2015’te, İstanbul’da mevcudu 30’dan fazla olan sınıflarda, çocuklarımız iyi eğitim alabilir mi diye düşünüyorduk biz.
Aynı yılın ilk 6 ayında, PKK tarafından kaçırılan çocuk sayısını yaklaşık 3 bin olarak vermişti dönemin Urfa Valisi.
Fark etmedik bile, hepimiz sadece kendi çocuğumuzu sevmeyi seçtik...
Bu haziran başında, Avaşin ve Hakurk Bölgesi’nde devam eden Pençe Harekâtı sırasında öldürülen 4 PKK’lınının da yaşı 18’den küçüktü.
Bugün Sinan Akçıl’dan resmen boşanacak. Burcu Kıratlı, arkadaşlarını davet ettiği bir boşanma partisi vermiş.
Hani çocuklardan biri diğerine vurur, öteki de “Acımadı ki, acımadı ki!” diye vuranı sinir etmeye çalışır ya, boşanma partisi deyince aklıma ilk bu geldi.
Ailesini kıramadığı için gönülsüz evlilik yapmış, olmaz ama beşik kertmesi sonucu evlenmiş insanların boşanma partisi vermesini de anlarım bir yere kadar. Ama büyük bir aşk hikayesinden, boşanma partisine dönen süreci anlamak o kadar da kolay değil benim için...
Düşünsenize, evlendiklerini kutladığınız, hatta partilerine davet edildiğiniz bir çiftin, boşanma partisine de davet ediliyorsunuz.
Tarihi, televizyon dizisinden öğrenen bir ülkeydik ya, şimdi çok tartışmalı bir üreme yöntemini de bir magazin haberinden öğreniyoruz.Tarihi, televizyon dizisinden öğrenen bir ülkeydik ya, şimdi çok tartışmalı bir üreme yöntemini de bir magazin haberinden öğreniyoruz.Seren Serengil ve Yaşar İpek boşanma davasında gündeme gelen mitokondri naklinden söz ediyorum.Her gazete bu yönteme dair bilgiler yazdı ama asıl yazılması gerekeni söyleyeyim:Türkiye’de tamamen yasaklanmış bir yöntem bu.Sadece Türkiye’de değil, ABD’de de yasak olduğu için çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin Meksika’ya gittiği de biliniyor.Üç ebeveynli bebeğe, üçüncü kişiden 37 genin geçtiği, ki bu rakam yüzde 1’den az bir orana tekabül ediyor, işlemin adı mitokondri.İngiltere’deki Newcastle Üniversitesi’nde, mitokondri yöntemi kullanılarak, kalıtsal hastalıklardan arındırılmış 80 embriyo üretildi, yasa gereği, altı gün sonra bu embriyolar imha edildi.İki anneli ve bir babalı bebeklere
“Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz” dedi Profesör Doktor Ahmet Davutoğlu.
Türkçede “insan yüzüne çıkamaz” diye bir deyim yok, insan içine çıkamaz ya da kimsenin yüzüne bakamaz deriz biz.
Davutoğlu kurduğu cümlenin nereye gideceğini bilmenin heyecanıyla hata yapmış olmalı.
Bu ülkenin seçmeni, ayrıldığı ya da ayrılacağı yer hakkında konuşanları da, “Konuşurum ha” diyenleri de sevmiyor, güvenmiyor.
Daha önce Abdüllatif Şener geçti aynı yoldan.
AK Parti’nin eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener şimdi CHP milletvekili.
Az konuşmadı Şener eski partisi hakkında, hemen herkes için bir cümle kurdu, Davutoğlu için de “Fiyasko ve yüz karasıdır” dedi.
Davutoğlu’nun siyaset sosyolojisini Abdüllatif Şener’den daha iyi bildiği kesin ama konuşmama ve konuşmayacak olmasının sebebi bu bilgisi değil.
Karadeniz fıkralarının en popüleri herhalde, ‘Hastayım dedim inanmadınız, işte öldüm, inandınız mı?’ yazan mezar taşının olduğu fıkradır. Karadeniz fıkralarının en popüleri herhalde, ‘Hastayım dedim inanmadınız, işte öldüm, inandınız mı?’ yazan mezar taşının olduğu fıkradır.Uzun zamandır mesajla, en sonunda da evine giderek İrem Derici’yi taciz eden adama dair haberlere bakıyorum.Öznesinin Derici olması, haberin magazin haberi olduğu anlamına gelmiyor aslında.
Ortada kendini tehdit altında hisseden bir kadın var.Üstelik son derece kırılgan olan psikolojisinin bu travmadan ne kadar etkilendiği ve bundan sonra nasıl etkileneceğini de bilmiyoruz.Kötü haberi söyleyeyim:BBC Türkçe internet sitesinde, kadın cinayetine giden sekiz adımın haberi çıktı bu hafta. İngiltere’nin ünlü suç araştırmacısının yaptığı bir çalışma bu.Takip etmek, ne yaptığını bilmek, istemek, evine gitmek, gelmesi muhtemel bir cinayetin adımları olarak sıralanmış.Idx kanalında, bir sürü suç belgeselinde bu tür takıntılı
Kadına şiddet ve kadın cinayetlerinde televizyon dizilerinin etkisini konuşuyoruz geçtiğimiz haftadan beri.
Televizyon, özellikle de diziler Türkiye’de toplumu etkiler, aksi olsa, ‘Kurtlar Vadisi’ dönemlerinde, ağır abi kılık-kıyafetiyle dolaşan 15 yaşında gençler olmazdı.
Ancak tüm suçu televizyona, özellikle dizilere atmanın da bir anlamı yok. Trafikte çıkan kavgalarda en fazla insanın, pisi pisine öldüğü ülkelerden biriyiz.
Sadece dizilerde değil, modadan tutun da yemek yarışmasına kadar her türlü yapımda kavga var.
Hadi bunların bir kısmı kurmaca diyelim, siyaset tartışılan programlara konuk olarak çağrılanlar en fazla bağıran, en kavgacı tipler değil mi?
Şiddet seven ve hemen her fırsatta başvurulan bir ülkede topu televizyon dizilerine atmak, büyük kolaycılık.
Kadına şiddete karşı en sert yasaları çıkarmış olsak bile Türkiye’nin bu konuda bir kültür problemi var.
Değişim eğitimle başlar ama okullarda kadın-erkek eşitliğine dair tek bir ders okutulmuyor.
Sadece Emine Bulut’u öldürmedi o kötü.
Annesi gözlerinin önünde babası tarafından katledilen her çocuk yaşayan ölüye döner, bitmez bir travma olur o sahne, kızını da yaşayan ölü yaptı o kötü.
Son iki gündür sosyal medyada, “Cezaevinde öldürülür inşallah” çağrıları yapılıyor Emine Bulut’un eski kocası ve katili olan alçak için.
Ölüm kötüler için kurtuluş olur her zaman.
Bırakın, kızının onu hiç affetmeyeceği, zamanı geldiğinde soyadını bile istemeyeceği, tek bir kere ziyaretine gitmeyeceği acısıyla yaşasın o kötü.
Bırakın, çıktığı her havalandırmada “Acaba beni öldürürler mi?” korkusunu duysun iliklerine kadar.
Bırakın, gece kâbuslarına girsin Emine Bulut, kızının çığlıkları, acısı, vicdanı yoksa da içindeki ilkel yerler acısın.
Bugünden tezi yok, cezaevi yönetimi, tüm gazetelerin, sosyal medya paylaşımlarının çıktılarını göstersin o kötüye.
Benim değil, Türkiye’de orman yangını meselesini en iyi bilen bilim insanının iddiası bu.
Profesör Dr. Tuncay Neyisci, Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şube Başkanı olarak söylüyor.
Hocanın ilk anlattığı şey, orman yangılarının gücü, her dört saatte bir Hiroşima’ya atılan atom bombası kadar bir enerji çıkarmış orman yangılarını...
“Böyle bir enerjiyi 5-10 ton su atarak durduramazsınız” diyor.
Ardından ekliyor, “Türkiye’nin toplam orman alanı 20 milyon hektar, ABD’de, Kaliforniya’da, tek bir parçada 20 milyon hektar olan orman alanı da var ama biz, ABD’den 10 kat fazla hava aracı kullanıyoruz.”
Sonra devam ediyor:” Orman yangılarına uçak ve helikopterle ilk müdahale doğrudur, yangınlar yerleşim alanlarına yaklaştığında da bu hava araçları kullanılır ama orman yangını mutlaka karadan söndürülür, hava araçları en fazla yardımcı olabilir” diye de altını kalın kalın çiziyor.
Sonra rakamlarla örnekler veriyor, 1 hektarlık yangını ABD ve Avustralya’dan üç kat daha pahalıya