Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ulusal değerlere hiç önem vermediğimi, tüm ulusal varlıklarımızı satmaya hazır olduğumu, Avrupa Birliği (AB) kapısında aşağılanmayı marifet sandığımı, 'Kurtlar Vadisi Irak' filmiyle 'Şu Çılgın Türkler' kitabını aynı kefeye koyarak, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı küçümsediğimi düşünenler de hayli fazlaydı. Bu arada, küreselleşmenin damgasını vurduğu bir dünyada ulusal gücün önemini vurgulayan okurlar da vardı.Ben o yazıda, günümüzün dünyasında ulusal gücün ve ulusal duruşun önemini kaybettiğini iddia etmedim. Dünyadaki gelişmeleri göz ardı ederek ulusal tavır belirlemenin çıkmazını göstermek, milli heyecanları şoven bir milliyetçiliğe dönüştürerek ulusal gücü artırmanın olanaksızlığını vurgulamak istedim. Geçen pazartesi bu köşede yer alan "Milliyetçi dalga millete yarar mı?" başlıklı yazıya epeyce tepki geldi. Kimilerine göre ben haddimi aşmış ve liboş takımına katılıp "milliyetçi dalgayla dalga geçmek" cüretini göstermiştim. 21. yüzyılın başında, küreselleşmenin dönüştürdüğü bir dünyada yaşarken, 'ulusal güç' ve 'ulusal duruş' gibi kavramların içini nasıl doldurabileceğimizi mutlaka yeniden düşünmek zorundayız. Bugünün dünyasında da ulusal duruş ve bu duruşu destekleyecek politikalar önemli ama bunun yolu kaba milliyetçilikten, Türk olmayan herkesi potansiyel düşman saymaktan, ekonomide içe kapanmaktan, AB'ye ve ABD'ye cephe alıp askeri güç tehdidiyle güçlü görünmeye kalkışmaktan geçmiyor.Günümüzün dünyasında, ulusal gücün en önemli belirleyicisi ekonomi. Ancak tutarlı bir ulusal strateji çizip, insan kaynaklarını geliştirebilen ve ekonomisini güçlendirebilen ülkeler ulusal güç olma şansını elde edebiliyor. Bunu sağlamanın önemli önkoşulu ise dünya sahnesinde dışlayıcı ve saldırgan bir ülke olarak değil, bütünleştirici ve uzlaştırıcı bir ülke olarak görünebilmek; iyi yetişmiş insanı, teknolojiyi ve sermayeyi ülkeye çekebilmek. Bunların ötesinde, ülkenin büyüklüğü ve nüfus potansiyeli de dikkate alınması gereken faktörler. Ulusal güç ama nasıl? Günümüzde çok sözü edilen Çin ve Hindistan bu bakımdan önemli örnek oluşturan ülkeler. Son 20 yıl içinde, insan kaynaklarını geliştirme ve ekonomik kalkınmayı hızlandırma yolunda dev adımlar atan bu iki büyük ülke, dünyanın jeopolitik dengelerini etkileme gücüne de sahip ama bu gücü mümkün mertebe öne çıkartmamaya özen gösteriyorlar. Dünya sahnesinde ABD gibi buyurgan bir "sert güç" olarak değil, kalkınmaya öncelik veren birer "yumuşak güç" olarak görünmeyi tercih ediyorlar.Çin ve Hindistan küreselleşmenin yarattığı fırsatları iyi kullanarak hızlı kalkınmanın, ülkelerindeki derin yoksulluğu aşmanın, ulusal ve küresel güç haline gelmenin önkoşulu olduğunu biliyor ve bu bilinçle mesafe alıyor.Türkiye, Çin ve Hindistan'ın büyüklük avantajına sahip değil ama çok kritik bir bölgedeki stratejik konumuyla, AB içinde oynayabileceği önemli rolle, ekonomik atılım potansiyeliyle ulusal gücünü geliştirme şansına sahip. Bu şansı yok edecek tehlike ise dışlayıcı ve ırkçı bir milliyetçi dalganın Türkiye'nin kaderine damga vurması olabilir. oulagay@milliyet.com.tr Çin ve Hindistan