Bin yıldır bu bölgede Türk Ordusu’ndan daha güçlü bir askeri unsur bulunmuyor.
En güçsüz olduğu düşünülen bir dönemde, Kurtuluş Savaşı yıllarında bile Mustafa Kemal Paşa komutasında ‘yenilmez’ denilen büyük devletlerin bileğini bükebilme yeteneğine, gücüne ve azmine sahip bir ordumuz var.
Ama ne yazık ki son yıllarda tüm ülkelerin gıpta ve kıskançlıkla baktığı ordumuzun morali tartışılıyor.
Generallerin üçte biri tutuklu. Casusluk, Balyoz, Ergenekon gibi davalar nedeniyle yüzlerce muvazzaf subay yargılanıyor.
Balyoz Davası’nda pek çok generale 15-20 yıl hapis cezası verilmesi ise bu işin tuzu biberi oldu.
Buna bir de son 6 ayda neredeyse her gün gelen şehit cenazeleri de eklenince durum daha da vahim bir hal alıyor.
İş artık o dereceye geldi ki Türk Ordusu’nun morali TBMM gündemine taşındı. İzmir’in “Demir Leydi” lakaplı CHP’li Milletvekili Prof. Birgül Ayman Güler,Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz tarafından yanıtlanması amacıyla TBMM’ye yazılı bir önerge verdi.
Ayman’ın önergesi’nde şu konular ifade ediliyor:
“Son günlerde medyada, TSK personelinin moralinin düşük olduğu sıklıkla dile getirilmeye başlanmıştır.
Bunun başlıca nedenleri: TSK personeline yönelik olarak son yıllarda gittikçe artan, özellikle subay ve generallere yönelik yıpratıcı haberler; hükümet için cebren devirme niyetinin bir parçası olarak kabul edildiği halde TSK personeline karşı olduğunda her nedense artık doğal karşılanan ve ne olduğu bilinmeyen internet sitelerindeki çirkin şaibeler; subaylık ve generalliği itibarsızlaştıran Casusluk, Fuhuş, Balyoz, Ergenekon gibi hukuk dışı davalar ve neredeyse hükümet üyelerini katılmaktan görev yapamayacak hale getiren şehit cenazelerindeki olağanüstü artış ve subay ve generallerde geçmiş yıllara göre arttığı ifade edilemeye başlanan kadrosuzluğu beklemeyen erken emeklilikler olarak sayılabilir.
Bir soru önergesine verilen, Askeri Okullara başvuru oranının düştüğünü gösterir bilginin de işaret ettiği gibi, bir zamanlar çok güvendiğimiz bu onurlu ve “Peygamber Ocağı” kabul edilen mesleğin geleceği de endişe verici bir hal almaktadır.
Zira büyük Atatürk’ün de veciz bir şekilde ifade ettiği gibi ‘Bir ordunun kıymeti subay ve komuta heyetinin değeri ile ölçülür’. Zira sadece modern silahlar almak veya tesis yapmak ile savunma görevi yerine getirilemez.
Bu seviyede yaşanacak her türlü zafiyet, bu ülkenin bekası için çok önemli bir hassasiyet olarak görülmelidir.
Bir aksaklık hissediliyorsa, mesleği iyileştirecek önlemler almak başka şey, mesleği kötüleyerek itibarsızlaştırmak veya buna göz yummak başka şeydir.
Bilinen harp prensipleri arasına dahi girmiş olan moralin, ordumuz içinde gerçekten hangi seviyede olduğu bugün neredeyse bir muamma olup, milletine ve devletin karşı sorumlu olan biz milletvekilleri için, bunu tespit etmek ve iyileştirici düzenlemeler yapılmasını sağlamak da temel bir görevdir.”
Güler, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın yanıtlaması için aşağıdaki soruları da soruyor:
“Subay ve general rütbelerinde kadrosuzluktan emekli edilenlerin sayısı nedir?
Kendi isteği ile gerçekleşen erken emeklilik sayısı yıllara göre nedir?
Milli Savunma Bakanlığı tarafından, ordumuzun moral durumunu tespite dair bilimsel, gerçekçi ve kurum dışı bir çalışma veya denetim yapılmış veya yapılmakta mıdır?
Yapıldı ve yapılmaktaysa bu çalışma nedir? Ne zaman başlanmıştır?
Böyle bir çalışma varsa, sonuçları TBMM Milli Savunma Komisyonu başta olmak üzere TBMM ile paylaşılacak mıdır?”
Gerçekten ben de merak ediyorum, bakalım Milli Savunma Bakanı Yılmaz bu kadar olaydan sonra ordumuzun “morali tamdır” diyebilecek mi?