Mustafa Yılmaz

Mustafa Yılmaz

ege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dört gün önce on binlerce yurttaşımızı kaybettiğimiz 17 Ağustos depreminin 13’üncü yıldönümüydü.
Zaman gerçekten baş döndürücü bir hızla geçiyor. O gün doğanlar bugün neredeyse delikanlılık ya da genç kızlığa ilk adımlarını atıyor.
O gün yedi yaşında ilkokul birinci sınıf öğrencisi olanlar bugün askerlik çağına geldi.
Ama azımsanmayacak uzunluktaki bu süreyi depreme karşı önlem konusunda iyi kullandığımız söylenemez.
Hala dayanıksız okul ya da hastanelerimiz var. Hatta 6.5 şiddetinden daha büyük bir depreme dayanamayacak belediye binalarının olduğu bile biliniyor.
Ne yazık ki, depreme karşı temel önlem olan kent yenileme çalışmaları konusunda kayda değer bir gelişme sağlayamadık.
Nihayet geçen yıl kasım ayında yaşanan Van depreminden sonra oluşan hassasiyetle bir kent yenileme yasası çıkarıldı.
Bu yasanın yönetmeliği ise geçen hafta yayınlandı.
Birinci Derece Deprem Kuşağı’nda yer alan ve yapılaşmasının büyük bölümü sıvılaşma riski altındaki gevşek zeminlerde bulunan İzmir için bu yasa ve yönetmeliği büyük önem taşıyor.
Çünkü bu yasa belki de Türkiye’de en fazla İzmir’i etkileyecek. Zaten kent yenileme çalışmalarına ilk olarak İzmir’den başlanacağı da açıklandı.

Neredeyse hepimizin hayatını bu kadar derinden etkileyecek Kent Yenileme Yasa ve Yönetmeliği’nin ayrıntılarını uzmanlarına sordum. Şehir Plancıları Odası İzmir Şube Başkanı Zeki Yıldırım ile konuştum.
Yıldırım’ın verdiği bir bilgi gerçekten skandal nitelikte. Yasa’nın nasıl uygulanacağı konusunda uzun süredir beklenen ve geçen hafta çıkan yönetmeliğin kendilerini çok şaşırttığını belirten Yıldırım şu bilgileri verdi:
“Kent yenilemenin özünü ‘riskli alanlar’ oluşturuyor. Riskli alanların en temel belirleyicisi ise yapılaşmaların bulunduğu zeminin durumu.
Zeminin sağlam olup olmadığı da ancak jeoloji etüdü ile ortaya çıkar. Fakat Kent Yenileme Yasası’nın Yönetmeliği’nde riskli alanlar için jeolojik ve jeoteknik etüt zorunlu kılınmamış.
İzmir gibi yerleşim yerlerinin yüzde 80’ninin zemini zayıf olan bir kentte jeolojik etüt yapmadan riskli yerleri belirlemek mümkün değil.”
ŞPO Şube Başkanı Yıldırım ifade ettiği önemli bir konu daha var.
Bu yeni yasaya göre mevcut imar yasasının planlama esaslarının göze önüne alınmayacağını ifade eden Yıldırım, “Önemli ölçüde imar hakları veriliyor. Ancak bu haklardan kamunun hiç kazancı yok. Oysa planlamalarda kamunun kazancının mutlaka detaylı şekilde tarif edilmesi gerekir” dedi.

Yıldırım’ın söyledikleri bana Bursa’da bir belediye meclisinin fay hattının yerine değiştirme kararı almasını hatırlattı.
Trajikomik ama Türkiye’de bu olaylar yaşandı.
O yüzden, temel amacı depreme karşı dayanıklı binalar yapmak olan kent yenilemelerde jeolojik etüt raporu aranmamasına fazla şaşmamak gerekir.
Fay hattının yerini bir kararla değiştirebileceklerini zanneden anlayış yüzünden Marmara Depremi’nde ağır bedeller ödendi.
Umarım kent yenileme yapılırken jeolojik etüt istemeyen anlayışın yol açacağı bedel bu kadar ağır olmaz.