazının Devamı

Bu yaz için hava sıcaklıkları alarm veriyor!

3 Mart 2013

Alarm vermek bana düşmez ama önümüzdeki yaza ait tahminler hiç hayra alamet değil. Bu, yazın, yüzde 75 mevsim normallerinin üzerinde sıcak bir hava ne demek!

İki yıldan beri 2013’te tepe noktasına çıkacak olan güneş lekelerinin sayısından ve plansız kentleşme dolayısıyla 2013 yazının çok sıcak olabileceğinden bahsediyordum ama bunun gerçekleşmekte olduğunu görmek daha korkutucu (iri.columbia.edu/climate/forecast/net_asmt/).
NOAA’nın kayıtlarına göre 2010 yılı, 1998 ve 2005’in en sıcak yıl rekorunu egale ederek en sıcak yıl oldu. 2010’da, güneş etkinlikleri en düşük seviyedeydi. Bu nedenle, Mart 2013’te güneş lekelerinin en üst seviyeye çıkması ile dünyanın görülmemiş ölçüde büyük sıcaklık rekorları kırması bekleniyordu. Beklenen olacak gibi.
Geçenlerde Bilim İlaç’ın sponsorluğunda Adana’da yapılan Türk Toraks Derneği toplantısında küresel iklim değişikliğinin solunum yolu hastalıklarını nasıl etkilediğini örnekleriyle anlattım. Küfler, tozlar, böcekler, polenler gibi hava kirleticileri KOAH, astım, alerjik rinit vb. solunum yolu hastalıkları için birer risk faktörleridir. İşte bütün mesele ve marifet bu küresel iklim değişikliğinin bu risk faktörlerini nasıl

Yazının Devamı

Çocuklarımızı La Fontaine’den korumalıyız

24 Şubat 2013

Farkında mısınız; “kötü bilim” diye bir problemimiz var. Ders kitaplarındakiler yetmezmiş gibi bir de onları öykülerle gelecek nesillere aktarıp duruyoruz

Bilimsel kavramların öğretilmesinde yanlış bilgi, örnek ve çizimlerin kullanılması, fiziksel olguları insanlaştırma artık günümüzde önemle üzerinde durulan bir eğitim-öğretim konusu. Fakat dünyada kötü bilim örnekleri ders kitaplarından tek tek çıkartılırken biz onları farkında olmadan öykülerle de çocuklarımıza öğretiyoruz.
Örneğin “Karga ile Tilki” öyküsü, La Fontaine’nin felsefesini anlatan en karakteristik öyküdür. Kurnaz tilki ormanda dolaşırken bir ağacın üzerinde kara kargayı görür. Karganın ağzında koca bir peynir vardır. Tilkinin ağzının suları akar. Kurnazca bir fikir aklına gelir ve uygulamaya başlar. Soluğu ağacın dibinde alan tilki kargaya seslenir; “Günaydın karga kardeş. Bugün ne güzel bir gün. Sen de çok güzel görünüyorsun. Ayrıca o güzel sesinle bir de şarkı söylersen günümüze mutlu başlarız.” Tilkinin bu övgü dolu sözlerine kanan karga daha gururlanır ve tam tilkiye cevap vermek için ağzını açınca koca peynir ağızından düşer. Yere düşen peyniri kapan tilki hemen oradan uzaklaşır.

Yağmur damlası

Yazının Devamı

Dağ sıçanına göre kışın geri kalanı

17 Şubat 2013

2 Şubat çok önemli bir tarih. Çünkü kış mevsiminin tam ortası. Kışın ikinci yarısının düşünüldüğü zamandır. Yani futbol maç gibi; şimdi kışın ikinci yarısını oynuyoruz.

2 Şubat, aynı zamanda meteorologlar için sacın kesilip kelin görünmeye başladığı zamandır. Özellikle bu yıl kışın çok sert geçeceğini söyleyenler (yani birinci yarıda 2-0 yenik olan bir futbol takımının teknik direktörü gibi) şimdi tüm umudunu 2 yarıya saklamakta. Hatta bu konuda “Phil” adlı evcil bir dağ sıçanına da umut bağlayanlar var...

Bu yüzden Phil’in kış uykusundan uyandırıldığı 2 Şubat, ABD’de “Dağ Sıçanı Günü” olarak adlandırılır. Phil’in uyandıktan sonra ne yapacağını görmek için her yıl binlerce kişi “Havanın Başkenti” denilen Pennsylvania Eyaletinin Punxsutawney kasabasına akın eder.

Avrupa’da bir zamanlarda 2 Şubat “Kandil Günü”nde rahiplerin kutsadığı kandiller halka dağıtılır ve her evin pencerelerine konulurdu. Çünkü 2 Şubat, 22 Aralık Kış Gündönümü ile 21 Mart İlkbahar ekinoksunun tam ortasıdır. Bir inanca göre eğer bu gün hayvanlar kendi gölgelerini görebilirse, yani hava güneşliyse, kışın ikinci yarısı fırtınalı ve soğuk gecer. 1700’lerde Alman göçmenler Kuzey Amerika’ya yerleşirken

Yazının Devamı

Arı varsa, hayat var!

10 Şubat 2013

Arı, gece görüş teknolojisine sahip, balının kıymetini bilen, çok çalışkan bir gıda mühendisidir. Ama biz ne arıyı ne de balını tanırız

Geçen sene Telegraph gazetesinde ”İngiltere’de yağışlı yaz aylarından sonra bal kıtlığı yaşanacak” şeklinde bir tahmin okumuş ve adamları “işte meteoroloji budur diye” takdir etmiştim. Çiçeklenmenin patlama yaptığı nisan, mayıs, haziran, vb. aylarda sürekli hava serin olur ve yağmur yağarsa arılar kovanlarında hapsolur ve nektar toplayıp bal yapamaz.
Arılar bal yapmazsa işsizlik de olur çünkü ülkemizin her bölgesinde bal üretilmekte. Örneğin, Karadeniz kıyılarında ve yakın bölgelerinde kestane ve orman gülü, Ege bölgesinde çam, Trakya bölgesinde ayçiçek, Akdeniz bölgesinde narenciye, Güneydoğu Anadolu bölgesinde pamuk ve üçgül balları üretilmekte. Karışık çiçeklerden elde edilen yayla ballarının ise ülkemizin başta Orta ve Doğu Anadolu olmak üzere, hemen her bölgesinde üretimi var. Ülkemiz çam balı üretiminde dünya birincisidir.

Yangın çıksa ilk önce balı kaçırırlar
Mucizevi bir canlı olan arının beş adet gözü var. Her bir arı 10o C sıcaklıkta, dakikada 0.1 kalori ısı üretebilir. Arılar, hava sıcaklığı -30o C’ye düştüğünde bile

Yazının Devamı