Önceki gün Koç Üniversitesi'nde yapılan konferansta, Türkiye'nin değerlenen bir parayla ve GSYİH'sının % 6'sını geçen bir cari işlemler açığıyla yaşamasını "tehlike ile flört etme"ye benzeten kişi, "Washington konsensüsü" diye adlandırılan politikalar demetini ilk formüle eden iktisatçı olan John Williamson'du. Sermaye hareketlerinin yol açtığı krizlerin daha çok "Yükselen Pazar" tanımına giren ülkeleri vurduğunu belirten Williamson'a göre, bugün için bu ülkelerin yeni bir krize sürükleneceğini gösteren şartlar yoktu ama bu ülkelerin çoğunun artık cari açık değil cari fazla verdiğini de unutmamak gerekiyordu. Ekonomiyle ilgili hemen herkesin dilinde olan "cari açık" konusu çok fazla işlendiği için epeydir uzak durmaya çalıştığım bir konuydu ama TÜSİAD ile Koç Üniversitesi çatısı altında kurulan Ekonomik Araştırma Forumu tarafından düzenlenen yarım günlük konferansta konuşulanları dinleyince, cari açıkla ilgili bir yazı yazmak farz oldu. IMF Türkiye Daimi Temsilcisi Hugh Bredenkamp ve Uni Credit Bankası'nın başekonomisti Marco Anunziata da, uluslararası piyasalarda Türkiye ekonomisiyle ilgili risk algılamasının öncelikle cari işlemler açığı üzerinde odaklandığını söyledi konferansta. Koç Üniversitesi öğretim üyesi olan iki ekonomistin, Cevdet Akçay ile Murat Üçer'in birlikte sunduğu tebliğ de "Tarih tekerrür eder mi?" sorusuna cevap arıyordu. Türkiye'nin büyüyen cari açığı bir kez daha bir şokla ya da krizle mi noktalanacaktı?Türkiye'yi yıllardan beri yakından izleyen Anunziata gibi eldeki verileri derinlemesine değerlendiren Akçay ve Üçer de, Türkiye ekonomisinin bugün farklı bir noktaya geldiğini ve daha önce yaşanan krizlere bakarak bundan sonra yaşanacaklar konusunda tahmin yapmanın fazla anlamlı olmadığını belirtti. Bu kez, kamunun açıklarından beslenen bir cari açık söz konusu değildi. Tersine kamu açığının küçüldüğü bir ortamda büyüyordu cari açık. Cari açığı besleyen temel gelişme ise özel sektörün yatırım harcamalarının artması ve Türkiye'nin petrol faturasının kabarmasıydı. Ancak bu yatırımların yapılmasına olanak veren ortamı yaratan ve cari açığı tetikleyen ana etkenin, ülkeye sermaye girişi olduğu da bir gerçekti. Farklı cari açık Bu durumda bugünkü riski ölçmek için özel sektörün yatırımlarının niteliğine, büyüyen dış borcunu yönetme becerisine ve tabii sermaye hareketlerinin yönüne bakmak gerekiyordu.Bunların yanı sıra, Türkiye'nin yeni bir krize sürüklenmeden bu düzeyde bir cari açıkla yaşamaya devam edebilmesi, şu şartların gerçekleşmesine bağlıydı Akçay ve Üçer'e göre: Avrupa Birliği yolunda ilerlemenin sürmesi/ Uluslar arası piyasalarda koşulların bozulmaması/ Türkiye'nin sıkı mali disiplini sürdürmesi/ Yapısal reformların devam etmesi.Bütün bu şartlar yerine gelirse endişe etmeye gerek yok diyor iki iktisatçımız.Yılların deneyimiyle konuşan Williamson ise buna benzer değerlendirmeleri çok dinlediğini belirterek, "Tehlike ile flört etmeyin" uyarısını yapıyor. oulagay@milliyet.com.tr Risk ne kadar?