Şanlıurfa’ya doğru yol alırken Diyarbakır’da dinlediğim bir olay ya da öykü kurcalıyor kafamı. Milliyet TIR’ına gelip bana bu olayı anlatanlar, sözü ciddiye alınacak görünümde genç insanlar. Geçenlerde, birlikte çalıştıkları bir araştırmacı onlara Alarko Grubu’nun öncülüğünde Şanlıurfa’da uygulamaya geçmesi beklenen Gapropark projesinden söz etmiş. Yabancı firmaların da katılımıyla GAP bölgesini dönüştürecek büyük bir projeymiş bu. Bölgedeki statükonun korunmasını isteyen güçlerin bu projeyi de mutlaka engelleyeceğini düşünen gençler (yani bu olayı bana anlatanlar), Alarko’nun patronlarını düşünerek, "Canlarıyla ödemeseler bari bunun bedelini" demişler birbirlerine. Bu konuşmadan iki gün sonra da Üzeyir Garih öldürülmüş.
Komplo senaryosu
Terörün ve terörü durdurmak için harcanan çabanın izlerini ve anılarını taşıyan bir bölgede bu tür olayların ya da öykülerin sıkça anlatılması doğal galiba. Geri gelmesini hemen kimsenin istemediği o günlerden kalan izler, çok yönlü komplo teorilerine zemin hazırlıyor. Bölgede mevcut düzenin ya da statükonun rantını paylaşan güçlerin, bölgeyi dönüştürerek bu statükoyu bozacak olan her adımı engellemeye çalışacağı varsayımına dayanan komplo teorileri, örneğin Üzeyir Garih’in öldürülmesini bile buna bağlayabiliyor. Ve ben de duyunca "Haydi canım böyle saçma şey olur mu?", deyip kulağımı tıkıyorum bu iddiaya, çünkü ortam buna elverişli.
Diyarbakır’dan Şanlıurfa’ya yaklaştıkça bölgenin büyük özlemi olan suyun ve yeşilin izleri de görülmeye başlanıyor. İlin yetkilileriyle, sayın vali, belediye başkanı, emniyet müdürü ve meslek odaları temsilcileriyle görüştüğümüzde bölgede duymaya alıştığımız sorunların Şanlıurfa’da da ön planda olduğunu anlıyoruz. Su şebekesinin aydınlanması, su yetersizliği nedeniyle yaygın olan tifo ve dizanteri gibi salgın hastalıkların önlenmesi, yıllardır bitmeyen 500 yataklı hastanenin bitirilmesi, acil destek kredilerinden bu bölgedeki firmaların da yararlanması bu sorunlar arasında.
Halkta güven yok
Şanlıurfa’nın Yıldız Meydanı’nda duran Milliyet TIR’ın önünde çevremde toplanan insanların çok farklı örneklerle dile getirdiği sorun ise "güven" sorunu. Önce bize güvenmediklerini belirtiyorlar, "Siz bizim sorunlarımızı yansıtmak için değil, gazetenin tirajını artırmak için geldiniz buraya" diyorlar. Siyasetçiye güven zaten kalmamış ama birilerinin elinde bütün sorunları çözecek bir güç bulunduğuna inanıyorlar sanki.
"Medya istese hükümeti de değiştirir", kanısı hakim ve bu kanıyı değiştirmek de kolay değil. Mustafa Kemal Ertan adlı genç, "Siz gerçekleri yanısıtsaydınız biz IMF’ye de muhtaç olmazdık" diyor.
Ağalık düzeni
Turizmci olan Ahmet adlı genç de, çevremizdeki pek çok kişinin tepkilerine tercüman olarak, ağalık düzeninin her alandaki etkisinden yakınıyor, "Bir yabancı firmanın gelip burada tesis kurması, iş sahası açması engelleniyor, Migros’a bile mağaza açmak için istediği yeri vermediler", diye konuşuyor.