Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Libya’da iç savaş dokuz yılını geride bıraktı. Koronavirüs salgınına rağmen siyasi ve askeri gelişmeler hız kesmiyor. Son bir yılda ise askeri ve siyasi gelişmeler farklı biçimlerde seyretmeye başladı. Gerek koronavirüs salgınının ülkelerin iç gündemini meşgul etmesi, gerekse politik pozisyonların netleşmeye başlaması diğer bölgelerde göreceli olarak çatışmaların temposunu düşürürken, Libya gündemdeki yerini koruyor.  

Müdahillerin çokluğu, uzlaşmaz çıkarlar, nüfusun az, çatışma temposunun düşüklüğü, coğrafya ve doğal kaynaklar Libya’yı ilginç bir laboratuvara dönüştürmüş durumda. Birleşmiş Milletlerin meşru hükümet olarak gördüğü Serrac’ın kaderi Türkiye’nin müdahil olmasıyla diplomatik, askeri ve psikolojik olarak hızla değişmeye başladı. Türkiye, açık, örtülü operasyon kapasite ve yeteneğiyle alana ağırlığını koydu. En büyük avantajlarından birinin BM’nin Serrac’ın yönetimine sağladığı “meşruiyet” olduğu açık. Nitekim Türkiye bu avantajı “diplomasi ve görüşmelere” yaptığı vurguyla dile getirmeyi sürdürüyor. Bu bağlamda yalnız değil. İtalya, İngiltere, ABD ve diğer bazı Avrupa ülkeleri Türkiye ile benzer görüşleri paylaştıklarını ortaya koymaktalar.

Haberin Devamı

Türkiye’nin oyuna ağırlığını koymasının ardından Hafter, bir yandan meşruiyet eksikliğini hissederken, bir yandan da askeri ve psikolojik üstünlüğünü yitirmeye başladı. Bu tabloyu gören Hafter ve destekçileri sürecin gidişatını değiştirecek siyasi adımlar atmaya, çatışmaların karakterini değiştirmeye girişmiş görünüyor. Hafter kendisini Libya hükümetinin başı olarak ilan ederken, bir yandan da Suriye’de uzun yıllardır kapalı bulunan Libya Büyükelçiliği’ni açarak sorunu Suriye ile ilişkilendirmeye ve Libya dışına yaymaya çalışıyor. Hafter’i zorlayan bir diğer konu da kendisine destek veren ülkelerin, Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Rusya ve Fransa’nın doğrudan askeri çatışmaya girişmelerinin zorluğunu da fark etmiş olmasıdır. Nitekim Suudi Arabistan’ın Yemen sorunu, Mısır’ın radikal gruplarla mücadelesi ve Fransa’nın ise Afrika’da devam eden askeri meşgalesi var. 

Haberin Devamı

Hafter’in ciddi kayıpları bir yandan destek aldığı ülkelerin hesaplarını altüst ederken, bir yandan da paralı askerlerin moral ve motivasyonunu bozmaya, kendisini de açmaza sürüklemeye devam ediyor. Hafter ve şürekâsı askeri açmazdan çıkabilmek için hızla hedef değiştirmeye girişmiş durumda. Bölgede, klasik hale gelen “yangını genişletme” stratejisiyle sivilleri hedef almaya başlamış durumda. Füze ve toplarla, vurması kolay, savunmasız, yumuşak hedeflere yöneldi. Böylece hem halkı terörize etmeye, Türkiye’yi başarısız göstermeye, sorunu propaganda amaçlı dünya gündemine taşımayı hedefliyor.

Türkiye, geçen haflarda, Hafter’in askeri alanda güç kaybetmesinin ardından hedef değiştirebileceğini veya destekçisi ülkelerin gidişatı değiştirmek için doğrudan oyuna müdahil olabileceklerini öngörerek ciddi bir “güç gösterisine” girişti. Libya karasularının hemen yanı başında, uzak mesafeli kara/deniz iş birliği kapasitesini ortaya koyan bir tatbikat icra etti. Nitekim sivil hedefleri ateş altına alan Hafter’i ikaz eden Türk Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamayla Türkiye’nin kararlılığını ve kapasitesini hatırlattı. 

Haberin Devamı

Gelinen aşamada, Libya’yı tek başına ele alarak ne olduğunu, neler olabileceğini anlamamız ve öngörmemiz eksik olabilir. Libya, Suriye’de olup bitenlerden, Doğu Akdeniz ve Ege sorunundan, Suudi Arabistan, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs ve BAE ile ilişkilerden ne de Rusya-ABD rekabetinden, AB’nin sarsak hallerinden ve ekonomik gelişmelerden, iç politikadan bağımsız ele alınamaz. Her ne kadar bu günkü tabloda işler iyiye gidiyor gibi görünse de Libya iç savaşının da diğerleri gibi, uzun, usandırıcı ve maliyetli olacağını unutmamak gerekir.