İşte bu anlamda iletişim kurabildiğim bir dostumun yılbaşında hediye ettiği "Hearts & Minds" adlı etkileyici belgeseli izledikten sonra TV kanallarını tararken, BBC World'de, en sevimli haliyle ABD Başkanı George W. Bush çıktı karşıma, geçen akşam. Bush, BBC tarafından canlı yayımlanan Pentagon'daki konuşmasında, Irak'ta zaferin yakın olduğunu ve ülkede demokrasi yerleşirken, yeni Irak ordusunun da ABD ordusunun yerini alacağını müjdeliyordu. Bayramı farklı bir ortamda geçirmek isteyenlerin gideceği yere gittiği şu bayram gününde, burada kalan ve gazetesini alıp bu köşeye de göz atanlarla bir duygu ve düşünce paylaşımını amaçladım, bu yazıyı yazarken. İnsan belli bir yaşa geldikten sonra, duygu ve düşünce paylaşımının önemini ve değerini çok daha iyi anlıyor galiba. Ben kendi hesabıma, gerçek anlamda bir duygu ve düşünce paylaşımında bulunabildiğim insanlarla kurabildiğim iletişimin, yaşamımı anlamlı kılan şeyler hiyerarşisinde sürekli yükseldiğini hissediyorum. 1974 yılında gerçekleştirdiği "Hearts & Minds" ile ABD'nin Vietnam macerasını eleştiren yönetmen Peter Davis'i haklı çıkarmak için konuşuyordu sanki ABD Başkanı. Peter Davis, "Hearts & Minds"ın 2005 Ekim'inde piyasaya çıkan DVD'sinin broşürü için yazdığı yazıda, ABD'nin Vietnam macerasıyla Irak macerası arasındaki benzerliklere değinerek, felsefeci Santayana'nın şu sözünü hatırlatıyordu: "Geçmişi hatırlamayanlar onu tekrarlamaya mahkûm olur." İngilizcedeki anlamını tam vermese de, Türkçe'ye "Yürek ve Akıl" diye çevrilebilecek olan "Hearts & Minds"da anlatılan ve sergilenenlerle Irak'ta yaşananlar arasındaki benzerlik gerçekten çarpıcı. Hegemonya peşindeki ABD'nin uydurma gerekçelerle başlattığı iki savaş; işgalci gücün yerli halkın "yüreğini ve aklını" kazanmak için harcadığı çabanın beyhudeliği; ABD ordusunun yerini yerli ordunun alacağı palavrasının son ana kadar tekrarlanması; ABD güçlerinin, demokrasi ve uygarlık adına sergilediği vahşetin boyutları; müthiş benzerlikler var her iki örnekte. Vietnam ve Irak Bu film vesilesiyle, ilkellikle 'yok etme' tutkusu arasındaki ilişkiyi düşünürken, kimi çevrelerin yok etmek istediği Yücel Aşkın'la tanışma fırsatını buldum. Aşkın'ı yok etme çabalarına karşı, gazetemizdeki köşesinde etkili bir meşale yakan Meral Tamer'in evinde, samimi bir ortamda birkaç saat sohbet ettik suçlanan rektörle.Bu sohbette edindiğim izlenime göre, kolay paylaşılamayacak derinlikte bir entelektüel birikimi var Yücel Aşkın'ın. Türkiye'nin alışılagelmiş ideolojik kamplaşmalarında şu ya da bu kampın kendine mal edebileceği bir kişi değil bence. Bu ilkel saflaşmada taraf olmasını engelleyecek bir dünya görüşüne sahip, sindirilmiş bir doğa ve insanlık sevgisiyle hayatı zenginleştirmeye çalışan bir insan. 'Batı uygarlığı' ile sorgulayıcı bir yüzleşmeye girişebilecek bir entelektüel. Yani kimilerine göre 'yok edilmesi gereken' bir insan.Nice bayramlara ve güzel paylaşmalara, sevgili okurlar. oulagay@milliyet.com.tr Yücel Aşkın örneği