Rıdvan'ın Fenerbahçe'deki görevinin uzun sürmeyeceğini daha bu göreve getirildiği gün gören ve söyleyenler olmuştu. Görünen köye kılavuz gerekmezdi ama buna karşın Rıdvan bu göreve getirildi. Rıdvan'ın ve Fenerbahşe yönetiminin bu işin yürümeyeceğini anlaması için Fenerbahçe'nin UEFA Kupası'ndan elenmesi gerekti. Olmayacak duaya amin demenin bedeli koskoca takımın sezon ortasında başsız kalması oldu.
Washington'daki Türk heyetinin Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası yetkilileriyle yaptığı görüşmeler sonrasında ortaya çıkan tablo da ne yazık ki benzer bir çağrışım yapıyor. IMF Türkiye ile stand - by anlaşması yapmaya hazırmış, ama bazı ufak tefek(!) şartları varmış.
IMF, (1) 2000 yılı için daha önce saptanan enflasyon hedeflerinin (toptan eşyada % 20, tüketicide % 25) aynen korunmasını; (2) Bu hedefe yönelik olarak çok sıkı bir bütçe yapılmasını; (3) Banka sistemine çekidüzen verilmesi için harekete geçilmesini ve Üst Kurul'un derhal göreve başlamasını; (4) Tarım reformunun başlatılmasını ve (5) Yasal düzenlemesi yapılan reformların hayata geçirilmesini istiyormuş. Türkiye bunları yerine getirdiğinde IMF de Türkiye ile anlaşma yapmaya hazır olacakmış.
ABD'de IMF ile yapılan görüşmelere katılan ve uluslararası bankacılık çevreleriyle de yakın temasta olan TC Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, bütün bunların gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin önümüzdeki iki yıl içinde uluslararası kuruluşlardan ve piyasalardan toplam 24 milyar dolar tutarında dış kaynak sağlayabileceğini söylüyor. Yani dua gerçekleşirse dış kaynak ufkumuz açılacak, ekonomimiz rahatlayacak.
Buraya kadar her şey çok hoş da Başbakan Ecevit'in yaptığı bir açıklama bu duanın nasıl gerçekleşeceği sorusunu pat diye gündeme getiriyor. Ecevit, Dünya Bankası Başkanı Wolfensohn'a "halkımı daha fazla sıkamam" demiş. İş aleminin verginin lafıyla bile ayaklandığını; petrole, köprüye ve diğer ürünlere bindirilen zamların, deprem şokundaki halkı patlama noktasına yaklaştırdığını bilen Sayın Ecevit, "daha fazla sıkamam", diyor. Oysa IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye'ye yeşil ışık yakmak için "olmazsa olmaz" saydığı bütçe disiplini çok derin bir kemer sıkmayı gerektiriyor. Bu yıl GSMH'nin % 15'i dolayına tırmanması beklenen bütçe açığının bir yıl içinde hiç değilse % 5 dolayına çekilmesi, milli gelirimizin % 10'u mertebesinde bir daralmaya gidilmesi isteniyor.
Zaten daralmakta olan bir ekonomide bu nasıl yapılır? Kimse kusura bakmasın ama bunun olmayacak duaya amin demekten farkı yok bence.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr