Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları



Davos'taki Dünya Ekonomik Forumu'nda, çok farklı konularda düzenlenen oturumlara katılıp çok farklı görüşleri dinlerken birkaç soru sürekli olarak kurcaladı kafamı. Bu sorular şunlardı:

  • 21. yüzyılda tek başına sıçrama yapma şansı olan ülkeler hangileri?
  • Türkiye tek başına sıçrama yapma şansı olan ülkelerden biri olabilir mi?
  • Avrupa, küresel düzenin belirleyici oyuncularından biri olabilecek mi?
  • Türkiye geleceğini Avrupa içinde ararsa başarılı olma şansı artar mı?

  • Bu son soruyu tersine çevirip, "Türkiye Avrupa'nın dışında kalırsa başarı şansı olabilir mi?" biçiminde de sorabiliriz.

    Ölçek sorunu
    Bu yıl Davos'ta ekonomideki başarıları nedeniyle gündem oluşturabilen ülkeler Çin ve Hindistan'dı. Çin, çok geniş bir alana yayılan atılımıyla, dünya imalat sanayiinin en büyük gücü olma yolunda ilerliyor. Pek çok temel maddenin en büyük tüketicisi haline geldiği için piyasalarda giderek artan bir ağırlığı var. Hindistan ise yazılım alanında başlattığı atılımı diğer alanlara yaygınlaştırarak ekonomik büyümesini hızlandırma yolunda. Dünya nüfusunun neredeyse % 40'ını barındıran bu iki ülkenin dev boyutları, onlara tek başına sıçrama yapacak ülke olma şansını tanıyor. Bir atılım çabası göstermeleri halinde onlarla birlikte adı anılabilecek boyutta iki ülke daha var: Brezilya ve Rusya. Halen dünya ekonomisinin % 15'ini oluşturan bu dört ülkenin önümüzdeki 20 yılda bu payı daha da artırması söz konusu.

    Türkiye nerede?
    Türkiye de 70 milyon dolayındaki nüfusu ve 250 - 300 milyar dolarlık ekonomisiyle küçük bir ülke sayılmaz kuşkusuz. Ancak gerek boyutları gerekse eğitim düzeyi ve teknoloji birikimi Türkiye'nin bu dört ülke ile birlikte anılmasına olanak vermiyor. Yani Türkiye kendi başına sıçrama yapacak ölçekte bir ülke değil.
    Türkiye'nin durumundaki ülkelerin, küresel ekonomi içinde ağır darbeler almadan gelişebilmeleri, küresel ekonomide ağırlığı olan bir gruplaşmanın içinde yol almalarına bağlı görünüyor. Nitekim birçok bakımdan Türkiye ile benzerlik gösteren Latin Amerika ülkeleri - Brezilya dahil - şu anda aralarında anlaşarak bir ortak ekonomik alan yaratma çabasındalar. Bunu başardıkları takdirde borç sorunu konusunda ve ticaret pazarlıklarında ellerinin güçleneceğini düşünüyorlar. Türkiye, Avrupa Birliği ile bütünleşmesini tamamlayabilirse, en güçlü bölgesel gruplaşmanın içinde yer almış olacak ve bunun avantajlarından yararlanacak. Avrupa Birliği dışında kalacak bir Türkiye'nin kendi bölgesindeki bir gruplaşmanın önderi olması ise güçlü bir olasılık olarak görünmüyor.

    Avrupa'nın geleceği
    Davos'ta Avrupa'nın genişlemesiyle ilgili oturumda açıklanan verilere göre, 25 üyeli Avrupa Birliği 450 milyonluk nüfusuyla, 9.5 trilyon euroluk katma değeri ile dünya ticaretinin % 19'unu gerçekleştiren ve dünyadaki yabancı sermaye yatırımlarının % 46'sını sağlayan dev bir güç olacak. Tek pazara geçmeyi başarması ve tek parayı, yani euroyu gerçekleştirmesi de Avrupa'nın başarı hanesine yazılması gereken adımlar. Ancak Avrupa'nın yenilikçilik ve ekonomik dinamizm bakımından ABD ile boy ölçüşemediği, verimlilik artışlarında ve iş alanı yaratmada ABD'nin gerisinde kaldığı da bir gerçek. Gene Davos'ta bir oturumda yapılan bir ankette, Avrupa'nın 2000 yılında benimsediği Lizbon stratejisi ile 2010 yılında dünyanın en rekabetçi ve dinamik ekonomisi haline gelme hedefine varabileceğini düşünenlerinin oranı % 15.8'de kaldı. Ankete katılanların % 36.8'inin Avrupa'nın bu hedefi tutturamayacağını, % 47.4'ünün ise Avrupa'nın ancak büyük değişiklikler geçirmesi halinde bu hedefi tutturabileceğini düşündüğü anlaşıldı.

    Türkiye'nin seçenekleri
    Türkiye'nin tek başına sıçrama yapabilecek konumda görünmemesi, Avrupa'nın ise ancak büyük değişiklikleri göze alarak kendi hedeflerine varabilecek konumda olması, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile bütünleşme çabasının oldukca sağlam bir temele oturduğunu gösteriyor. Avrupa Birliği'nin dışında kalacak bir Türkiye'nin kendisine bir hayat alanı yaratması ve küreselleşmenin fırtınalı ortamında yolunu bulması daha da zor olabilir.