Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta, CNN Inter- national televizyonu “üst rütbeli” olarak tanımadığı bir Türk subayıyla röportaj yaptı. Türk medyası, röportajı verenin kimliği hakkında tahminlerde bulundu. Röportaj esnasında subay/general darbeyi kınadığını beyan etti. Ardından da ekledi: “Geri çağırdıkları insanların %90’ını hapse attılar. Yüzlerce pilot kovuldu... Türk Hava Kuvvetleri’nin kapasitesi çöktü”. Son cümle darbenin yol açtığı kurumsal yıkımı gösteriyor ve doğru. Ancak TV’deki “general” işin bu noktaya nasıl geldiği ve işin aslı hakkında dürüst bir açıklama yapmadı. Konu bu kadar basit değil ve bu “mağlubun hikâye tasarımı”.

Haberin Devamı

Röportajı veren zat, kendisini ve FETÖ’yü temize çıkarmak için “tasarlanmış hikâyesini” diğer mensuplar gibi usul usul işliyor. Söyledikleri, 15 Temmuz sonrası FETÖ mensuplarının ortak “üretimi”. Bu ifadelerin “general veya bir subay” tarafında dile getirilmesi ise propaganda ve pazarlama tekniği açısından çok önemli. Çünkü resmiyet, askerlik ve üniforma “güven” telkin eden mesleklerdir. İyi bir pazarlama stratejisinde fikir kadar, hedef kitleyi ikna edecek sıfatlara ve renklere da ihtiyaç vardır. “General” de bunu yapıyor.

Nitekim “üst düzey askeri yetkili”, üstelik NATO’da görevli, “tutuklanan subayların tümü ABD ya da Avrupa’da eğitim almış subaylar” diye başlıyor. Ardından ekliyor: “Demokrasi Batı’nın en önemli değerlerinden biridir, ama Türkiye’de diktatörlük demokrasi kisvesi altına saklanıyor.” Röportajda dikkat çekmeyen, ancak FETÖ taraftarlarının çokça kullandıkları iki argüman daha var. “Darbeciler arasında Erdoğan karşıtları da vardı”. Batı’da eğitim görmüşler ordudan atıldılar ve yerlerine “Marksist, Maocu, Aydınlıkçı, Rusçu” generaller/subaylar” dolduruldu. Bu tezleri ziyaretimize gelen yabancılardan da sıkça duyuyoruz.

15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasının ardından FETÖ taraftarları Batı kamuoyunu etkilemek için “işe yarar hikâye” tasarımına giriştiler. Tasarlanan hikâyenin Batı’da satın alınması için, “mağdurların “Batılı değerler, ortak kaygılar, eğitim” gibi olumlu ve önemli konularla ilişkilendirilmesi ve zamanın ruhuna uygun olması gerekiyordu. Politika ve güvenlik piyasasında, ABD ve AB, Rusya ile gerilimli günler yaşıyor. FETÖ’cü darbenin neden olduğu hasar ve Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo, Batı için de bir “zayıflık ve güvenlik gediği” içermektedir. Bu bağlamda kurgulanan hikâyeler, hem ilgi çekecek, hem de FETÖ’cü fikirlerin pazarlanmasını kolaylaştıracaktı.

Haberin Devamı

Bu düşüncenin diğer parçasını, subayların “ABD ya da Avrupa’da eğitim almış” oldukları tezi oluşturuyor. Gerçekten tutuklanan generallerin/subayların/astsubayların bir kısmı “Batı’da” eğitim aldılar. Ancak onlar Batı’da eğitim aldıkları için değil, FETÖ mensubu oldukları için takibata uğradılar. Ya da Batı’ya sığındılar. Sayılarının çokluğu ise tesadüf değil. “Batı’da eğitim ya da görev almaya” talipler arasında yapılan seçmeler, en azından “sistem fethedildikten sonra” hiçbir zaman adil, dürüst ve namuslu olmadı. Her alanda olduğu gibi, çoğu zaman soru çalma, kumpas kurma, sınav komisyonunu ayarlama gibi kolektif işbirliği sonucu sınavlarda başarılı oldular. Bir ağın parçası olmayan, “bireysel” uğraş veren silah arkadaşlarının haksızca önüne geçtiler, hatta onları tasfiye ettiler. Açıkçası, kul hakkı yediler. Günün sonunda, Batı’da eğitim/görev almak, iyi pozisyonlara tayin olmak, sadece ve sadece FETÖ ağına mensup olanlara “tahsisli” hale geldi. Bu nedenle çok sayıda FETÖ mensubunun NATO’da, askeri ataşeliklerde, yüksek lisans ve doktora için ABD ve Avrupa’da bulunması hiç de şaşırtıcı değil.