Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başkan Clinton'ın İstanbul'da kaldığı Conrad Hilton Oteli'nin koskoca balo salonu "Beyaz Saray basını"na ayrılmış. Başkan'la birlikte İstanbul'a gelen onlarca gazeteci, dizüstü bilgisayarları ve diğer eşyalarıyla salonu dolduran masalara yayılmışlar, AGİT zirvesi ve Başkan'ın gezisiyle ilgili haberlerini, yorumlarını yazıyorlar. Bu salona bitişik olan giriş holünde de Beyaz Saray basınına destek hizmetleri verecek genişçe bir büro oluşturulmuş.
Bütün bunlar, son bir hafta içinde yakından izlemekte olduğumuz "süper güç farkı"nın bir başka göstergesi. Başkan Clinton'ın TBMM'deki konuşmasından depremzedelere yaptığı ziyarette giydiği kıyafete ve sergilediği sıcak tavırlara, AGİT zirvesinden Bakü - Ceyhan paraflarının atıldığı toplantıdaki varlığına kadar bir sürü olayda süper güç farkını gördük, yaşadık. Başkan Clinton, ayrıntılarına kadar planlanmış olduğunu düşündüğüm bir programı büyük bir doğallıkla uyguladı, katıldığı her olaya damgasını vurdu. Eşi ve kızı da bu performansa katkıda bulundu.
ABD Enerji Bakanı Bill Richardson ile Bakü - Ceyhan projesinin mimarı olduğu belirtilen John Wolf'un Beyaz Saray basınına ayrılan salonda düzenledikleri brifingde de hissedildi bu süper güç etkisi. Bill Richardson, Bakü - Ceyhan projesinde "birinci aşama"nın başarıyla tamamlanmış olmasını "ABD diplomasisisin bir zaferi" olarak niteledi, bölgedeki petrolün ve gazın doğu - batı ekseninde akmasının ABD politikasının önemli bir önceliği olduğunu belirtti.

Çevre faktörü ve BP - Amoco

ABD Enerji Bakanı Richardson, bu "diplomatik zafer"in aynı zamanda "çevrenin korunması ve İstanbul Boğazı'nın geleceği" açısından da bir zafer olduğunu vurguladı. Bakü - Ceyhan tercihi İstanbul Boğazı'nı daha da yüklü bir tanker trafiği riskinden koruyacaktı.
Edindiğim bilgilere göre çevre konusu, bölge petrolüyle ilgili şirketler açısından da belirleyici öneme sahip. Örneğin BP - Amoco cephesinde Bakü - Ceyhan projesinin ekonomik açıdan geçerliliği konusunda hala bazı terüddütler var anladığım kadarıyla, ama bu projenin çevreye zarar verme riskini düşüren bir proje olması sonuçta tercih nedeni olabilecek.
Benim izlenimim şu: Bakü - Ceyhan'ın gerçekleşmesi için daha yapılacak çok iş var ama süper güç farkıyla bunlar da yapılacak ve John Wolf'un deyimiyle "kağıtlardan" yani anlaşmalardan boru hatlarına ("paper to pipe") giden yol er geç açılacak. Projeyle ilgili şirketler ABD'nin projeye ilgisini kendi açılarından pazarlık gücüne dönüştürmek isteyecekler tabii ama bunlar hiç de aşılmayacak sorunlar değil sanırım.



Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr