Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Benim bu yıl Davostaki Dünya Ekonomik Forumunu izlerken önemini kavradığım bir kavram bu. Davosta çok boyutlu bir gerilim yaşıyorum her yıl, sonra Forum bitince de dünyanın gidişatı hakkında umutsuzluğa kapılıyorum. Bu yıl da önce o çok boyutlu gerilimi yaşadım. İlgi duyduğum konulardaki oturumlar arasında tercih yapmakta gene zorlandım, örneğin "2004 yılında dünya ekonomisinde beklentiler" konulu oturumu izlemeye karar verdiğim için aynı saatteki "Çinin ekonomik mucizesi sürebilir mi?" konulu paneli ve "Irakın geleceği" konulu oturumu izleyemedim. Beş gün boyunca her gün, dört - beş kez bu tür tercihleri yapmak ve yapılan tercihlere göre oturumdan yemeğe, yemekten basın toplantısına koşuşturmak insanda zaten bir gerilim yaratıyor ama iş orada da bitmiyor. Seçtiğiniz oturum düşlediğiniz kadar ilginç çıkmazsa bu kez seçmediğiniz ve dolayısıyla katılamadığınız diğer oturumların daha ilginç olabileceğini düşünüp bir de yanlış tercih yapmanın sıkıntısını yaşıyorsunuz. Bütün bunlara, gazeteye günlük yazı yetiştirmenin telaşını da eklerseniz yaşadığım gerilimi daha iyi anlayabilirsiniz. Bayram sabahlarında garip duygulara kapılabiliyor insan. Hele bayramı bir tatil fırsatı sayıp bir yerlere gitmemişseniz, her zamanki yerinizde ve yurdunuzdaysanız bu duygulara kapılma olasılığı daha da artıyor. İşte böyle bir bayram sabahında, bir an için kendi hüznümüzü unutup insanlık adına umut veren bir açılımı paylaşabiliriz belki diye düşündüm ve "insani değerler zinciri"ni anlatmaya karar verdim size. İşte bu ortamda hepimiz bir şeyler yazdık Davostan ama bence bu yıl yazılanlar arasında en önemlisi, arkadaşımız Meral Tamerin "10 dolara katarakt ameliyatı" başlığı altında yazdığı yazıydı. Yazıda, Amerikalı bir girişimcinin çabasıyla Hindistanda kurulan bir tesiste, katarakt ameliyatında kullanılan ve piyasada 200 - 250 dolara satılan lenslerin 4 dolara üretilebildiği ve bu sayede bir katarakt operasyonunun yoksullara 10 - 12 dolara malolabildiği anlatılıyordu. İnanılması zor görünen bu mucizenin gerçekleşmesini sağlayan zincirin ilk halkasını "sosyal girişimci" denen kimse oluşturuyor. Sosyal girişimci, öncelikle diğer girişimcilerin ilgilenmeye değer bulmadıkları bir grubun, çoğu kez maddi olanakları çok sınırlı bir kesimin ihtiyaçlarını karşılayacak bir iş yapmayı, ürün ya da hizmet üretmeyi, ama bunu yaparken belli oranda para da kazanmayı amaçlayan biri. Toplumun en korumasız ve muhtaç kesimlerine bir hizmet götürürken bunun sürekliliğini sağlayacak bir ekonomik mantığı da var bu girişimin. İşin fevkalâde zor olan ve müthiş bir bilgi, beceri ve yaratıcılık gerektiren yanı ise, yoksul kesimin ihtiyaç duyduğu bir ürünü ya da hizmeti onun satın alabileceği bir fiyata maledebilmek. Günümüzde mevcut teknolojiyi ve ucuz işçiliği kullanarak bunu başarmak mümkün. Sosyal girişimcilik mucizesi Bu iş birkaç sosyal girişimcinin çabasıyla sınırlı kaldığı taktirde bunun insanlığa yeni bir umut penceresi açması olanaksız ama günümüzün ortamında bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Katarakt lensi örneğinde olduğu gibi, patent engelini de aşarak pek çok hizmeti ve ürünü en yoksul kitleye ulaştırmak ve onların hayat standardını yükseltmek olanağı var.Bunun daha yaygın olarak gerçekleşebilmesi bu tür sosyal girişimcilik çabalarının, devlet - üniversiteler - sivil toplum kuruluşları - ve hatta özel sektörden oluşacak bir "değer zinciri" ile desteklenmesine bağlı. Sosyal girişimci, bürokratik engelleri aşma, teknolojiye erişme, yoksul kitleyle iletişim kurma ve ürününü üretip pazara ulaştırma aşamalarında bu desteklerden yararlanabilirse kısa sürede çok daha geniş bir kitleye hizmet sunabilir, sosyal girişimcilerin sayısı da hızla artabilir.Bayram sabahında bu umudu sizlerle paylaşmak istedim. Nice Bayramlara. oulagay@milliyet.com.tr Geleceğin umudu