Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dün yazı yazmaya oturduğumda, okumakta olduğunuz bu yazıdan çok farklı bir yazı yazmayı düşündüm bir an için. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) Türkiye'yi felakete doğru sürüklediğini, AKP hükümetinin IMF ile yeni bir anlaşma yaparak emperyalizme teslim olduğunu, halkımızı daha da yoksullaştıracak olan bu anlaşmaya mutlaka karşı çıkmak gerektiğini yazsam her halde daha çok kişinin duygu ve düşüncelerine tercüman olan bir yazı yazmış olurdum. Böyle bir yazı yazmak için IMF'ye verilen son niyet mektubunu ya da IMF İcra Kurulu'nun Türkiye ile yapılacak anlaşmayı onaylaması sonrasında IMF Başkanı'nın yaptığı açıklamayı okumaya da gerek yoktu. Ancak kötü huy kolay çıkmıyor, ben de kolay olanı gene yapamadım, oturdum IMF'ye verilen niyet mektubunu ve IMF Başkanı Rodrigo Rato'nun açıklamasını okudum ve kendime göre bir değerlendirme yazısı yazdım. Bir gün bu kısır döngüyü kırıp farklı yazılar yazacağım ama bakalım ne zaman. IMF Başkanı Rato'nun Türkiye ile ilgili olarak yaptığı açıklamada en fazla dikkati çeken şeylerden biri Türkiye'nin son üç yıldaki başarısını ifade etmek için kullandığı deyimler. Rato, Türkiye ekonomisinin son yıllardaki performansını değerlendirirken İngilizce "strongest in a generation" deyimini kullanmış. Yani bunun, bugünkü kuşağın gördüğü en güçlü ekonomik performans olduğunu vurguluyor.Rato, enflasyonun son 30 küsur yılın en düşük düzeyine indiğini belirtiyor.Rato, Türkiye'nin ekonomik performansının, Avrupa Birliği'nin (AB), Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlama kararıyla birlikte, Türkiye ekonomisinin geleceği ile ilgili beklentileri tamamen değiştirdiğini ifade ediyor. Türkiye'nin geleceğine ilişkin beklentilerde meydana gelen değişikliğin büyüklüğünü ifade etmek için İngilizce "sea change" deyimini kullanıyor. IMF Başkanı'nın bu deyimleri kullanmış olması hafife alınacak bir şey değil bence. Rato bu ifadelerle Türkiye'nin büyük bir değişim ve dönüşüm geçirmekte olduğunu dünyaya duyuruyor ve bu sürecin devam etmesi halinde çok daha iyi bir noktaya sıçrayabileceğini belirtmiş oluyor. Yeni stand by anlaşmasının onaylanması sonrasında IMF'den yapılan açıklamada da, yeni programın temel hedefleri şöyle sıralanıyor: Sürdürülebilir ekonomik büyüme için gerekli koşulların oluşturulmasıBu süreç içinde işsizliğin azaltılması ve halkın hayat standardının yükseltilmesiAB ekonomileriyle uyumun kolaylaştırılması Türkiye'nin yoluna IMF'siz devam edecek noktaya gelmesi. "IMF halkımızı düşünmez, yakamızı bırakmaz" edebiyatını yapanlar ne diyecek bilemiyorum ama yeni programın temel hedefinin "halkın hayat standardını yükseltmek" ve Türkiye'yi IMF desteği olmadan yoluna devam edecek duruma getirmek olduğu açıkça belirtiliyor bu açıklamada. IMF'den övgü ve öngörü IMF'nin Türkiye ile ilgili iyimser beklentilerinin gerçekleşmesi için yapılması gerekenlerin dökümüne baktığımızda ise ürkütücü bir listeyle karşılaşıyoruz. Özellikle "yapısal reform" başlığı altında toplanan dönüşümler, kökleşmiş alışkanlıklarımızın kırılmasını ve hayat tarzımızın değişmesini gerekli kılacak adımları içeriyor. Sosyal güvenlik sisteminin yeniden yapılandırılması, kayıt dışı ekonominin küçültülmesi, yatırım ikliminin iyileştirilmesi ve işsizlik sorununa köklü çözümler üretilmesi niyet mektubunda yer alan hedefler. Bu arada kamu kaynaklarının kullanımında bilimsel araştırmaları desteklemeye öncelik verileceği ve insan kaynaklarını geliştirecek altyapı yatırımlarının destekleneceği de belirtilmiş niyet mektubunda.Pekiyi bütün bunlar acaba hayata geçirilebilecek ve Türkiye IMF desteğine muhtaç olmayan, AB ile bütünleşmiş ve farklı sınıfa atlamış bir ülke haline gelebilecek mi? Doğrusunu isterseniz, bilmiyorum. oulagay@milliyet.com.tr Hedef iyi ama...