Avrupa'nın yeni parası Euro'nun ABD doları karşısında değer kazanacağı iddiası Davos'ta da sıkça dile getirildi. ABD'nin 300 milyar dolara tırmanması beklenen dış açığının eninde sonunda doları zayıflatacağını ileri sürerek Euro / dolar paritesinin yıl sonuna doğru 1.30'a hatta 1.40'a tırmanabileceğini iddia edenler bile vardı.
Ne var ki "güçlü para" beklentisiyle lanse edilen Euro'nun ilk altı haftalık performansı bu beklentileri pek haklı çıkarmadı. İlk günlerde 1.18 dolara kadar yükselen Euro aradan geçen sürede dolara karşı % 4 dolayında gerileyerek 1.12 dolar dolaylarına düştü. ABD ekonomisinin beklentileri aşan bir canlılık göstermeye devam etmesi, buna karşılık Avrupa'daki yavaşlamanın hız kazanması ve bu nedenle faiz düşürme baskısının sürmesi Euro'nun değer yitirmesine yol açtı. Sonunda kimin kimi yiyeceğini ise zaman gösterecek.
İyimserlik havası çalmanın sırası mı?
Martin Hardy başkanlığındaki IMF heyeti Türkiye'ye gelmeden iki gün önce Dünya Bankası'nın Türkiye Programı Direktörü Ajay Chhibber ile bir görüşme yapmış ve edindiğim izlenimleri 27 ocak günü Milliyet'te yayınlanan yazımda şöyle özetlemiştim:
"Dünya Bankası'nın Türkiye Programı Direktörü Ajay Chhibber, bankalar yasasının önümüzdeki günlerde çıkmasının Türkiye ile IMF ve Dünya Bankası arasındaki ilişkilerin yeni bir rotaya oturmasında belirleyici rol oynayabileceğini düşünüyor. Chhibber, Milliyet'e yaptığı açıklamada 'Ecevit hükümetinin bankalar yasasını Meclis'ten geçirmesi Türkiye'nin yapısal düzenlemeler alanında da somut adımlar atabileceğinin sinyalini vereceği için önem taşıyor', dedi...Chhibber'in ortaya koyduğu görüşler, IMF heyetinin Türkiye'de yapacağı temasların bir formalite ziyaretinin ötesine geçebileceğinin işaretini verdiği için önem taşıyor."
Bu yazının yayınlandığı gün Davos'a gittiğim için IMF heyetiyle yapılan temasları izleyemedim ama heyetin Türkiye'den ayrılmadan yaptığı açıklamayı hiç şaşırtıcı bulmadım. IMF heyetinin açıklamasında Türkiye'nin 1998 yılı için belirlenen bütçe ve enflasyon hedeflerini tutturmasının memnuniyetle karşılandığı ifade ediliyor ve aynen Ajay Chhibber'in öngördüğü gibi, IMF ile Türkiye'nin seçimler sonrasında mali desteği de içeren kapsamlı bir işbirliğine gidebileceği belirtiliyordu.
Bankalar yasasının önemi
Ancak IMF'nin piyasalarda ani bir iyimserliğe yol açan bu açıklamasında yapısal reformların ve öncelikle bankacılık yasasının üzerinde duruluyor ve "Yapısal Reform" başlığı altında aynen şöyle deniyordu: "Halen TBMM'de bulunan bankacılık yasasına ilişkin kanun taslağının gecikmeden çıkarılması önemlidir." IMF'nin açıklamasında şöyle bir bölüm de yer alıyordu: "Türkiye'deki kronik enflasyonun kökenindeki yapısal ve mali sorunları çözmek için daha yapılması gereken çok şey olup harekete geçmemenin maliyeti yüksek olacaktır."
IMF'nin açıklamasını doğru değerlendiren Ercan Kumcu ve Deniz Gökçe gibi yorumcumların vurguladığı gibi, IMF'nin Türkiye'ye olası desteği yapısal reformların ve öncelikle de bankacılık yasasının çıkması şartına sıkı sıkıya bağlıydı. Başbakan Ecevit de 10 şubat günü yaptığı açıklamada bu gerçeğin altını çiziyor, "Umarım bankalar yasası bugün çıkar...Türkiye eğer geciken reformları kararlı bir şekilde harekete geçirirse IMF güçlü ve somut biçimde Türkiye'ye destek verebilecektir", diyordu.
Destek başka bahara
Sonra olanları biliyoruz. "Umut" sözcüğü ile arasında garip bir ilişki bulunan Sayın Ecevit'in umudu gerçekleşmedi ve TBMM bankalar yasasını çıkarmadan tatile girdi. İMF'nin ve Dünya Bankası'nın çok önem verdiği bu yasanın çıkmaması Türkiye'de yıllardır savsaklanan yapısal reformları gerçekleştirecek siyasal iradenin hala oluşmamış olduğunu gösterdi. Bunun da ötesinde TBMM'nin böylesine kritik bir dönemde banka sistemini bir mevzuat boşluğu içine sürükleyebilecek kadar ciddiyetten uzak ve sorumsuzca davranabilmesi Türkiye için fevkalade olumsuz bir görüntü yarattı, Meclisi böyle davranan bir ülkede ciddi reform yapılamayacağı izlenimini güçlendirdi.
Bu olaya gereken önemi vererek manşete çıkaran ve TBMM'nin tutumunu "İhanet" olarak niteleyen Radikal gazetesinde Selim Türsen'in belirttiği gibi bu koşullarda IMF'den beklenen desteğin bir hayal olarak kalması olasılığı hayli fazla. Ancak bir mucize olur da 18 nisan seçimlerinden sonra oluşacak hükümet ilk iş olarak bankalar yasasını ve diğer yapısal reformları gündemine alırsa, IMF ile mali desteği de içeren bir anlaşmaya yönelme olasılığı yeniden belirebilir.
Canlanma tehlikesi
Bu arada yapısal reformlar konusunda beklenen sinyali veremeyen Türkiye'de seçim öncesi bonkörlüğünün de etkisiyle harcamalar artar ve bütçe cephesinde de ipin ucu kaçmaya başlarsa IMF'nin ve dış dünyanın Türkiye'ye bakışı daha da olumsuz boyutlar kazanabilir. Piyasalara ilk anda olumlu yansıyacak bir canlanma belirtisi bozulan dengelerin habercisi olduğu taktirde bunun bedeli Türkiye'nin dış dünyadaki notunun gerilemesi olabilir. Bunun ne anlama geldiğini ise sanırım biliyoruz artık.
NOT: CHHIBBER VE ECEVİT KÜÇÜK FOTOLARI KONABİLİR. altyazı Chhibber: Tavsiyesi tutulmadı " Ecevit : Umudu gerçekleşmediYazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr