Milliyet Yazı İşleri'nin dünkü konuğu TC Merkez Bankası Başkanı
Gazi Erçel'di. Çeşitli konularda kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Sayın Erçel'in toplantıya katılanları ne ölçüde ikna ettiğini bilmiyorum. Örneğin enflasyonla mücadele programının hedeflerine varacağına; döviz kurunun, kamu ücretlerinin ve kiraların enflasyon hedefine endekslenmesinin piyasa ekonomisinin ruhuna ve kurallarına aykırı uygun olduğuna; Sigorta Fonu denetimine alınan bankaların zararlarının sonunda vergi mükellefine fatura edilmeyeceğine kaç kişi inandı acaba?
Gazi Bey'i inandırıcı bulanlardan biri, "bu konulardan hiç anlamadığını" söyleyen Duygu Asena idi ve gerekçesi de ilginçti. "Kendisi bu programa inanmış bence, bu da bana inandırıcı gelmesine yetti", diyordu sevgili Duygu.
Bu nokta aslında önemli. Para ve kur programı açıklandıktan sonra birkaç kez dinledim Sayın Erçel'i ve ben de benzer bir izlenim edindim. Kendisini bu programın başarıyla uygulanabileceğine inandırmış Gazi Bey, bunun verdiği güvenle konuşuyor. Programın uygulaması sırasında çıkabilecek sorunlara ilişkin soruları da bu güven havası içinde yanıtlıyor.
Örneğin "1999'da yüzde 4 küçülmesi beklenen Türkiye ekonomisi bu programla büyümeye nasıl geçecek?", sorusunu şöyle yanıtlıyor Sayın Erçel:
"Bir kere aritmetik bir avantajımız var, 1999'da küçülen bir ekonomi baz alınarak 2000 yılının büyüme hızı hesaplanacak. İkincisi, bu program reel ücretleri düşürmeyi, iç talebi sınırlamayı hedefleyen tipik bir istikrar programı değil, çünkü bizim bir ödemeler dengesi sorunumuz yok. Ayrıca kamu kesiminin borçlanma talebi azalınca bankaların elinde para birikecek ve bunu mecburen özel sektöre kullandırmak zorunda kalacaklar. Bu ortamda, IMF'nin beklediği gibi özel tüketim de artabilir, özel sektörün yatırımları da artabilir ve bunlar büyümeye katkıda bulunabilir.""Bu programla TL'nin bir miktar değerlenmesi söz konusu olduğuna göre ihracatçının durumu ne olacak?", sorusuna da Erçel'in cevabı hazır:
"Birincisi, kredi faizleri düşeceği için ihracatçının para maliyeti de düşecek. İkincisi, ithal girdiler ucuzlayacağı için buradan bir avantaj elde edecek. Üçüncüsü, Eximbank ihracatçıya gerekli desteği sağlayacak."
Her konuda buna benzer, kağıt üzerinde akla yakın gelen tarafları bulunan cevapları var Gazi Bey'in. Piyasalara ciddi müdahale unsurları içeren bir programın nasıl hedeflerine varacağını anlatırken piyasaların kusursuz işleyeceğine ilişkin bir inancı sergiliyor sanki Sayın Erçel ve bu da bana pek inandırıcı gelmiyor doğrusu.
Not: "2000'e doğru" dizisine perşembe günü devam edeceğim.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr