Mahatma Gandi, İngiliz sömürge yönetimine karşı verdiği barışçı mücadele ile tüm dünyaya esin kaynağı olmuş bir isim değil mi?
Bu bizim bildiğimiz Gandi ama madalyonun bir de ırkçı Gandi yüzü var.
Gençlik yıllarında Güney Afrika’da çalışan Gandi, Hint ırkının, siyah Afrikalılardan daha üstün olduğunu savunmuş ısrarla.
Bu yüzden Gana’nın başkenti Akra’ya dikilen Gandi heykeli yerinden kaldırıldı 5 ay önce.
2. Dünya Savaşı sırasında İngiltere Başbakanı olan Winston Churchill, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir başka ırkçı.
Afganlar ve Kürtler gibi “medeniyetten uzak kabilelere” karşı zehirli gaz kullanımını savunmuş birinden söz ediyoruz.
Geçmişte Churchill ya da Gandi, bugün ABD Başkanı Trump ya da Macaristan Başbakanı Orban gibi ırkçı liderler değil dünyanın sorunu.
Asıl sorun, ırkçılığın ve nefret suçlarının, eğitim seviyesi yüksek kesimlere de sıçramış olması.
Modacı Gülşah Saraçoğlu, Beren Saat’e giydirdi televizyon ekranında: “Beren zaten zevksiz bir kız” gibi hoyrat cümleler kurdu.
Zevk çok geniş bir başlıktır
aslında...
Tahminen aynı romanı okuduklarında farklı şeyler hisseder Saat ve Saraçoğlu. Bir heykele baktıklarında, bir konseri izlediklerinde farklı şeyler anlarlar.
Saat’in kadına şiddet ve tecavüz konusunda yürüyüşlere katıldığını biliyorum, Saraçoğlu ise işi gereği, en uzun yürüyüşlerini, Milano ya da Paris’te vitrin önlerinde yapıyordur.
Küçümseme cümlesi değil bu yazdığım şey, işinin gereğinden söz ediyorum, hayata bakış farkından, farklı zevklere sahip olmaktan...
Gözden kaçırdığımız nokta şu:
Başta Toronto Üniversitesi olmak üzere bir sürü kuruluş, ‘ülkelere göre kiralık katil fiyatlarını’ araştırmış.
En pahalı kiralık katiller 800 bin dolar ücreti alan, ABD ordusunda keskin nişancı olarak görev yapmış üç kişilik gruplar.
Monaco’da kiralık katillerin ücreti, 330 bin dolar ama Filipinler’de bu rakam 110, Hindistan’da da 35 dolar’a düşüyor.
Meksika’da fiyatı belirleyen şey, hedef seçilen kişi... Sıradan bir cinayet 35 dolar ama polis şefi hedef seçilirse, rakam 21 bin dolar’a çıkıyor.
İngiltere tarihinde en pahalı kiralık katil 1994’te tutulmuş, 130 bin dolar ödeme yapılmış ama ülke ortalaması 3-25 bin dolar arasında değişiyor.
“Gülben Ergen, ağabeyinin intikamı için 12 milyon euro para ödeyerek, kiralık katil tuttu” deniliyor ya, o parayla kiralık katil değil; bildiğiniz ordu tutulur.
Tartışma boş yere uzamasın diye yazayım dedim...
Identitare Bewegung, Türkçe anlamı Kimlik Hareketi olan bir organizasyon.
Almanya’da NPD Gençlik Örgütü, Pegida, Dritte Weg ve Die Rechte adlı Neo Nazi grupları ile Belçika’da Kalkan ve Arkadaşları anlamına gelen Schild & Vriendin adlı aşırı sağ grup, bu organizasyonun yönlendirmesinde.
Yine Belçika’da, İslam
karşıtı olarak kurulan ve camileri ateşe verme çağrıları yapan
La Meute Belgique Avrupa Birliği Polis Teşkilatı Europol’un, geçen Haziran’da yayınladığı yıllık terör raporunda yazıyor
bu bilgiler.
Rapor, Almanya, Belçika, Bulgaristan, Polonya, Avusturya, Rusya ve ABD’deki aşırı sağcı grupların birbirleriyle temas halinde olduğuna dikkat çekiyor.
Yeni Zelanda’da yaşanan katliamın sorumlusu Bulgaristan’a bir değil iki kere gitmiş, Macaristan’a da geçmişti
Hatice’nin podyumda kalçasını açması memleket meselesi haline geldi ya, üşenmedim YouTube’u açtım.
Farklı farklı videoların toplam izlenme sayısı, 113 bini bulmuştu dün sabah.
Geçtiğimiz hafta deprem haftasıydı bu ülkede.
Hani başta İstanbul olmak üzere Marmara’yı etkileyecek büyük bir deprem var...
AFAD’ın 7.5 büyüklüğündeki depremde kaç bin can gideceğine dair hazırladığı senaryoyu okuyanların sayısı,
Hatice’nin kalçasını merak edenlerin yarısı kadar bile değildir.
Kimi senaryolar, abartılı bulsam bile 150 bin can kaybından falan bahsediyor, onları okuyanların sayısı Hatice’nin kalçasını merak edenlerin 10’da biri bile değil.
Emre Aşık adını duyduğumda her zaman ‘efendi biri’ duygusu uyanırdı içimde, şimdi kayboldu o inanışım.
Çünkü boşanma davası açtığı eşinin geçmişte fuhuştan sabıkalı olduğunu ve çeşitli kriminal olaylara karıştığını iddia etti.
Sonra annenin çocuklarıyla ilgilenmediğine dair bilgiler de ekledi dilekçeye.
Haber yayılıp, insanlar tepki gösterince de, “Tüm bunları çocuklarımı korumak için yaptım” dedi.
Çocuk böyle mi korunur Emre?
Annelerini afişe ederek, doğru olsa da olmasa da, o çocuklara hayatları boyunca “Senin annen...” diye başlayacak cümlelere açık hale getirerek mi?
Her çocuk sever annesini değil mi?
ABD, İngiltere ve Almanya....
Bu üç büyük ülkenin dışişleri bakanlıkları, CHP ve Millet İttifakı adaylarına özel bir ilgi gösteriyor.
“Komplo teorisi kurma”, Orandan, burandan uydurma” diye kızan çıkacaktır bu yazdığıma.
Uydurmuyorum, bütçelerini dışişleri bakanlıklarının karşıladığı Amerika’nın Sesi, BBC Dünya Servisi ve Almanya’nın Sesi’nde ilginç bir dağılım var.
Amerika’nın Sesi ve Almanya’nın Sesi, Türkçe servisleri, İstanbul, Ankara ve İzmir’de CHP’li adaylarla özel röportajlar yapıp, yayına vermiş.
Baktım AK Parti adaylarıyla hiç özel röportaj yapmamışlar.
BBC Türkçe Servisi ‘yse sadece Ankara için ve sadece Mansur Yavaş ile röportaj yapmış.
İlginç ve evrensel gazetecilik yaptığını iddia eden kurumlar için örtülü destek de ancak böyle olur zaten...
Dün Sıla-Ahmet Kural davasının ilk duruşması vardı. Bir sürü şey yazıldı, çizildi yine...
Diyelim ki Sıla, Türkiye’nin en sadakâtsiz kadını, onunla bir ilişki yürütmek dünyanın en zor işi.
Diyelim ki, öfkelendiğinde ağzından çıkanı kulağı duymayan, işi edepsizliğe vardıran bir kadın.
Bunların teker teker ya da hepsinin birlikte olduğu bir senaryo düşünelim...
Böyle bir senaryo, şiddeti mazur görmeyi gerektirir mi?
Bir tokat ile cinayet arasında sonuç farkı elbette vardır ama baktığınızda her ikisi de davranışını beğenmediğiniz insana karşı şiddet içermiyor mu?
Şiddetin kabul edilebilir ya da kabul edilemez sınırı, pazarlığı, olmaz ki...