Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Benim gazeteciliğe demir atmaya karar verdiğim ve Cumhuriyet gazetesinde ekonomi sayfası yapmaya başladığım 1981 yılında Türkiye ihracatını rekor bir sıçramayla % 62 artırarak 4.7 milyar dolara yükseltmişti. TİM verilerine göre 2003 yılının yalnızca aralık ayında gerçekleştirilen ithalat 4.9 milyar doları aşmış ve 1981 yılının yıllık ihracat rekorunu geride bırakmış. Bu gibi karşılaştırmaları yaparken doların o günkü değeriyle bugünkü değeri arasındaki farkları hesaba katmak, ayrıca "hayali ihracat" faktörünü de unutmamak katmak gerekiyorsa da bunlar Türkiyenin 1980 sonrasında ihracat cephesinde kayda değer bir sıçrama yaptığı gerçeğini değiştirmiyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi(TİM) kendi derlediği verilere göre Türkiyenin 2003 yılında 47.9 milyar dolarlık ihracat yaptığını açıkladı önceki gün. Bu rakam aslında çok da şaşırtıcı değildi ama benim gibi bu noktaya nasıl gelindiğini yakından izlemiş olanlar için, Türkiyenin neredeyse 48 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştirmiş olması gene de ilginçti. Türkiye ihracat cephesindeki atılımının ilk aşamasını 1980lerin ilk yarısında gerçekleştirdi. 12 Eylül askeri yönetiminin gölgesi altında reel ücretlerin düştüğü, iç pazarın daraldığı ve yüksek oranlı devalüasyonla cömert teşviklerin ihracatı özendirdiği bir ortamda Türkiye, özellikle petrol aldığı İslam ülkelerini hedef alan bir ihracat atılımıyla 1980de 2.9 milyar dolar olan ihracatını 1985de 8 milyar dolar sınırına yaklaştırdı. Herkesin ihracatı öğrenmeye çalıştığı bu ilk aşamada yaşanan zorluklar, acemilikler ve dalavereler unutulacak gibi değildi. İhracatı 11.5 milyar dolara taşıyan ikinci aşama 1987 - 88de yaşandı. 1989da yerel seçimlerde umduğunu bulamayan Özal hükümetinin yaptığı cömert ücret zamları Türkiyenin rekabet avantajını düşürürken ihracatta yeni bir atılım için 1994 yılını ve Çiller krizini beklemek gerekti. 1993de 15.3 milyar dolar olan ihracatımız 1994 kriziyle TL. ve ücretler çökünce bir daha canlandı ve 1997de 26 milyar doları aştı.İhracattaki atılımın son aşaması ise 2001 kriziyle başladı ve 2000 yılında 28 milyar doları bulmayan ihracatımız 2003 yılında 48 milyar dolara dayandı. Bir kez daha devalüasyon şokunu reel ücretlerdeki düşüşün izlediği ve iç pazarın daraldığı ortamda başlamıştı ihracat atılımı. İhracatın TLnin değer yitirmediği ve iç pazarın daralmadığı 2003 yılında % 30un üzerinde bir artış göstermesini ise kısmen doların değer kaybıyla açıklamak mümkündü ama hatırı sayılır bir artış yaşandığı da bir gerçekti. Üstelik Türkiyenin ihracat pazarlarının fazla büyümediği bir ortamda gerçekleşmişti bu artış. Atılımın aşamaları Türkiyenin 1980 sonrasındaki ihracat atılımını, bu alanda en başarılı olan ülkelerle karşılaştırdığımızda birkaç nokta dikkati çekiyor: Türkiye bu atılımı çok önemli miktarda yabancı doğrudan yatırım sermayesi çekmeden, büyük ölçüde kendi yatırımlarıyla gerçekleştirmiş.Türk girişimcisinin dimamizmi ve esnekliği bu başarıda önemli rol oynamış, istikrarsız şartlarda bile ihracatı gerçekleştirebilmiş.Türkiyede ücretlerin çok esnek olması ve kriz dönemlerinde reel ücret düşüşlerinin sineye çekilmesi Türkiyenin rekabet gücü kazandırmış.Otomotiv ve bazı diğer alt sektörler dışında Türkiyenin ihracatı geleneksel sektörlere dayanmaya devam ediyor ve katma değeri yüksek alanlara ağırlık veremiyor.İleri teknoloji kullanan alanlarda geleceğe damga vuracak bir atılım çabası görülmüyor. 48 milyar dolar her şeye rağmen azımsanacak bir ihracat rakamı değil; ancak Türkiyenin yeni krizlere düşmeden ihracatını artırabilmesi için yeni açılımlara ihtiyacı var. oulagay@milliyet.com.tr Güç ve zaaflar