Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF ve Dünya Bankası yetkilileri Devlet Bakanı Recep Önal'a şöyle demiş: "Bir şeyi tam iyi yapmaya başlıyorsunuz, sonra Bizans usulüne dönüyorsunuz."
Bu sözler, Bankalar Üst Kurulu'nun oluşturulma biçimiyle ilgili olarak söylenmiş ama bence daha genel bir kanıyı, Türkiye'nin yaklaşımına duyulan güvensizliği yansıtıyor. Bu kuruluşlarla son yıllarda defalarca görüşmeler yapıldı, hedefler belirlendi, programlar benimsendi ama biz hiçbirini sonuna kadar götüremedik. Hep kendimize göre mazeretler bulup mızıkçılık ettik ve sonra gene adamların karşısına dikildik. Onlar için önemli olanın ne olduğunu hesaba katmadan gündemi belirleyebileceğimizi ve taleplerimizi kabul ettirebileceğimizi sandık.
Örneğin büyük umutlarla başlayan son Washington gezisi öncesinde Bankalar Üst Kurulu konusunun IMF ve Dünya Bankası ile yapılacak görüşmelerde önemli bir gündem maddesi haline geleceğini hesaba katmış mıydık? Banka sisteminin rehabilitasyonunun her iki kuruluş için de büyük önem taşıdığını düşünmüş müydük?
Herhalde pek düşünmemiştik. Bu konunun önemini kavramış olsaydık yeni Bankalar Kanunu çıkar çıkmaz Üst Kurul'u oluşturur ve çalıştırmaya başlardık.
Banka sisteminin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için gerekli adımları saptar, rehabilitasyon programının gereklerini belirler, IMF ve Dünya Bankası'nın karşısına öyle çıkardık.
Oysa biz ne yaptık? Adet yerini bulsun diye yasayı çıkardıktan sonra üç ay hiç bir şey yapmadık, yasanın belirlediği tarih dolduğu halde Üst Kurul'u bile oluşturamadık. Bu arada banka sistemimizdeki sorunlar ağırlaşmaya, alarm sinyalleri gazete sütunlarına yansımaya başladı.
Kanun çıktığı halde bu üç ay neden boşa harcandı? Üst Kurul neden oluşturulamadı?
Dostumuz Güngör Uras'ın dünkü yazısında özetlediği gibi, muazzam yükler altındaki kamu bankalarının karmaşık ilişkileri, gözetim altındaki bankaların sorunları, ünlü sahipleri tarafından içi boşaltılan bankaların durumu karmakarışık bir sorunlar yumağı oluşturuyor. Yumağı bir yerinden çözmeye başlarsak politikadan iş alemine ve medyaya kadar uzanan girift ilişkiler ağı çorap söküğü gibi ortaya dökülecek. Bu göze alınamadığı için yumağa dokunmamayı tercih ediyoruz.
Ne var ki bu yumağı çözmeden IMF ve Dünya Bankası'nın koyduğu hedeflere yönelmemiz de olanaksız. Onların desteğini istiyorsak yumağı çözmek, sistemin röntgenini çekmek ve gereken yerlere neşteri vurmak zorundayız. Bunu yaparsak Dünya Bankası mali destek de verecek ama Bizans'a kredi vermeye kimsenin niyeti yok galiba.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr