Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Laik Cumhuriyet'i ve onu savunanları ciddi bir tehdit altında gören ve "gerici" diye nitelediği kesimin ülkeyi ele geçirmek üzere olduğunu düşünen "Kemalist" kesimin tepkisel davranışlarına bu ruh hali yön veriyor. Ahmet Taner Kışlalı gibi ödün vermez bir Kemalistin suikasta kurban gitmesi gibi olaylar da ne kadar haklı olduklarını düşündürüyor onlara. Bu haklılık psikozu içinde sergilenen tepkisel davranışların aslında suikastı planlayanların planlarına tamamen uygun olabileceğini ise galiba pek düşünemiyorlar. Karşı karşıya bulundukları durumu analiz etmeden yalnızca tepkisel davranışlar sergilemeleri bu kesimi bir kısır döngüye hapsediyor.
Bu tepkisel davranış biçimiyle "Kemalistler"in temel çıkmazı arasında da yakın bir ilişki var. Kendi belirledikleri kriterlere göre "Kemalizm"e hasım saydıkları geniş bir toplum kesimini potansiyel düşman olarak gördükleri için çözümü bu potansiyel düşmanın yenilmesinde arıyorlar. Böyle bakınca olay, gereğinde çatışmayı da göze alan bir güç mücadelesi olarak görünüyor. "Kemalist" kesim bu mücadelede ancak askeri gücü yanına çekerek başarılı olabileceğini düşündüğü için buna büyük önem veriyor. Bu nedenle askeri kesimden gelen destek mesajları, jestler ve eylemler onlar için büyük önem taşıyor. 28 Şubat sürecinin kendi hedefleri doğrultusunda sağlamış olduğu "başarı" da bu inancı destekliyor.
"Kemalistler"in temel çıkmazı da işte tam bu "başarı" noktasında düğümleniyor. "Kemalist" kesimin bazı hedeflerine, askeri kesimin de desteğiyle, güç ilişkileri içinde varması mümkün ama temeldeki sorunu, kalkınma sorununu bu yöntemle çözmek mümkün değil. Bilgi teknolojisinin belirleyici olduğu günümüzün dünyasında, insanın yaratıcı gücünü yeşerten özgürlük ve açıklık ortamını sağlayamayan, katılımcı demokrasiyi geliştiremeyen bir Türkiye'nin küresel rekabete ayak uydurma, ekonomik alanda başarılı olma, toplumu refaha ulaştırma şansı yok. 1930'ların yöntemleriyle ve devlet eliyle ekonomiyi geliştirmek artık olanaksız. Çağa ve dünyaya ayak uydurayamayan, ekonomik sorunlarını çözemeyen, halkını refaha kavuşturamayan bir Türkiye'de "Kemalist" kesimi en fazla ürküten dine dayalı tepkilerin daha kolay taraftar bulacağını tahmin etmek ise pek zor değil. Yani "Kemalist" kesimin bazı temsilcilerinin, en azından bir seçenek olarak akıllarından geçen kapalı rejimin, sonuçta onları korkutan tehlikeyi daha da büyütmesi olası.
Biraz şematik bir analiz denemesi oldu galiba ama bu kadar yerde ancak bunu başarabildim.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr